**Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin, Türk bankacılık sistemindeki kredilerin geçen sene yerinde saymışken, 2010’un ilk 5 ayında yüzde 12,4 oranında artığını bildirirken, "Bu artışın devem edeceğini tahmin ediyoruz" dedi.
**
Bilgin, Arap Bankalar Birliği, Türkiye Bankalar Birliği (TBB), Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) ve Merkez Bankası işbirliğiyle düzenlenen "Krizden Mali İstikrara" konulu Uluslararası Arap Bankacılık Zirvesi’nde, Türkiye’nin bankacılık sistemindeki 49 bankanın büyüklüğünün 560 milyar dolar düzeyinde bulunduğu bilgisi verdi.
Özellikle 2008 yılında Lehman Brothers’ın iflasından sonra tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yaşanan tedirginlik havasının 2009’a da yansıdığını ancak özellikle 2009’un son ayları ve 2010’in ilk 5 ayında bankacılıkta çok hızlı bir toparlanma görüldüğünü anlatan Bilgin, "Türk bankacılık sistemindeki krediler geçen sene, 2009’da yerinde saymışken 2010’un ilk 5 ayında yüzde 12,4 oranında arttı. Bu artışın devem edeceğini tahmin ediyoruz" dedi.
Bilgin, bankaların tekrar KOBİ’leri keşfettiğine ve KOBİ kredilerine büyük önem verdiğine değinerek, Türk bankacılık sektöründe gelecekte KOBİ’ler ve konut kredilerinin önem kazanacağını belirtti ve kredilerin takibe dönüşüm oranının yüzde 4,6 düzeyinde bulunduğunu, kriz döneminde bir miktar artış görülse de şu anda bunun gerilediğini gözlediklerini ifade etti.
Türk bankacılık sisteminde küresel, yabancı sermaye payının yüzde 40’lar düzeyinde iken, bundan 6 yıl önce bu oranın yüzde 3 seviyesinde olduğunu kaydeden Bilgin, "En önemli değişiklik Türkiye’de gözlemlenen istikrar ortamı. Bankacılık sektörüne giren yabancı sermaye şunu çok iyi biliyor; Türkiye’nin potansiyeli çok yüksek kar marjları oldukça yüksek. Personel, IT, teknoloji ve enstrüman çeşitliliği pek çok Avrupa ülkesinden çok daha ileri düzeyde" diye konuştu.
Bilgin, Türkiye’de bulunan bazı yabancı bankaların, Batı Avrupa kökenli yabancı bankaların en önemli varlığın Türkiye’deki bankaları olduğunu kaydederek, 1 trilyon dolarlık büyük bankaların karlarının yaklaşık yüzde 40’ının buradaki "küçücük" bankalardan geldiğini söyledi.
"SAHİPLİĞİ DAĞITMAK İSTİYORUZ"
Bugün, Türkiye’de 49 banka arasında Arap kökenli bankaların sayı olarak yüzde 15 düzeyinde, aktif büyüklük olarak yaklaşık yüzde 56 seviyesinde bulunduğunu dile getiren Bilgin, bunun yetersiz olduğunu belirtti.
Bilgin, katılımcılara, "Sizlere Türkiye’de yatırımı tavsiye etmek istiyorum. Elbette ki, para sizin, buna karar verecek sizsiniz, projeksiyonları buna göre yapıyorsunuz ama bu ülkede yapacağınız yatırım Avrupa’daki bir yatırımdan çok daha karlı ve istikrarlı bir yatırım olacaktır. Kapımız sizlere sonuna kadar açık. Sadece Batıdan değil Doğudan, Arap dünyasından da sermaye bekliyoruz. Nedeni çok basit. Bir bankacı nasıl risklerini dağıtıyorsa bankacılık yaparken, biz de sahipliği dağıtmak istiyoruz" şeklinde seslendi.
Türkiye’de bankaların sermaye yeterlilik rasyosunun kriz döneminde de ortalama yüzde 20 iken, şu anda da yüzde 20 düzeyinde bulunduğunu kaydeden Bilgin, Türkiye’nin Doğu Avrupa ve Balkan ülkeleri arasında "en büyük" bankacılık sistemine sahip olduğunu anlattı.
"BANKACILAR AZ VE ÖZ KONUŞMALIDIRLAR"
Tevfik Bilgin, düzenleyici otorite olarak krizden çıkardıkları sonuçlara ilişkin, şu görüşleri paylaştı: "İlk olarak kaldıraç... Tüm dünyanın bundan sonra da ele alacağı en önemli husus. Az, öz kaynakla çok iş yapmak elbette karlı ama bunun bir dengede olması lazım. Belki de bazı düzenlemelerle sınırlandırılması gerekir.
İkinci olarak modeller... Öyle modeller yapılıyor ki çok iyi matematik profesyonelleri tarafından bunu yöneticiler anlamıyor. Bir bankanın yöneticisi kurulan bir modeli anlamıyorsa, o modeli bence uygulamamalı. Modelleri ilk önce yönetici anlamalı.
Üçüncü olarak, denetim ve gözetime daha fazla önem verilecek gibi gözüküyor. Bunun hassas dengesi çok iyi kurulmalı.
Başka bir konu olarak, sadece bankacılık değil, yanında sigortacılık, aracı kurumlar, leasing, faktoring gibi sektörler de gelişmelidir.
En önemli derslerden biri, kredinin teminata değil, nakit akışına verilmesi gerçeğidir. Teminatlar her zaman değer yitirebilir ama nakit akışı, projeksiyonlar bence kredi verilmesinde esas alınması gereken hususlardır.
Bir diğer husus, bir bankanın içini, bilançosunu kredi müşterileri değil, genelde yanlış politikalar ve kararlar veren patronlar ve yöneticiler boşaltır.
Dolayısıyla kredi müşterileriyle değil, özellikle projeksiyonlarda bankaların büyümesiyle, alacağı kararlarla ilgili olarak patronların ve yönetim sorumluluğu da bize göre en üst seviyededir.
Bankacılar az ve öz konuşmalıdırlar ve asla diğer bankalar hakkında dedikodu yapmamalıdırlar." Bilgin, Bir süre sonra yeni krizler olabileceğini ancak önemli olanın, kriz zamanında tedbir olarak değil, krizden önce önleyici hekimlik tedbirleriyle hastalıktan önce tedbir almak olduğuna işaret etti.