Liz Moyer ve Tatyana Shumsky
Vergi cennetleri denince insanın ilk aklına gelen genellikle İsviçre Alpleri veya Karayip Adaları olur.
Ancak İsviçre, Lichtenstein Prensliği, Lüksemburg ve Karayipler gibi klasik yerler ve Birleşik Krallık Virgin Adaları gibi vergi cennetleri, dünyanın servetinden iş payı kazanmak isteyen Nevada ve Alaska gibi ABD'nin yedi eyaletinde güçlenen avukatların rekabetiyle karşı karşıya geliyor.
Lehdarı tarafından oluşturulan ve serveti koruma amacı taşıyan, geri dönüşü mümkün olmayan bir tröst olan “kurucusu tarafından oluşturulan varlık koruma tröstü” için uğraşıyorlar. Bunun sonucunda, bu tröstler varlıkları davalara veya alacaklılara karşı koruyabilir.
[
Resimlerde: Dünyanın En İyi Vergi Cennetleri](http://www.forbes.com/2008/03/28/taxes-wealth-banking-biz-billies-cx_lm_0331taxhavens_slide_2.html?partner=mynet)
[**Resimlerde: Korsan Sermayenin Gittiği İlk Adresler
[**Resimlerde: Dünyanın Serveti Nerede Saklanıyor?
[**Resimlerde: Avrupa'nın 12 Vergi Cenneti
[**Resimlerde: En Milyarder Şehirler
[**Resimlerde: Kendi Sırları İle Milyarder Olanların Sırları
Güzel mi? O kadar değil. Şaşırdınız mı? Şaşırmayın.
“Kıyı” bankacılığının pek çok insanın gözündeki yerinin aksine, pek çok varlıklı müşteri için bu hesapların gerçek amacı ömür boyu elde edilen kazançları ve tasarrufları vergilendirmeye karşı değil, önemli bir davada, örneğin bir tıbbi yanlış uygulama davası ya da bir yöneticiye karşı açılan toplu dava gibi önemli bir davada silinip gitmeye karşı korumaktır.
"Davalar, vergilerden daha büyük bir tehdittir çünkü risk altında olan varlık sayısı sınırsızdır," diyor California’dan avukat Jeffrey Verdon. "Yüksek net servet sahibi kişiler, normal insanlara göre çok daha büyük riskle karşı karşıyadır."
Başka stratejik nedenler de var. Örneğin Birleşik Krallık Virgin Adalarındaki offshore şirketleri, emlak vergisi olmadan aile üyelerine devredilebilen emlak varlıkları için kullanılabiliyor.
Aynı zamanda offshore hesapları yeni yatırım fırsatlarının kapılarını aralayabiliyor. ABD Sermaye Piyasası Kuruluna kayıtlı olmayan offshore yatırım fonları genellikle, katılımcı olarak ABD’de yerleşik yatırımcıları bir offshore kuruluş oluşturmasını gerektiriyor.
Elbette hesapların aşırı vergi ödemekten kaçınmak için kullanılması gibi bir olasılık var ancak offshore hesapları bulunan ABD’li mükelleflerin havalelerini ve diğer tröst faaliyetlerini açıklayan yıllık formlar doldurarak ABD Yurt İçi Gelir Hizmetlerine bildirimde bulunması gerekiyor, aksi halde varlıklarının değerinin %5’i oranında ceza ödemeleri gerekiyor. Ayrıca tröstlerinden yaptıkları dağıtımları açıklayan formlar doldurmaları gerekiyor (aksi halde %35 cezaya çarptırılıyorlar).
Bazı ülkeler beyan zorunluluğu uygulamıyor ve Lüksemburg gibi bazı ülkeler, evrak işlerini tröst sahibinin takip etmesi gerektiğini belirtiyor.
Bu ise, offshore hesapların hükümeti yanıltmak için kullanıldığı düşüncesini destekliyor. "Yurt İçi Gelir Hizmetleri, Offshore holdinglere şüpheyle ve yanıltıcı davrandıkları varsayımıyla bakmaya devam ediyor," şeklinde yazmış Las Vegas’tan avukat Jeffrey Morse, Nevada Lawyer dergisinin mart sayısında.
Belki de bu nedenle "offshore" kötü bir unvan edindi. Varlıklarını park edecek yer arayan yabancılara ülkelerin neler sunabileceğini kontrol altında tutmak için tüm dünyada bir uğraşı var. Bu yılın başında Almanya vergi yetkilileri Lichtenstein’a baskın düzenlediği ve Alman vatandaşların paralarıyla burada neler yaptığını araştırmak için Alman hükümetinin casuslar tuttuğu bir skandal meydana geldi.
Belki bu nedenle varlıkları ABD hesaplarına yatırma yönünde bir hareket var. ABD tröstlerinin kurulmasının maliyeti daha düşük ve bazı offshore konumlara göre formalitesi daha az. Bu tröstler Alaska, Delaware, Nevada, Oklahoma, South Dakota, Rhode Island ve Utah’ta kurulabiliyor.
Yine de balıklama dalmak önce biraz duraksamak lazım. Yeni başlayanlar için, tröstün kurulduğu eyalette yaşamayanlar için onshore tröstün varlıkları koruyup korumayacağını anlamak görmek yeterli mahkeme kararı bulunmuyor.
Başka bir neden de, diğer eyaletlerin bu işe girişmemesidir. Temel bir kamu politikası olarak, bireyleri varlıklarını alacaklılardan veya kızgın eski eşler gibi kişilerden saklamaya veya bu kişi ve alacaklıların erişememesini sağlamaya teşvik etmek pek anlamlı değil.
ABD tröstleri de alacaklıların varlıkların peşine düşmesini imkansız hale getirmiyor. Alacaklı, offshore hesaplardaki varlıkların peşine düşme masrafı ve zahmetinden dolayı vazgeçme noktasına gelecek de olsa, ABD’de durum böyle değil.
Örneğin Nevada’da kanunlar, açık alacaklıları engellemek, geciktirmek veya yanıltmak için bir tröstün finanse edilmesini açık olarak yasaklıyor. Bir alacaklının tröste aktarılmadan önce varlıklar üzerinde talepte bulunmuş olması durumunda, lehte karar aldırmak için alacaklının iki buçuk yıl süresi bulunuyor. Alacaklının talebini varlıkların aktarılmasından sonra belirtmesi halinde, iki yıl sonra herhangi bir şansı kalmıyor.
Elbette, özellikle eş söz konusu olduğunda da offshore tröstler için durum aynı. Yakın zaman önce bir New York mahkemesinde görülen davada, kocanın varlıklarının bir kısmı, sadece yarısı, Cook Adalarındaki bir offshore tröstte bulunuyordu.
Boşanma davasında hakim kocanın Cook Adalarında varlıklarını tutabileceğini ancak geri kalanı karısına vermek zorunda olduğu kararını verdi.
"Çok fazla insan bunlarla oyun oynamaya çalışıyor," diyor, Riser Adkisson LLP’den avukat Chris Riser. "Onları olmadıkları bir şey haline getiriyorlar." Caveat emptor (Alıcı Tedbirli Olsun).