Kentsel dönüşüme yönelik düzenlemeler içeren kanun teklifi, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. 21 maddeyi içeren yeni yasada kentsel dönüşüm için gereken çoğunluk, tebligat süreci, rezerv alan tanımı, riskli yapı tespiti gibi birçok konuda değişiklik gerçekleştirildi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, ‘Koru İstanbul’ başlığıyla düzenlenen ‘İstanbul Doğal ve Kırsal Alanları Strateji Belgesi’ tanıtım toplantısında konuştu. TBMM’de dün kabul edilen Kentsel Dönüşüm Kanunu’na da konuşmasında değinen İmamoğlu, hükümet kanadının kendilerinden gelen öneri ve destek taleplerini karşılıksız bıraktığı eleştirisinde bulundu. Kentsel dönüşüm meselesinin konunun tüm paydaşlarıyla birlikte ele alınmasının önemine dikkat çeken İmamoğlu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki ile yaptığı görüşmenin ve sonrasında yaşananların detaylarını katılımcılarla paylaştı.
Kendilerinin, İstanbul ve diğer şehirleri kapsayan “Deprem Konseyi” benzeri yapılaşmanın yerine, TOKİ benzeri “Kentsel Dönüşüm Başkanlığı”nın kurulduğunu hatırlatan İmamoğlu, “Şimdi şunu diyebilirler: ‘Biz iyi niyetliyiz. Aslında sizin dediklerinizi aldık. Onları biz, Kentsel Dönüşüm Başkanlığı üzerinde yapacağız.’ Arkadaş; siz kötü bir sınav vermiş heyetsiniz. Kaldı ki, biz sizin niye iki dudağınızın arasında olalım? Birlikte yönetelim, birlikte karar alalım. Aslında toplumun, milletin iradesini yok sayan, milletin taleplerini, isteklerini yok sayan; başka kurumların taleplerini, isteklerini yerine getiren bir aksı harekete geçirdiler. Bu anlayış, ‘Biz yaptık, oldu’ anlayışı. ‘Sen ne kadar konuşursan konuş, bizim dediğimiz olacak. Dediğimiz dedik’ anlayışı. ‘Aşkımız’ diye diye, ‘İhanet ettik’ diye diye, bunu da bize itiraf etmiş bir heyet olarak, İstanbul'u getirdiğiniz durum bu” şeklinde konuştu.
Sürecin “ayrıştırıcı” değil, “ortaklaşa” bir şekilde yürütülmesi gerektiğinin altını çizen İmamoğlu konuşmasında şu noktalara da değindi:
“Bu iş, seferberlik işidir. Bu, milletçe bir seferberlik işidir. Bu, devleti yaşatma meselesidir. İnsanı yaşatma meselesidir. İnsanı yaşatacaksın ki, devlet yaşasın. Bu bağlamda ‘Koru İstanbul’ çalışmasını çok kıymetli buluyorum. Bize kılavuz olacağını şimdiden görüyorum. Evet, çok sıkıntılar var. İstanbul'a vurulmak istenen darbeler ya da yaşatılmak istenen sıkıntıların henüz tamamlamadığını düşünen bir akılla, anlayışla karşı karşıya olduğumuzu, bu tehditle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Ama bilsinler ki; bu şehrin 16 milyon muhafızı var, gönül birliği yapmış ve yol arkadaşlığı yapmaya kararlı, siyaset üstü, partiler üstü. 50 tane yukarıdan aşağıya prensip yazalım, o prensiplerin altına kayıtsız şartsız imza atacak bir iş birliğinden bahsediyoruz. Böyle Boğaz’ın kıyısında bir büfeyi korumak için, polisini oraya dizen, yıkımını korumak için oraya bir haftada imar çıkaran anlayış değil ya da bir imar açıp, orayı bir kişinin rantına hizmet eden anlayış değil; ormanını, kırsalını, tarımını, toprağını koruyan bir karış toprağını vatan toprağı olarak kabul eden ve şehrini güzelleştiren, geliştiren, yüzlerce tarihi eserini tekrar yaşamla buluşturan, dünyaya servis eden bir dünya şehri var etme mücadelesi.”
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Pelin Pınar Giritlioğlu yasayı bir mülksüzleştirme hamlesi olarak yorumladı. 2012 yılında çıkarılan 6306 sayılı kanundan farklı olarak bu kez özel mülklerin de rezerv alanı olarak ilan edilebildiğini ifade eden Giritlioğlu, BBC Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, yeni yasayla birlikte bakanlığın hareket alanının genişletildiğini söyledi.
Giritlioğlu, “Bu da şunu getiriyor ki, zamanında dişiyle tırnağıyla çalışıp bir ev sahibi olabilmiş insanların artık kent içinde yaşama şansı olmayacak. Ciddi bir mülksüzleştirme hamlesi bu” dedi.
Bütün kıymetli alanların ve kent içinde potansiyel olarak yüksek değere sahip olanların artık rezerv alanı ilan edilebileceğini savunan Giritlioğlu, “İnsanlar başka yerlere gönderilecek ve yeniden borçlandırılacak. Borcunu ödemeyenlerin mülkleri de hazineye geçecek. Onlar buralarda sosyal konut gibi buralarda sadece yaşama hakkı, kullanım hakkı elde edecek. Tam anlamıyla mülksüzleştirme süreci başlayacak” ifadelerini kullandı.