Koç Holding Başkanı Mustafa Koç, Türkiye'nin 2010'da yaklaşık yüzde 2 büyümesini beklediklerini belirterek, "Ben iyimserim. Tüketici güveni yeniden sağlanırsa, iç pazar hareketlenecek" dedi.
Sabah Gazetesi'nin haberine göre; Koç, "Biz Koç Holding olarak henüz kriz başlamadan önce odaklanma, belli sektörlerde büyüme kararı almıştık. Dört alanda, yani enerji, finans, dayanıklı tüketim ve otomotiv sektörlerine odaklandık. 2008'in 3'üncü çeyreğinde sinyalleri almaya başlamıştık. Tedbirleri de o tarihten itibaren almaya başladık. Tabii bu arada faaliyetlerini sürdürmeyeceğimiz şirketleri, bazı varlıklarımızı elden planladığımız zamanda çıkarttık. Üstelik varlık değerleri en üst seviyedeyken sattık" diye konuştu.
Koç, "Şans faktörü olabilir ama biz bilinçli ve stratejik planımıza uygun yaptık. Şimdi olsa aynı varlık değerleriyle satamazdık. Örneğin Migros'un kaça satıldığı, şu andaki piyasa fiyatı ortada. Gerçi böylesi derin bir krizde bütün şirketler için aynı durum söz konusu. Yani zamanlama çok müthişti. Bu bir takım oyunu. Ekibimle yaptık bunu. Herkes birbirine yakın durdu, istişare edildi. Herkes tasarruf tedbirlerine çok uyuyor" dedi.
Koç şöyle devam etti:
"Bizim grubumuzda 70 binden fazla kişi çalışıyor. Her şeyden önce yöneticilerimiz gelip "Zam istemeyiz bu yıl" dediler. Bunu da minnetle bir kez daha söylemek istiyorum. Hakikaten korkunç bir özveri gösterdiler. Zaten ancak bu şekilde bu gemiyi Allah korusun çarptırmadan yüzdürebiliriz. Küçük diye nitelenebilir ama pek çok küçük kalemde tasarruf yaparsanız ve bunları üst üste koyarsanız, doğrudan kâra yansıyor. Bakarsanız Koç kültüründe tasarruf Vehbi Bey'den başlayarak hep vardır ama bu dönemde daha da özen göstermeye başladık. Dolayısıyla biz tasarrufu işten çıkartmalarla sağlamaya yönelmedik. O kadar çok yapılabilecek tasarruf var ki. Fotokopi makinesinin renkli ya da renksiz kâğıdından tutun da arkalı önlü basmasına kadar her türlü tedbiri alıyoruz. Ne kadar büyük olursanız olun, bunları küçümsememek lazım. Biz mümkün olduğu kadar az insan çıkartmaya özen gösterdik. Şimdi hükümetin çıkarttığı destek paketlerinden sonra da pazarın hareketleneceğini düşünüyoruz. Sosyal barışın en az etkileneceği bir davranışla bu işten çıkacağız."
Gazetenin soruları ve Koç'un yanıtları şu şekilde:
"Hükümetle özel sektörün arası şimdi nasıl sizce? Herkes aynı geminin içinde. Bir kriz olursa, bu özel sektörü olduğu kadar Ankara'yı da etkiler. Dolayısıyla bu işi hep birlikte çözmemiz lazım. O nedenle biz şöyle demiştik de, böyle oldu, bakın biz haklı çıktık demek yerine daha yapıcı olarak, hükümete bundan sonra elimizden geldiği kadar yol göstermemiz lazım.
Herkes diken üstünde, yoğurdu üfleyerek yiyor. Her şeye çok temkinli yaklaşıyoruz biz de ve her şeyi günlük takip eder hale geldik. Piyasayı bire bir takip etmeye başladık. Kriz öncesi daha bir ademi merkeziyetçi bir yapı vardı. Ama şimdi, çok da müdahil olmadan, gerekli yolu göstererek ve ikazları yaparak şirketlerin yanında olmaya çalışıyoruz.
Danimarka Başbakanı Rasmussen'in Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri olmasına karşı Türkiye'nin gösterdiği sert tutuma Avrupa Birliği ülkelerinden tepki geldi. AB yolunda Türkiye'nin işi daha mı zor şimdi?
