Uluslararası Para Fonu (IMF) Türkiye Temsilcisi Yardımcısı Christian Keller,Merkez Bankasının, para politikalarını ve mali politikaları sıkarak doğru bir uygulama başlattığını ve bu sıkı politikaların orta vadede enflasyonun düşüşüne yol açacağını kaydetti.
Euromoney tarafından düzenlenen, "2'inci Türkiye Yapısal Sermaye Piyasaları Zirvesi"nde konuşan Keller, ekonomik büyüme ile finans sektörünün gelişmesi arasında birbirini pekiştiren bir bağlantı bulunduğuna dikkat çekerek, Türkiye'nin büyüme potansiyelinin artırılabileceğini, ancak önce ekonominin şoklara dayanıklılığının artırılması gerektiğini dile getirdi.
Keller, Türkiye'nin, 2001'deki krizin ardından etkileyici bir makro performans sergilediğini ancak halen bazı risklerin mevcut olduğunu ifadeederek, sürdürülebilir yüksek büyüme için sıkı mali ve para politikalarına devamedilmesi, enflasyonun hedeflendiği gibi yüzde 4'te tutulması ve dış hassasiyetlerin azaltılması gerektiğini vurguladı.
Keller, yapısal reformların önemine değinerek, herşeyden önce verimliliğin artırılması ve büyüme potansiyelinin yükseltilmesi gerektiğini, aksi takdirde yüksek enflasyon ve fiyat baskılarının ortaya çıkacağını kaydetti.
Sosyal güvenlik, iş gücü piyasaları, ürün piyasaları ve finansal sektörde yapısal reformların önemine ve gerekliliğine değinen Keller, "Finansal sektörünbüyümesi ve derinleşmesi ile aynı zamanda istikrarı da sağlanmalı" dedi.
Keller, Tutsat'ın bankaların portföyünde çok düşük yer tuttuğunu, özel emeklilik alanında yurt içi talebin artması ve devlet bankalarında özelleştirmenin hızlanması gerektiğini belirtti.
"TÜRKİYE, ABD'DEKİ DURGUNLUKTAN ETKİLENECEK PİYASALARDAN"
Konuşmasının ardından katılımcıların sorularını yanıtlayan Christian Keller, ABD ekonomisinde yaşanacak bir durgunluğun Türkiye'de yaratacağı etkilerhakkında bir soru üzerine, gelişmiş ülkelerde ortaya çıkacak bir duraklamanınküresel düzeyde daha az riskli, sabit gelir varlıklarına kayış yaratacağını dilegetirdi.
Keller, ABD'deki ekonomik gelişmelerin global likitide açısından önemli sonuçları olacağını belirterek, "Bu da gelişmekte olan piyasaları etkileyecektir. Türkiye de bundan etkilenebilecek, gelişmekte olan piyasalardan biridir" dedi.
Türkiye'nin enflasyon hedefi ile ilgili olarak ise Keller, dezenflasyonun artık zorlaştığını belirterek, "Merkez Bankası para politikalarını ve mali politikaları sıkarak doğru bir uygulamaya başladı. Bu sıkı politikalar önemlidir ve orta vadede enflasyonun düşüşüne yol açar" diye konuştu.
Yapısal reformlar için siyasi irade bulunup bulunmadığına ilişkin bir soru üzerine ise Keller, "Güçlü bir tek parti hükümeti veya güçlü, işlerliği olanbir koalisyon tabii ki yapısal reformların uygulanmasını destekler, bunun içinelverişli ortamı oluşturur" diyerek, bazı iniş çıkışlar olmasına rağmengeçmişte temel kararlarda değişiklik görülmediğini dile getirdi.
DALGALANMAYA KARŞI KORUMA KALKANLARI
Türkiye'nin IMF ile ilişkisinin gelecekteki durumuna yönelik bir soruya cevap veren Keller, şu anda uygulanmakta olan ve 2008 yılının Mayıs ayında bitecek olan programın, önceki makro ekonomik başarıları belli yapısal reformlarla bağdaştırmayı ve mali performansı sürdürülebilir hale getirmeyi amaçlayan bir çıkış programı olduğunu ve sonrası için IMF'nin üye ülkelerle çeşitli ilişki kurma biçimleri bulunduğunu kaydetti.
"Türkiye'de zaman içinde devalüasyon olur mu?" şeklindeki bir soru üzerine ise Keller, Türkiye'nin döviz kurunun diğer sanayileşmiş ülkelere göre dalgalanmaya daha açık olduğunu ancak şu anki hedefin doğru olduğunu belirtti.
Keller, döviz kurunda bir dalgalanma olabileceğini, ancak zaman içinde koruma kalkanları da geliştirildiğini kaydetti.
Türkiye'deki kamu harcamalarına ilişkin olarak ise Keller, "Yüzde 6,5'luk bir faiz dışı fazlanın gerçekleştirilmesi bütçenin tamamen yoluna girdiğini göstermez. Para eğer memur maaşları için, sosyal güvenlik alanındaki ve diğer açıkların kapanması için harcanırsa, o zaman altyapı yatırımları, sermaye yatırımları gibi unsurlara fırsat kalmaz" değerlendirmesinde bulundu.