FİNANS

"Ekonomi ısınmasın"

Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği(TÜSİAD) Yönetim KuruluBaşkanı Ömer Sabancı, Cari işlemleri ve enflasyonun yakından izlenmesi gerektiğini belirterek, "ekonominin aşırı ısınmasına izin vermeyelim." dedi.

Sabancı, Bursa'da düzenlenen TÜRKONFED Başkanlar Konseyi'nde yaptığı açılış konuşmasında, yaz rehavetini geride bıraktığımızıbelirterek,"Bizleri zorlu bir dönem bekliyor. Uzun yıllar her konjonktürel sarsıntıda kriz tehlikesiyle yüz yüze gelen ülkemiz, yapısal dönüşüm konusundaki kararlılığı sayesinde, krizler karşısında nispeten daha dayanıklı bir bünyeye sahip oldu." dedi.

Sabancı,"Bugün ihtiyacımız olan şey bir yandan bu yapısal dönüşümü sürdürürken, bir yandan da mevcut engellerden ve dönüm noktalarından olumsuz etkilenmemeyi sağlamak. Bunun için önümüzü görebilmeli, olumsuz muhtemel gelişmeler karşısındaki senaryolarımızı belirlemeli, politikalarımızı oluşturmalıyız. BU tarif ettiğimiz ihtiyacı en iyi tanımlayan ifade "risk yönetimi"dir." dedi.

Sabancı şöyle devam etti:

"Türkiye'nin lider kadroları, artık, gerek ekonomide gerekse siyasette ve uluslararası ilişkilerde risk yönetimine geçmelidir. Önümüzdeki takvim belli, hedeflerimiz açıktır. Yolumuz üzerindeki engellerin, tehlikelerin bizi alıkoymaması, yavaşlatmaması, yolumuzdan saptırmaması için, kapsamlı analizler yapmalıyız. Risk faktörlerini belirlemeli, sınıflamalı, önceliklendirmeliyiz. Bu çerçevede stratejiler oluşturmalı yumurta kapıya geldiğinde değil, bugünden, muhtemel senaryoları önceden düşünerek, alternatif politikalarımızı saptamalıyız.

2006'nın son aylarından başlayarak 2007'ye uzanan bir analiz yaptığımızda, gerek yurt dışında, gerekse yurt içinde yaşayacağımız gelişmelerin, ekonomi ve politikada istikrarın korunması açısından önemli risk unsurları barındırdığını görebiliyoruz.

Dünya ekonomisine baktığımızda, küresel ekonominin yönlendirilmesi açısından bir belirsizlik dönemine girdiğimizi söyleyebiliriz. Dünya Ticaret Örgütü'nün eski düzenleyici etkisi zayıfladı. Küresel ekonomik ilişkilerde kurumsal anlamda bir geçiş dönemi içindeyiz. Bunun yarattığı belirsizlik ortamında başlıca tehlikeleri, Petrol ve hammadde fiyatlarındaki artış eğiliminin sürmesi, ABD, Japonya ve AB'de faizleri yukarı doğru zorlayan faktörlerin orta vadede etkisini sürdürmesi, Bunların sonucu olarak konjonktürde küresel bir yavaşlama ortaya çıkması ihtimali olarak sıralayabiliriz.

Bu tür gelişmelerin ortaya çıkması özellikle döviz kurlarındaki oynaklığa aşırı duyarlı ülkeleri olumsuz etkileyebilecektir. Türkiye de bu ülkelerden biri"

KAYITDIŞI ÖNEMLİ SORUN

Sabancı, küresel planda siyaset cephesine bakıldığında, içinde bulunduğumuz sıcak bölgenin yarattığı risklerin öne çıktığını, Bölge ülkelerindeki siyasi istikrarsızlıkların Türkiye'nin istikrarını da olumsuz etkilemesi endişesini yarattığını kaydetti.

Sabancı şunları söyledi:

"Küresel riskleri biryana bırakıp Türkiye'ye dönüp baktığımızda ise, ekonomide iki önemli göstergeyi yakından izlememiz gerektiğini görüyoruz: Cari açık ve enflasyon.

