İngiliz basınında bugün, "Dünya korku içinde", "Korkunun piyasaları vurduğu gün", "Avrupa bankalarını nasıl kurtarabilir?", "Harekete geç" başlıkları öne çıktı.
İngiltere gazeteleri bu sabah, dünya borsalarında yaşanan rekor düşüşe geniş yer ayırıyor. Gazeteler Avrupa'nın ve İngiltere'nin krizle mücadele stratejilerini mercek altına alıyor.
Times gazetesi ön sayfasında yer alan "Dünya korku içinde" manşetli haberinde, Londra'da Financial Times 100 endeksinin 1987'den bu yana en büyük değer kaybını yaşadığını, New York'ta Dow Jones'un 10 bin sınırının altına düştüğünü, tüm dünyada hisse senetlerinin 2bin 500 milyar dolar değer kaybettiğini duyuruyor.
Independent, "Korkunun piyasaları vurduğu gün" manşetli haberinde liderlerin güven aşılamayı amaçlayan açıklamalarına rağmen borsaların alt üst olduğunu belirterek, yüzlerinde şok ifadeleriyle borsacıların fotoğraflarına yer veriyor.
"Borsalarda kargaşa" manşetiyle çıkan Daily Telegraph ve Guardian ise İngiltere'deki durumu öne çıkarıyor ve Maliye Bakanı Alistair Darling'in dün parlamentoda yaptığı konuşmanın, yatırımcıyı yatıştıramadığının altını çiziyorlar.
Gazetelerin başyazıları ise, Avrupa borsalarındaki duruma odaklanıyor. Kimi Avrupalı liderlere, kimiyse İngiltere hükümetine eleştirilerde ya da tavsiyelerde bulunuyor.
Avrupa hükümetlerinin iyi bir liderlik sergileyemediği inancında olan Times, başyazısında şu ifadelerle dikkat çekiyor:
"Avrupalı devlet adamları, bankacılık sektörünü desteklemek için ABD'deki Paulson planına benzer bir plana ihtiyaç olmadığını savundu ve her ülkenin kendi çözümünü oluşturmasını tercih etti. Hafta sonu Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy liderliğinde toplanan Avrupa Birliği zirvesi, bir pandomimden öteye gidemedi.
Bankaların zaaflarına ayrı ayrı eğilmenin olumlu yanları olabilir, çünkü kurtarma işlemi daha hızlı yapılabilir. Bunu geçen hafta Fortis ve Dexia'nın birkaç ülke tarafından kurtarılması, İngiltere'de Bradford and Bingley'nin devlet kontrolüne geçmesi ve Almanya'da Hypo Real Estate'in kurtarılmasında gördük."
Times bu noktada, söz konusu yöntemin sakıncasına işaret ediyor:
"Koordineli bir plan olmazsa, hükümetler sistemdeki riskleri azaltan değil artıran adımlar da atabiliyorlar. Altı bankadaki tüm mevduata yönelik devlet güvencesi sağlayan İrlanda hükümetinin yaptığı tam da buydu. Yunanistan, Danimarka, Portekiz ve İzlanda da benzer güvenceler sundular. Almanya Başbakanı Angela Merkel'ın yaptığı da buna benziyordu."
Bu tarz tek taraflı adımlar istikrarsızlaştırıcı bir etki yapıyor. Güvence sağlamayan ülkelerdeki mevduat sahipleri, paralarını güvence sağlayan ülkelere kaydırmak isteyecektir. Dolayısıyla bir ülkenin mevduata devlet güvencesi sağlaması, diğer ülkelerde krizi tetikleyen bir unsur olabilir."
Financial Times, "Avrupa bankalarını nasıl kurtarabilir?" sorusuna şu yanıtı veriyor: "Siyasetçiler öncelikle paniği sona erdirmeli. Ardından bankacılık sektöründe şeffaflığı arttırmalı. Sağlam durumda olan bankaların yapıları güçlendirilmeli, aşırı şişkin hale gelmiş olan bankacılık sektörünün küçülmesi sağlanmalı. Maalesef tüm bu hedeflere aynı anda ulaşılması kolay olmayabilir."
Independent ise başyazısında mali krizin, para birimi olarak Euro kullanan ülkelerin temel bir zafiyetini ortaya koyduğuna dikkat çekiyor.
"Bir merkez bankası ile birbirine bağlanmış olmalarına rağmen, bu ülkelerin ortak bir hazinesi olmadığı gibi ortak bir vergi toplama mekanizması da yok. Hükümetler üzerindeki borçlanma sınırlamaları kalkmış olsaydı, sistemin harcı ölümcül bir biçimde gevşeyebilirdi. Eğer Euro bazı muhaliflerinin savunduğu gibi geçici bir düzen ise, içinde bulunduğumuz koşullar gerçekten de onun sonun getirebilecek cinsten. Euro'nun güçlenmesi ancak siyasi irade ile mümkün."
Guardian kapağında, İngiltere Maliye Bakanı Alistair Darling'in dün parlamentoda yaptığı konuşmanın ayrıntılarına yer veriyor. Darling konuştukça, Financial Times 100 endeksinin nasıl düşmeye başladığını gösteren bir grafik eşlik ediyor buna. Ancak gazete başyazısında Darling'e hak veriyor. Dikkat çeken satırlar şöyle: "Sistem ile ilgili bir krizle karşılaşan bir hükümetin önünde 2 seçenek vardır. Yine sistemle ilgili bir çözüm getirmek ya da geçici tedbirler alıp bunların sorunu çözmesini ummak. Bankacılık sektörünü saran krize rağmen, Darling ellerini açıp dua etmeyi seçti. Ancak aynı zamanda, çekmecesinde büyük bir planın yürürlüğe konmak için beklediğinin de sinyallerini verdi.
Maliye Bakanı'nın ayrıntılara girmek istemeyişi anlayışla karşılanabilir. Nihayetinde planın ayrıntılarını gereğinden önce açıklamak, bankacılık sektöründe daha da istikrarsızlık yaratabilir. Ancak hükümetin büyük bir planı yürürlüğe koyma tarihinin de çok ileride olmadığı anlaşılıyor."
Daily Telegraph ise Guardian kadar sabırlı görünmüyor. Gazete başyazısında İngiltere Maliye Bakanı'na "Harekete geç" çağrısı yapıyor.
"Hükümetin bizi bu felaketten nasıl çıkarmayı planladığını bilmeden öylece bekliyoruz. Darling'in tutarlı bir plan kurmakta olduğunu bilmek yüreklendirici olurdu doğrusu. Artık gerekeni yapacağına dair söz vermeye devam edemez. Gerekeni yapmalıdır."