FİNANS

Haftalık strateji

Piyasalarda yurtdışı yatırımcıların etkisini büyük ölçüde yaşıyoruz. Türkiye ve özellikle Türk Bankacılık Sektörü hakkında yazılan olumlu raporlar ve etkili yorumlar, yabancı yatırımcıların banka hisseleri üzerinde yoğun talep göstermesinde etkili oluyor. Söz konusu etki devam ettiği taktirde endeksteki yükselişte kaçınılmaz olacaktır.

Ancak yıllardır gözlemlediğim bir konuyu belirtmek istiyorum. Son günlerde volatilitenin oldukça yüksek olduğunu görüyorum.Bir gün %3 düşerken ertesi gün %2 yükseliyoruz. Sonraki gün yeniden %2 düşüşler yaşanıyor. Artık 1000 puanlık bir hareket son günlerde IMKB için normal bir marj olmaya başladı. Başta teknik analizin kuralları olmak üzere, pek çok davranış şekli bize şunu hep gösterdi; Yüksek volatiliteler ya diplerde oluşur ya da zirvelerde. Bu noktaların dip olma ihtimali olmadığına göre, son günlerde yaşanan hareketlilikler beni oldukça rahatsız ediyor. Bu seviyelerde yukarı trend bitmiş olabilir, birkaç ay yatay süreç içerisine yada düşüş trendine girmiş olabiliriz. İşlem adedinin de yüksek olduğuna dikkat çekersek, bu beklentimiz biraz daha güçleniyor.

Bu noktada tavsiyem şu olacaktır; Hisse senedi oranınızı azaltın. Belki de bunu %50 oranında yapın. Bu oranı size bırakıyorum. Her şeyden önce endeks hissesi oranınızı azaltmanızı öneriyorum. Portfönüze beklentisi bulunan, yüksek kar beklenen, yada önemli beklentileri bulunan şirketlerin hissesini almanızı öneriyorum. Beklentiyi önemseyin. Bakın İndeks Bilgisayar’a. İştiraki Datagate halka açılacak diye hisse senedi %26 oranında prim gerçekleştirdi. Halka arzdan İndeks’in kasasına para girişi olmayacak bile. Ama beklentiler hisseler üzerinde her zaman etkili olmuştur. Bu nedenle portföyünüzü piyasa kağıdı yerine, beklentisi bulunan şirketlerden oluşturmanızı tavsiye ediyorum.

Fırsatlar her zaman olacaktır. Bunu unutmayın.

Yatırım Ortaklıkları Portföy Değerleri Yatırım Kararlarında Kullanılabilir mi?

Aslında bu konu uzun zamandır takip ettiğim bir konudur. Yıllardır yatırım ortaklıklarının portföy değerlerine göre prim/iskonto istatistiklerini tutarım, bu dataları grafik halinde izlerim. Amacım, portföy değeri ile borsa fiyatı arasında ilişki kurmak ve alım satım stratejisi yakalayabilmek. Açıkça söylemek gerekirse, fazla başarılı olmuş değilim. İlişki yok demek yanlış olmasının yanında, yüksek derecede ilişki vardır demekte o kadar yanlış. Ama ben azimle yıllardır bu istatistikleri tutarım ve haftalık olarak düzenli bir şekilde raporlarım.

Ancak son yaşanan bir olay, bu konudaki düşüncelerimi ve azmimi derinden sarstı. Bildiğiniz gibi Koç Grubu, Yapı Kredi Bankasını aldı ve bu işlemden dolayı, dolaylı olarak iştirakleri olan Yapı Kredi Yatırım Ortaklığı A.Ş.’de de (YKRYO) çağrı zorunluluğu geldi. Bu haberin SPK bülteninde yayımlandığı anda, gözlerim YKRYO’nun portföy değerine çevrildi. 28 Eylül 2005 tarihinde çağrı yükümlülüğü doğduğu zaman portföy değeri 1.55YTL idi. Hisse fiyatı 1.22YTL idi. Doğal olarak şu sorunun cevabını aradım, çağrı fiyatı ne olacak?

Mantık olarak portföy değeri ne ise o fiyattan olmalıydı. Dolaylı bir işlem olduğu için satın alma fiyatı yoktu. Doğal olarak portföy değeri ne ise, çağrı fiyatı da bu fiyat olacaktır diye düşündüm. Bunda da haksız değilim, çünkü rayiç değerinin bu olduğu resmi olarak açıklanan bir değerden söz ediyoruz. Sonunda beklenen an geçen günlerde geldi. SPK, YKRYO için çağrı fiyatını 1.08YTL olarak uygun gördüğünü açıkladı. Bunun açıklandığı sırada YKRYO’nun portföy değeri 1.80YTL düzeyinde idi. Başka deyişle %40 iskontolu fiyattan çağrı yapılması kararlaştırıldı. O sırada hissenin borsa işlem fiyatı 1.50YTL düzeyinde bulunuyordu. Şahsen şok olduğumu belirtmek isterim. Portföy değerine göre olsaydı 1.80YTLolması gereken bir fiyat, 1.08YTL açıklanmıştı. 2003 yılından bugüne YKRYO, portföy değerine göre sadece iki kez %40 iskonto düzeyine gerilemiş. Yani 3 yılda iki kez görülen fırsat, Koç Grubu’nun eline verilmiş gözüküyor. Keşke piyasadaki yatırımcılarında aynı şansları olsaydı. Ama bunun tersine açıklama geldikten sonra hissede sert bir düşüş yaşandı (doğal olarak) ve insanlar zarar ettiler.

Görünüşe bakılırsa, çağrı fiyatı, çağrı yükümlülüğünün doğduğu 28 Eylül 2005 tarihinden geriye dönük olarak 90 günlük ortalamanın alınması ile hesaplanmış. Ancak yıllar önce Çimbeton örneğinde ise çağrı yükümlülüğünün doğduğu güne ait kapanış fiyatı olarak tespit edilmişti. Uygulamalar farklılık gösteriyor. Sanırım bunun bir nedeni vardır. Tebliğlere iyi bakmak gerek.

Sonuç olarak, 1.80YTL portföy değeri bulunan bir firma 1.08YTL seviyesinden çağrı fiyatı ilan edildi. Başlıkta yazıldığı gibi, Portföy değerleri yatırım kararlarında ne kadar kullanılır sorusunun cevabına gelince; portföy değerine göre karar verenler bugün büyük zarar etti. Ve, bu istatistiklerin ne kadar doğru olduğu konusundaki kararsızlığım daha da yükseldi.

23.01.2006 17.00

Canlı Borsa
YORUMLARI GÖR ( 0 )
Mynet’te En Çok Takip Edilen Hisseler
Hisse

En Çok Aranan Haberler