2006 yılının ilk altı ayında ekonomimiz 18 milyar dolardan fazla bir cari açık verdi. 12 aylık cari açık Haziran sonu itibariyle 28.6 milyar dolara ulaştı. Bu hızla gittiği takdirde, yılsonunda 32 milyar doları aşarak yeni bir rekora imza atması artık şaşırtıcı olmayacak. Bu rakam, cari açığın milli gelire oranının yüzde 7'yi aşacağını gösteriyor. Oysa bizim gibi, yurt dışından henüz sürekli bir portföy ve doğrudan yatırım akışının gerçekleşmediği ülkelerde bu pek rastlamadığımız bir oran.

Öte yandan, yılın ikinci yarısında tüketim ve yatırım harcamalarında belirgin bir yavaşlama ortaya çıkmaması halinde, enflasyon ve faizler üzerinde de ciddi bir baskı ortaya çıkacaktır. Enflasyon hedeflerinin tutturulması konusundaki mevcut iyimserliği sürdürmek mümkün olmayacaktır. Öyleyse, enflasyon göstergelerini de dikkatle izlememiz gerekiyor.

Enflasyon hedeflerinin tutturulması genelde Türkiye'nin özelde Merkez Bankası'nın saygınlığının korunması açısından önemlidir. Ancak bunu yalnızca para politikalarıyla sağlanamayacağı, örneğin hükümet tarafından kamu harcamalarının çok dikkatli yönetilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Özellikle, 2007 gündeminde yer alan seçimlerin kamu harcamalarını ölçüsüz biçimde artırmasının ve bunun, son yıllarda başarıyla sürdürülen bütçe dengelerini bozmasının önemli bir tehlike olduğunun altını çizmek istiyorum.

Burada yeri gelmişken, makro dengelerimiz açısından önemli bir konuyu, bir kez daha gündeme getirmeyi yararlı buluyorum. Mevcut genç nüfus ve işsizlik oranı ile, Türkiye'nin bugünkü ve gelecekteki en büyük sorununun istihdamın artırılması olduğu aşikardır. Bunun için, yeni yatırımların artırılması gerektiği de aynı ölçüde bilinen bir husustur. Burada özellikle doğrudan yabancı sermaye yatırımlarına ihtiyaç duymaya devam ediyoruz.

Ancak çok önemli bir haksız rekabet faktörü hem yerli, hem yabancı yatırımlar açısından önümüzü kesiyor. Bu faktör, bugüne kadar kaç kez dile getirdiğimi benim de bilmediğim, kayıt dışı ekonomidir. Bunun yarattığı haksız rekabet ortamı, bir çok yabancı sermayeli kuruluşu Türkiye'ye gelme ya da mevcut yatırımlarını genişletme konusunda tereddüte sevk ederken, Türk sermayedarının da gerektiği kadar yatırım yapmasının, istihdam yaratmasının önünü kesmektedir.

Kayıt dışı ekonominin, toplam ekonomiye göre büyüklüğünün izlenmesi için dünyada kullanılan pek çok model var. Türkiye'nin de bu modellerden birini uyarlayarak bu çok önemli risk faktörünü yakından izlemesi ve bununla ilgili politikalarını somut verilere dayanarak oluşturması gerekiyor.

Önümüzdeki günlere, "risk yönetimi" penceresinden bakmaya devam edersek, bu güne kadar başarıyla muhafaza edilen siyasi istikrarın da risk altına sokulmaması gerektiğini önemle vurgulamamız gerekiyor. Burada Cumhurbaşkanlığı seçimleri önemli bir dönemeç olarak önümüzde duruyor."

Özetleyecek olursak Ekonomide risk yaratabilecek gelişmeleri önceden belirleyip alternatif politikalar üretelim. Cari işlemleri ve enflasyonu yakından izleyelim, ekonominin aşırı ısınmasına izin vermeyelim. Siyasi risklerin istikrarı olumsuz etkilememesine, genel seçimlerin ekonomik dengelerde bir bozulmaya yol açmamasına özen gösterelim. AB ilişkilerinde zeminimizi güçlendirelim. TCK'nun 301. maddesini değiştirerek fikir özgürlüğü temelinde demokratik açılımlarımızı sürdürelim. Türkiye özlediği geleceğe doğru kendi yolunu ancak kendi açabilir."

Foreks Haber Merkezi

Canlı Borsa
YORUMLARI GÖR ( 0 )
Mynet’te En Çok Takip Edilen Hisseler
Hisse

En Çok Aranan Haberler