TÜSİAD'ın Yüksek İstişare Kurulu toplantısında konuşan TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, "Tüm dünya örneklerinden de görüleceği üzere her açık, nasıl finanse edilirse edilsin sorundur veya bir gün sorun olarak karşımıza çıkacaktır. Dolayısıyla orta dönemde, Euro krizinden de ders alarak, bir tür mali kural anlayışının benimsenmesinde yarar görüyoruz" dedi.
Artık dünyada sağlıklı bilançoya sahip bir kesimin hemen hemen kalmadığını ve bu sarmaldan nasıl çıkılacağının da belli olmadığını ifade eden Boyner, "Zira her ekonomik kararın, yapılan her tercihin bir sosyal yansıması ona bağlı olarak da siyasal maliyeti var" diye konuştu.
Boyner, Türkiye'de büyüme sürerken bütçe disiplininden sapılmadığını, Merkez Bankası'nın dünya finans piyasalarını şaşırtan yöntemler uyguladığını ve faizlerin düşük olmasının hem tüketim hem yatırımda sağlıklı bir gidişin önünü açtığını ifade ederek, şunları söyledi:
"Ama hepimizin bildiği gibi bu büyüme yapısal nitelikte bir cari açık sorununu da birlikte getirdi... Bir yandan küresel krizin yeni dalgasını bekliyor, diğer yandan da küresel ekonomide bir dönüşüm dönemine tanıklık ediyorsak bu şekilde devam etmek bize zarar verecektir. Hemen herkes cari açığın arkasında yatan nedenlere bakarak kaygılarını dile getirdi, bununla mücadele etmek için çözüm önerileri geliştirdi ancak bir türlü yapısal problemlere yapısal çözümlerin ancak ilaç olacağı gerçeği tam olarak anlatılamadı, ya da biraz görmezden gelindi."
Bunlara rağmen Türkiye'nin cari açığını kapatacak kaynakları elde etmede son dönemde zorlanmadığını ifade eden Boyner, "Ancak giderek daralacak bir dünyada, hele Avrupa bankalarının krize girmesi nedeniyle likidite bulmak da zorlaşırsa, o zaman eskiden olduğu gibi gemiyi yüzdürmek mümkün olmayacaktır. Bu bağlamda daha yapısal ve bir o kadar da geleneksel bir tespiti kayda geçirmek isterim. Ülkelere krizden etkilenme ve krizden çıkış yeteneği açılarından baktığımızda, imalat sanayisi güçlü ekonomilerin daha yüksek dayanıklılığı olduğunu görüyoruz. Hizmet sektörlerinin ekonomiye katkısı yadsınamaz. Ama bu devirde yani bilgi çağında bile, büyümenin motoru imalat sanayidir; imalat sanayisi zayıflamış olan ülkeler yüksek refah düzeyini uzun dönemde sürdüremezler" dedi.