Tabii bu şekilde sonuçlanması ve Türkiye'nin tavrı Avrupa Birliği karşıtlarına büyük koz verdi, ekmeklerine yağ sürdü diyebiliriz. Ama bu insanlar Türkiye'nin ortaklığı gündeme geldiğinde zaten yerlerinde olmayacak. 12 yıldan söz ediyoruz burada. O yüzden bunlara bakmadan konuya odaklanıp, Avrupa Birliği'ne üyeliği kovalamamız lazım. Bence geç olmasına rağmen, AB'nin bir bakanlık düzeyinde temsil edilmesi çok önemli bir adım. Bunu iki şapkayla götürmek zor oluyordu. Şimdi daha çok yol alacağımızı tahmin ediyorum. Ama tabii AB de samimiyetsiz.
Kıbrıs sorununu çözmeden Güney Kıbrıs'ın AB'ye alınması yapılabilecek en büyük hataydı mesela. Fakat her zaman AB'nin önümüzde bir hedef olarak durması lazım.
Seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben açıkçası AK Parti'den bu kadar oy kaybı beklemiyordum. Demek ki seçmen ciddi bir işaret verdi. Coğrafi olarak baktığınız zaman Güneydoğu tamamıyla DTP, içerisi yarı muhafazakâr yarı milliyetçi ve sahillerde liberal. İlginç bir mozaik çıkıyor ortaya. Ama her işte bir hayır vardır. Bence hükümet de diğer siyasi partiler de gerekli mesajı alır ve daha uzlaşmacı daha herkesi kavrayıcı bir tutum izleyeceklerini tahmin ediyorum.
Sanayi üretimi Şubat'ta yüzde 23.7 ile düşme rekoru kırdı. Bu rakamlar sizi tedirgin etti mi?
Tedirgin etti ama sürpriz olmadı. 2008'in son çeyreğindeki eksi büyümeyi ve ocak-şubat rakamlarını bildiğimiz için bu gelişmeyi tahmin ediyorduk. Biz normalde 2008 için en az yüzde 5 büyüme bekledik ama son çeyrekte gelişen hadiseler, bunun olamayacağını gösterdi. Ama Mart'tan itibaren tekrar düzelecektir diye düşünüyorum.
Özel sektör zorlandığını, Ankara'ya bir şeylerin kötüye gittiğini söylemeye çalışıyordu. Rakamlar bunu teyit etti bir anlamda ve söylemlerinizi kuvvetlendirdi diyebilir miyiz?
Daha erken davranıp daha çabuk önlem alınabilirdi diye düşünüyoruz ama tabii bunu defalarca dile getirdik. Yerel seçimlerin zamanlamasından dolayı, gereğinden fazla o tarafa bir odaklanma oldu. O da tabii hükümetin takdiridir. Daha erken önlem alınabilseydi, biraz daha bu işi hafif atlatabilirdik. Batı dünyasına bakınca tabii, Türkiye'nin durumu daha iyi diyebiliyorum. Çok sağlam bir banka yapısı var. Şeffaf. Çok iyi denetleniyor. Fazla kaldıraçlı çalışmıyor. Bu ekonomi için büyük avantaj.
Türkiye'nin cam simidi iç pazar diyebilir miyiz öyleyse? Sizce piyasalarda düzelme ne zaman başlar?
Türkiye dünyanın en büyük ekonomileri arasında. Dışarıdaki durgunluktan etkilenmemesi mümkün değil. İhracat pazarları daraldığı için, iç pazar da daraldı.Ama şimdi görüyoruz ki açılacaksa hemen iç pazar açılacak. O yüzden zaten tüketici güvenini tekrar sağlamamız önemli. İhracat bir süre daha artmaz. Bizim ihracatımızın büyük bir bölümü AB ülkelerine ve Rusya'ya. Oraların durumu malum. Yine Türkiye'yi kurtaracaksa iç pazar kurtaracak. Ben iyimserim. Tüketici güveni geri dönsün bu iş hemen döner. İç talep hemen artar. Ben Türkiye'nin büyüme konusunda son çeyrekte tekrar kıpırdayacağını düşünüyorum. 2010 itibari ile ise, her şey yolunda giderse, yeniden büyümeye geçmeyi ümit ediyoruz.