Türkiye uzun zamandır yüksek enflasyon ile mücadele ediyor. Zor ekonomik şartlar altında olan vatandaş geçim derdindeyken ekonomistler uyarılarda bulunuyor.
Türkiye ekonomisi zor bir sınav verirken; her bir geçiş döneminde vatandaş yeni bir finans terimiyle tanışıyor. Greedflasyon, skimpflasyon ve shrinkflasyondan sonra stagflasyon merak konusu oldu.
İktisatçı Mahfi Eğilmez'in de uyardığı stagflasyon, ekonomi ve finans alanında "stagnasyon" (durgunluk) ile enflasyonun aynı anda görüldüğü süreçlere, iki kelimenin birleşimi.
DW Türkçe'den Aram Ekin Duran, 'stagflasyon'a dair hazırladığı haberde, iktisat bilimi stagflasyonun gerekçesi olarak ise yanlış para ve maliye politikalarının sonucunda yükselen enflasyon olarak ifade ediyor.
Yüksek enflasyon ve belirsizlik ortamı sonucu, hem halk tüketimini kısmaya başlıyor hem de şirketler yeni yatırım ve istihdam oluşturma planlarını askıya alıyor. Böylelikle ekonomide ortaya çıkan düşük büyüme ve hatta küçülme ortamı, stagflasyon sürecine girildiği anlamına geliyor.
TÜİK verilerine bakıldığında Türkiye "stagflasyon" sürecine girmedi. Ancak yüksek enflasyon ve ve enflasyonla mücadele yöntemi olarak sadece para politikasında farklılıkların yapılması önümüzdeki aylarda "stagflasyon" tehlikesini artırıyor.
Türkiye Temmuz 2024 verilerine göre, yıllık bazda yüzde 61,78 enflasyonla AB ülkeleri içerisinde birinci, G-20 ülkeleri arasında ise Arjantin'den sonra ikinci sırada yer alıyor. Yine döviz kurlarındaki yükseliş ve TL’deki değer kaybı da dikkat çekiyor. Son 3 yılda dolar kuru 8,5 TL’den 33,7 TL’ye yükselerek yüzde 286 değer kazandı. Euro kuru ise aynı dönemde 9,9 TL’den 37,2 TL seviyelerine çıkarak yüzde 275 değer kazandı.
Enflasyonla mücadele kapsamında büyümenin yavaşlama eğilimine girmesi de, Türkiye için stagflasyon sürecinin yakın olduğu görüşünü güçlendiriyor. 2023 yılını yüzde 4,5 büyüme ile kapatan Türkiye, 2024'ün ilk çeyreğinde ise yüzde 5,7'lik büyüme yakalamıştı. Geçen günlerde açıklanan sanayi üretim endeksi, dış ticaret endeksi ve Türkiye İmalat Satın Alma Yöneticileri (PMI) Endeksi verilerinde görülen düşüşler, Türkiye’nin pandemi ve deprem felaketine rağmen 15 aydır aralıksız sürdürdüğü büyümesinde sona gelindiğinin işaretleri olarak görülüyor.
Örneğin Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi'nin (BETAM) 29 Temmuz’da yayınladığı "Ekonomik Büyüme ve Tahminler – Temmuz 2024" araştırmasına göre, Türkiye ekonomisi 2024'ün ikinci çeyreğinde yüzde 0,6 küçüleceği öngörüldü.
Stagflasyonun en yıkıcı tarafı ise; stagflasyon olan ülkede işsizliğin artacak olması. İşsizliğin artmasıyla beraber fiyatlar da yükseleceği için vatandaşın yaşam koşulların giderek bozulmaya başlar. Şirketler ise bu süreçte önce işten çıkarmaya ardından iflas etme sürecine gidebilir.
İstihdam piyasasına ilişkin son veriler, Türkiye'de işsizlikte yükseliş emareleri olduğunu gösteriyor. TÜİK verilerine göre 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2024 yılı Haziran ayında bir önceki aya göre 234 bin kişi artarak 3 milyon 305 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,7 puan artarak yüzde 9,2 seviyesinde gerçekleşti. Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı ise 2024 yılı Haziran ayında bir önceki aya göre 3,8 puan artarak yüzde 29,2 oldu. Bir başka deyişle, neredeyse çalışabilir nüfus içerisinde her 3 kişiden biri işsiz konumunda. 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı da bir önceki aya göre 1,7 puan artarak yüzde 17,6 oldu.
İstihdam piyasasında bunlar yaşanırken, şirketlerin yeni yatırım hevesi de giderek kırılıyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı verilerine göre, haziranda teşvikli yatırımlar geçen yılın aynı ayına göre yüzde 43,6 azalarak 63 milyar 367 milyon liraya geriledi. Aynı dönemde teşvike bağlana yatırım sayısı ise yüzde 38,02 azalarak 771'e indi. Yılın ilk altı ayına bakıldığında ise, teşvik belgeli yatırım tutarının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 42,75 azaldığı görülüyor.
Yüksek enflasyonla mücadele eden bir ülkede, gerek para politikaları gerekse maliye politikaları ile fiyat bozulmalarının önüne geçmek için kullanılan araçlar, ekonomik durgunluğa kapı aralıyor. Bir yandan enflasyonu düşürüp diğer yandan yüksek büyüme rakamlarına ulaşmak, iktisat bilimi açısından kabul gören bir yaklaşım değil. Enflasyonla mücadele konusunda ilk atılacak adım ise faizlerin artırılması yoluyla ekonominin soğutulması olarak özetlenebilir. Politika faizi mart ayından beri yüzde 50 seviyesinde sabit tutuluyor.
Bununla birlikte stagflasyona giden süreçten kurtulmak için bankalardaki mevduatlara ilişkin zorunlu karşılık oranlarını yükseltmek de mücadele yöntemlerinden biri olarak öne çıkıyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) da 23 Mayıs'ta kısa vadeli TL mevduat için zorunlu karşılık oranını yüzde 8'den yüzde 12'ye, uzun vadeli mevduat için ise sıfırdan yüzde 8'e çıkardı.
Vergi artışları, enflasyon muhasebesi, fiyat ve ücret artışlarına müdahale, yüksek fiyatla satış yapan işletme ve şirketlere ceza gibi yöntemler de stagflasyondan çıkış için genel kabul gören araçlar olarak biliniyor. Tüm bu adımların hayata geçirilmesi konusunda ise hükümet ile merkez bankaları arasındaki koordinasyon ve uyum sağlanması gerekiyor.