FİNANS

Doların düşüşü sürecek mi?

A Yatırım Genel Müdürü Genel Müdür Murat Salar, döviz kurlarının geldiği noktanın, makro ekonomik verilerle değerlendirildiğinde rasyonel gözükmediğini kaydetti.

Salar, AA muhabirine son günlerde piyasalarda yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.

"Döviz kurlarının geldiği nokta, makro ekonomik verilerle değerlendirildiğinde rasyonel gözükmüyor" diyen Salar, ancak gelinen seviyede en önemli etkenin küresel sermayenin yatırım tercihleri olduğunu söyledi.

Son dönemde artan risk iştahı ile birlikte Türkiye ve benzeri gelişmekte olan ülkelerin finans piyasalarına yönelimin hız kazandığını anlatan Salar, şunları söyledi:

"Ocak ayı başından bu yana para ve sermaye piyasalarına 5 milyar doların üzerinde bir yabancı girişi gerçekleştiği söylenebilir. Bunun doğal bir sonucu olarak, kurlarda uzun zaman sonra 1,4000 seviyelerine bir gerileme söz konusu oldu. Global sermaye sadece Türkiye'ye değil, örneğin Brezilya'ya da yöneldi. Böylece Brezilya Reali de Mayıs ayındaki dalgalanmanın öncesindeki seviyelere döndü. Risk iştahının artmış olmasıyla beraber orta vadede kurların bulunduğu seviyenin kalıcı olmayacağı kanaatindeyiz."

Türkiye'nin önümüzdeki dönemde yaşayacağı birtakım belirsizlikler ve global likidite koşullarındaki olası değişimlerin, kur seviyelerinde volatilitenin artmasına neden olabileceğinin altını çizen Salar, diğer yandan, kurların kalıcı biçimde yükselebilmesi için YTL faiz oranlarının gerilemesi gerektiğini bildirdi.

"Mevcut piyasa koşullarında ise bu durum pek mümkün görünmüyor" diyen Salar, kurla ilgili tahmin yapmak için öncelikle global likidite şartlarının önümüzdeki dönemde nasıl şekilleneceğini tahmin etmek gerektiğini, şu an için bunun mümkün olmadığını kaydetti.

Salar, orta vadeli düşünenlerin bu seviyelerden portföylerine bir miktar döviz alabileceklerini ifade etti.

"TÜRK ŞİRKETLERİNE İLGİ ARTACAK"

Murat Salar, aracı kurumlara yönelik son dönemde yoğunlaşan ilginin, Türk sermaye piyasalarına global anlamda verilen önemin artışına dikkat çektiğini belirterek, bankacılık sektöründe yaşanan yabancı yatırımcı artışından sonra, dünya genelinde faaliyet gösteren yatırım bankalarının Türkiye'de yerleşik ofis kurmalarının, orta ve uzun vadede sermaye piyasalarının sağlıklı gelişimi ve derinleşmesi açısından son derece önemli olduğunu söyledi.

Bu ilginin önümüzdeki dönemde de devam edeceğine inandıklarını ifade eden Salar, şöyle devam etti:

"Diğer yandan, finans piyasalarında el değiştirmelerin gerçekleşmesinden sonra reel sektörde ve hizmet sektöründe faaliyet gösteren diğer Türk şirketlerine olan ilginin artacağına şahit olacağız. Türk aktifleri değer kazanmaktadır. İlk etapta ilgi finans sektörüne yoğunlaştı ve satıcılar bu sektörde daha hevesli davrandılar. Ancak, bu durum diğer sektörler ilgi olmadığıanlamına gelmemeli. Sadece alıcı ve satıcının mutabık kalacağı fiyatlar diğersektörlerde henüz oluşmadı. Finans sektöründe fiyatlama yapmak daha kolay, daha matematiksel bir işlem. Önümüzdeki dönemde direkt yabancı sermayenin finans harici sektörlere de ilgisinin arttığını göreceğiz."

FAİZ ORANLARI

Merkez Bankası'nın geçen yıl yaşanan dalgalanmanın ardından oldukça sıkı bir para politikası uygulamaya başladığını hatırlatan Salar, halihazırda gösterge bononun bileşik faiz oranının yüzde 19,50'ler civarında seyrettiğini, Merkez Bankası tarafından açıklanan gecelik borçlanma oranının yıllık bileşik faizinin ise yüzde 19,12 seviyelerinde bulunduğunu kaydetti.

Her iki oranın da, hem dünya genelinde hem de Türkiye özelinde değerlendirildiğinde, oldukça yüksek olduğunu dile getiren Salar, halen faiz oranlarının bu denli yüksek seyretmesinin orta vadede kamu maliyesi üzerinde tahribat yaratma potansiyeli taşıdığını söyledi.

Faiz oranlarının yüksek olmasının Türkiye'nin borçlanmada yüksek faiz gideri üstlenmesine ve kurların baskı altına alınmasına neden olduğunu anlatan Salar, "Bu durum ise yaşanan yüksek cari açık nedeniyle, orta ve uzun vadede ciddi sıkıntılar yaratma riskini beraberinde getirmektedir" dedi.

"KIRILGANLIĞA NEDEN OLABİLECEK TEK VERİ CARİ AÇIK"

Türkiye ekonomisinin önemli mesafeler kat ettiğini hatırlatan Salar, "Ancak halen kırılganlığa neden olabilecek tek veri olarak cari açık gözüküyor" dedi.

Cari açığı azaltmak için kullanılabilecek enstrümanların başında faiz oranlarının geldiğinin altını çizen Salar, bu denli yüksek faiz oranlarının TL'nin değerlenmesine ve yüksek ithalata neden olduğunu kaydetti.

Salar, "Buna bağlı olarak Merkez Bankası'nın faiz oranlarını kontrollü biçimde, ancak çok da vakit kaybetmeden indirmeye başlamasının iyi olacağı söylenebilir" görüşünü aktardı.

2007 yılında, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimler gibi tüm içsel risklere rağmen yüzde 5'ler civarında bir büyüme oranının tutturulabileceğini belirten Salar, ekonomi üzerinde değişim yaratabilecek en önemli risk olarak global likidite koşullarının gözüktüğünü söyledi.

Risk iştahındaki olası bir azalmanın Türk finans piyasalarını ve genel makro ekonomik dengeleri oldukça sert biçimde sarsabileceğini dile getiren Salar, global likidite koşulları haricindeki olası riskler arasında ise Kerkük ve KuzeyIrak'taki gelişmeler, Amerika'da sözde Ermeni soykırım tasarısına yönelikoylama, "Fransa'da Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Sarkozy"nin kazanmasının sayılabileceğini söyledi.

Salar, şu anda fiyatlanmayan birçok riskin, piyasa koşullarının olumsuza döndüğü dönemlerde ivmeli biçimde fiyatlara yansıyabileceğini kaydetti.

Murat Salar, Türkiye'nin Kuzey Irak ile ilişkileri konusunda ise ekonomik ilişkilerden ziyade siyasi ilişkilerdeki olumlu ya da olumsuz gelişmelerin fiyatlar üzerinde daha fazla etkili olma potansiyeli taşıdığının altını çizdi.

AA

Hissenet
YORUMLARI GÖR ( 0 )
Mynet’te En Çok Takip Edilen Hisseler
Hisse

En Çok Aranan Haberler