Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2010 yılının özellikle gelişmiş ülkelerde büyük problemlerin, sıkıntıların yaşandığı bir yıl iken Türkiye'de güven ve istikrar ortamında, büyümenin, istihdamın sağlandığı ve refahın ciddi ölçüde arttığı bir yıl olduğunu bildirdi.
2011 yılının ise yine gelişmiş ekonomilerde risklerin arttığı bir yıl olacağına dikkat çeken Babacan, ''Türkiye, bu riskli ortamda, güven ve istikrar ortamını koruyarak, makul oranda büyümeyi, istihdamı sağlayacak bir ülke olacak'' diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, AA muhabirinin 2010 ve 2011 yılı Türkiye ve dünya ekonomisine ilişkin sorularını yanıtladı.
Türkiye'de 2009 yılından itibaren mali disipline önem verdiklerini ve kamu maliyesini çok sıkı uyguladıklarını, bütçe açığını azalttıklarını, borç stoğunu kontrol altında tuttuklarını anlatan Babacan, yıl sonu itibariyle toplam kamu borcunun milli gelire oranının yüzde 41 küsüre ineceğini ve Türkiye'nin Avrupa'da milli gelire oranla borcunu düşüren tek ülke olduğunu söyledi.
Merkez Bankası'nın para politikalarını çok dikkatli götürdüğünü ifade eden Babacan, bankacılık sektörüne ilişkin atılan adımlarla finans sektörü ile ilgili tedbirleri aldığını kaydetti.
-''KREDİ HACMİ ARTSIN, AMA ÖLÇÜLÜ OLSUN''-
Babacan, kredi hacminin 2009'da 392 milyar lira iken, bu yıl 508 liraya çıktığını belirterek, bu yıl yüzde 24-30 arasında bir kredi hacmi genişlemesinin olacağını söyledi.
''Kredi hacmi artsın, ama ölçülü olsun'' diyen Babacan, bu yılki kredi genişlemesinin 125 milyar lirayı bulacağını ve 2011'deki kredi artışının da bu civarda artmasını istediklerini kaydetti.
-''EN AZ 3 NÜKLEER SANTRAL''-
Yenilenebilir Enerji Kanunu'nun çıktığını hatırlatan Babacan, asıl büyük kapasitenin ise nükleer enerjide olduğunu, Türkiye'nin 2023 yılına kadar en az 3 nükleer santrale sahip olması gerektiğini söyledi.
Babacan, ''Belki Kore ya da Japonya örneğinde bir miktar sermaye koyacağız Türkiye olarak. İhtimal olarak görünüyor. Rus örneğinde ise yok. Görüşmelerin netleşip, yatırımların yapılması önemli. Asıl cari denge sorunumuzu enerji açısından çözecek en önemli somut adım bu olacak'' dedi.
Kamu bankalarının kullandırdığı kredilere ilişkin olarak, kamu bankalarının bilanço yapısının değiştiğini ve ağırlıklı olarak Hazine kağıdı taşırken, hazinenin borçlanma ihtiyacının ve iç borç döndürme oranının düşmesiyle beraber, bunu krediyle telafi ettiğini anlattı.
Kamu bankalarının her yıl kredi hacmini sektör ortalamasından daha fazla büyütmesinin normal olduğunu belirten Babacan, ''Ama biz kamu bankalarına ne diyoruz, toplam aktif büyüklüğünü, sektördeki payını değiştirme diyoruz. Açık bir talimatımız'' dedi.
Kamu bankalarının doğal olarak diğer bankalara göre daha düşük faizle mevduat topladığını kaydeden Babacan, ''Biz 2003'de dedik ki bu doğal avantajınızı, asla ve asla kredi faizlerine yansıtmayacaksınız. Kamu bankaları doğal rekabet avantajlarını, kredi faizlerine yansıtmamalı'' diye konuştu.
