Başbakan'ın IMF anlaşmasına yönelik oyalayıcı demeçleri ve somut adım atmamasından piyasaların rahatsız olduğu belirtildi. Başbakan'ın 'son anda iki şartla geldiler' sözleri karşısında piyasalar 'bu şartlar kimin menfaatine' aykırı sorusuna yanıt arıyor.
Referans Gazetesi'nden Erdal Sağlam'ın haber yorumuna göre, Ocak ayı bütçe rakamları, mali disiplinin hem küresel kriz hem de uygulanan seçim harcamalarıyla hızla kaybolduğunu ortaya koyuyor. Dolayısıyla IMF ile anlaşma acil ihtiyaç haline gelirken bu konuda hükümetten sadece "oyalayıcı demeçler" geliyor, hala somut bir adım atılmıyor. Somut bir açıklama yerine hükümetin "kabul edilemez iki şart getirdiler" gibi muğlak ve görüşmelere esrarengiz hava veren bir tavrı söz konusu.
Sağlam'ın konu ile ilgili haberi şu şekilde:
"Piyasalar Başbakan'ın üstüne basa basa söylediği "son anda iki yeni şartla geldiler" ya da "kabul edilemez şartlar" gibi sözlerine açıklık gelmesini bekliyor. Aylardır bu esrarengiz hava sürerken, IMF'nin de hükümetin verdiği bu havadan, kendilerinin anlaşmaya sekte vurur gibi gösterilmesinden rahatsız olduğunu duyuyoruz.
Piyasa oyuncuları Başbakan'ın sürekli olarak "ülke menfaatine olmayan şartları kabul edemeyiz" veya "artık biz güçlü ülkeyiz" gibi sözler ettiğini ama bunun içeriğinin belli olmadığı kaydederken, bu şartların belli olmasını ve Başbakan'ın "kabul edilemez" dediği şartların ne olduğunu ve bunların gerçekten ülke menfaatlerine aykırı olup olmadığının açıklık kazanmasını istiyorlar.
Özetle piyasalar, iktisatçılar IMF'nin ileri sürdüğü şartların ne olduğunu bilmek, bunun da ötesinde "bu şartların ülke menfaatine mi, yoksa iktidar partisi AKP'nin menfaatlerine mi aykırı olduğunu" kendileri görmek istiyor.
Piyasalar bu nedenle hükümetin IMF'nin ileri sürdüğünü söylediği bu şartları açıklamasını bekliyor. IMF'in bunları açıklayamayacağını kaydeden piyasa oyuncuları, bu görevin esrarengiz havayı veren hükümete ait olduğunu, bunun şeffaflığın bir gereği olduğunu kaydediyor. IMF ile ileride anlaşma olduğunda hükümetin "biz bu şartları geri aldırdık" diyebileceğini ama o şartların ne olduğunun bilinemeyeceğini ya da anlaşma olmazsa sonradan, olmayan şartları varmış gibi söyleyebileceğini kaydeden bir bankacı, "Bence piyasalar bu şartları görüp kendileri karar vermeli. Hükümet açıklasın ki gerçekten kabul edilemez şart olup olmadığını bizler de görelim, haklılarsa arkalarında olalım" şeklinde konuştu.
IMF'ye son dönemde, hükümetin verdiği bu esrarengiz hava, kabul edilemez iki şart konusu sıkça sorulur oldu. Ancak IMF yetkileri buna "Anlaşma görüşmemeleri sürerken konuştuğumuz spesifik önlemleri açıklamamız mümkün değil" yanıtı veriyorlar.
Buna karşılık hükümetin verdiği esrarengiz hava ve kabul edilemez iki şart gibi demeçlerden IMF yetkililerinin de rahatsız olduğunu duyuyoruz. Hükümetin bunları açıklamasını IMF'nin de istediği, kendilerinin "kabul edilemez" denilecek önlem istekleri olmadığını söylüyorlarmış.
Anlaşmaya taraf olanların tümünden derlediğim verilere göre IMF'nin anlaşma için genel çerçevesi, daha doğrusu mali politikalara ilişkin yaklaşımı "2009 yılının tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi, Türkiye için de özellikle kamu borcu açısından zor geçeceği, bu nedenle esnek bir mali politika uygulanmasına izin verilmesi gerektiği" yolunda. Ancak, bunun hemen ardından, "2009 yılında izin verilecek bu esnekliğin orta vadede daha kuvvetli bir mali disiplin ve daha dikkatli bir uygulama ile telafi edilmesi gerektiği" görüşündeler.
IMF'nin Türkiye ile yapacağı anlaşmaya bakışı da bu genel çerçeve doğrultusunda şekilleniyor. Özetle IMF, 2010 yılından itibaren, bu yıl ekonomik dengelerde yaşanacak tahribatların onarılması için ek önlemler alınmasını istiyor.
IMF Heyeti ABD'ye geri dönerken "orta vadeli mali yapısal tedbirler" üzerinde hala konuşulduğunu söylemişti. Edindiğim izlenime göre bu kapsamda IMF'nin istedikleri de yeni unsurlar değil. Başta mali kural, yerel yönetim reformu, gelir idaresinin güçlendirilmesi gibi daha önce konuşulmuş, bir kısmı daha önceki stand-by anlaşmalarında yeralan ama yarım kalmış, tamamlanamamış reformlar.
IMF yetkililerinin, sohbet ettikleri yakınlarına, Başbakan'ın vermek istediği gibi "esrarengiz" bir talep olmadığını söylediklerini duyuyoruz. Aynı şekilde Başbakan'ın sözünü ettiği "son anda gelen kabul edilemez iki şart" konusu da bilgileri içinde gözükmüyor. Doğal olarak IMF ileri sürdüğü önlemlerin "kabul edilemez" olmadığı görüşünde.
IMF yetkililerinin daha önce konuşulmadık bir şey olmadığını, aynı önlemlerin IMF'nin anlaşma yaptığı diğer ülkelerden de istendiğini ve anlaşmalarda yeralan unsurlar olduğunu söylediklerini duyuyoruz.
Özetle, IMF "Türkiye ekonomisinin orta vadede mali istikrarı sürdürmesi için ihtiyaç duyduğu önlemleri" anlaşma içine koymak, bu konuda hükümetten taahhüt almak istiyor. Bu önlemleri de mali istikrarın sürdürülmesi için "şart" görüyor.
İşte bu aşamada ister istemez "IMF'nin şartları ülke menfaatine mi aykırı, yoksa AKP'nin siyasi niyetlerine, menfaatlerine mi aykırı" sorusu gündeme geliyor.
Bence bu ülkede IMF'nin ileri sürdüğü şartların "ülke menfaatine" olup olmadığını, teknik olarak, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Devlet Bakanı Mehmet Şimşek'ten çok daha iyi değerlendirecek, çok sayıda iktisatçı ve piyasa uzmanı var.
O nedenle bu şartları Başbakan ya da Bakan mutlaka açıklamalı. Teknik olarak ne olduğunu görelim ki, siyasi olarak neyin hedeflendiği anlayabilelim."