-''ZAMAN İÇİNDE DEĞİŞMESİ GEREKEN TABLO"
Babacan, akaryakıttaki ÖTV'nin 1 Ocak 2010 tarihinden beri maktu ve sabit olduğunu belirterek, bu uygulamayı 2011 sonuna kadar da değiştirmeyeceklerini bildirdi.
Akaryakıttaki ÖTV'nin en önemli vergi kalemlerinden biri olduğunu ifade eden Babacan, iki yıl üst üste bu oranların artırılmamasının çok ciddi bir fedakarlık olduğunu, bütçe giderlerinin en az enflasyon artı büyüme kadar arttığını söyledi. Babacan, şöyle devam etti:
''Maliye Bakanı Şimşek, şu açıdan haklı; petrol fiyatları 40 dolara kadar düştüğünde durum başkaydı, bugün ise 95 dolar ve durum başka. Petrolün fiyatı varile bağlı, Türkiye için kura bağlı. Petrolün varil fiyatı değişmese dahi dolar bir önceki aya göre yüzde 10 daha yüksek. Kur etkisi var burada. Ama toplam içerisinde vergi sabit ve diğer rakam büyüdüğü için oransal olarak vergi düşmüş oluyor, Maliye Bakanımız haklı. 2002 sonuyla bugünü karşılaştırın, bu 2002'den de aşağı bir noktada.
Devlet olarak, gelir kaynağımız tamamen vergi. Devletin petrol geliri olsa biz deriz ki düşürelim. Akaryakıtın esnekliği çok az, fiyat hassasiyeti çok çok düşük. Bizim doğrudan gelirlerimiz yok denecek kadar. Beyana dayalı gelir vergisi Türkiye'de 2 milyar civarında. Sadece sigaranın ÖTV'si 15 milyar. Doğrudan vergileri alamayınca, bu sefer ister istemez dolaylı vergiler yüksek.
Bu hoşnut olduğumuz bir tablo değil, mutlaka zaman içinde değişmesi gereken bir tablo ama akşamdan sabaha bunları değiştiremiyorsunuz. Belli bir zaman gerektiriyor, belli bir reform süreci, kültürel değişim gerekiyor. Tablo bu, hoşnut değiliz, değişmesi gerekiyor, kayıt dışının azalması gerekiyor.''
ÖNE ÇIKAN BAŞLIKLAR
- ''Aynı Merkez Bankası Başkanını atamamızın önünde hiçbir hukuki engel yok. Burada sadece yaş sınırı var. İsmi daha önce açıklamamız ise bizim sistemimizde olmaz.''
-''Merkez Bankamız bütün görüşleri dinliyor, kulaklarını da tıkamıyorlar. İhracatçılarımızdan gelen, bakanlarımızdan gelen bütün görüşleri hepsini dinliyor, dikkate alıyor. Ama son sözü, son kararı da kendisi bağımsızca veriyor.''
-''Merkez Bankamızın her türlü kararı eleştiriye açık. 'Her şeyi çok doğru yapıyorum, zamanında güzel şeyler yaptım.' Hiçbir zaman bu iddiada da olmadı arkadaşlarımız.''
-''Bu yıl sonu itibariyle tüm kamunun net dış borç stoğunun 9,7 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor. Dış borcumuza bakıyoruz bir de döviz varlıklarımıza bakıyoruz. Aşağı yukarı başa baş noktaya getirmişiz.''
-''CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 'sen devletsin al' diyor. Takılmış 1970'lere, 1980'lere. Devlete her yıl 100 bin kişi alıyorsunuz, bir 100 bin kişi daha alsanız ne yazar. Özel sektör istihdam etmedikten sonra işsizlik sorununu çözmek mümkün değil.''
-''Avrupalıların bir büyük doğal felaket başımıza geldi ruhuyla hareket etmeleri lazım. Bugün göstergeler o kadar tedbir, konuş konuş ama piyasaları ikna edemiyorlar.''
-''(İki dil tartışmaları) en çok kullanılan ortak dil Türkiye'de Türkçe. Dolasıyla bundan doğal bir resmi dil yok.''