Risk eşittir getiri. Finans ile uğraşanların ilk öğrendikleri cümlelerden birisidir bu. Bu ifadeye göre, "risk almazsan getiri de elde edemezsin". Başka bir ifadeyle kazanmak istiyorsan riske girmelisin.
Evet son dönemde riske giren kazandı. Özellikle Fransa gündemine takılan yerli oyuncular 09/10/2006'dan itibaren borsanın yükselişine pek inanmadılar. Hele doların yeniden 1.440'lara düşmesi hiç beklenmiyordu. Fransa ile ilişkilerin gerileceği ve bunun reform sürecine zarar verebileceği düşüncesine giren piyasalar meydanı bir kez daha "yabancılara" bıraktı.
Yabancılar kısa vadeli resim yerine uzun vadeli resime odaklandı. Dünya borsaları çıkıyorsa Türkiye'de de pozisyon alırım dedi ve ülkeye döviz soktu.
Gelişmekte olan ülkerinde para birimlerinde değerlenme yaşandı. Uluslararası likitidenin risk algılaması değişti. ABD'deki 7 Kasım senato seçimleri öncesinde uluslararası siyasette dalgalanma beklenmemesi, üçüncü çeyrek şirket karlarında yüksek artışlar ile ABD ve dünya borsaları hızlı artışlar yaşadı.
18 Temmuz 2006'da 10,683 olan Dow Jones endeksi 27/10/2006 itibarıyla 12,163 puana yükseldi. Getiri % 13,85 oldu.
Aynı dönemde Almanya DAX Endeksi %16.66 değer kazandı.İMKB ise bu dönemde % 24,41 değer kazandı. Brezilya Borsası'nın değer kazancı ise % 13.70 oldu.
Dünya Borsalarındaki hızlı değer artışları ile 32,000'lerden başlayan yükselişin 38,500'lerde sona erdiğini belirtmiş ve yükselişlerin satış fırsatı olacağını vurgulamıştık.
Dünya borsalarındaki "hızlı yükseliş trendi" 38,500-41,000 bandındaki kar fırsatlarını kaçırmamıza neden oldu. Açıkçası dünya borsalarında bu kadar güçlü bir trendin kısa vadede oluşmasını beklemiyordum. Bu dönemde risk algılamınızı bozduysam, riske girmenizi
engellediysem özür dilerim.
İMKB ve diğer gelişmekte olan piyasalar dünya borsalarında çok büyük bir geri dönüş işareti olmadıkça, sert bir düşüşe geçmeyeceklerdir.
Dünya Borsalarında hisse senetleri piyasasını aşağıya çevirecek çok önemli bir haber gelmedikçe trendlerini koruyacaklardır.
Dünyada, petrol, altın gibi emtia fiyatları veya hazine bonosu faizleri yükselişe geçmedikçe hisse senedi piyasaları kendi dinamikleri ile hareketini sürdürecektir. Kendi dinamiği ise "şirket karları" ve "teknik hareketlerdir." Hızlı büyümenin meyvelerinin alındığı bir dönemde ABD ve Avrupa'da şirket karları iyi gelmektedir. Şirket karları açıklamalarının sona ermesinin ardından kar satışları doğal karşılanmalıdır.
İMKB'de ilk direnç 40,800'dedir. Bu seviye 29 Mart 2006 dip seviyesidir. Kırılması halinde ilk diren. 41,700 olacaktır.
Dünya borsaları yükselişine devam etmezse DAX 6,300- Dow 12,200, Bovespa 40,000, İMKB'de 40,800 direncini aşmakta zorlanacaktır.
Bono faizlerinin %20.43 seviyesi hala oldukça yüksektir. Şirket değerlemelerinde kullanılan faiz oranı, şirketlerin hedef fiyat değerlerinde yükselişi engelliyor. Endeksin 46,000 seviyelerine ulaşması için doların da 1,320'lere doğru gerilemesi gerekiyor. Banka senetlerinin 46,000 endeks seviyelerine yükselmesi için faizlerin % 13-14 bandına gerilemesi gerekiyor.
Bono ve dövizde gevşeme olmadan borsada çıkışın kalıcı olması mantıklı görünmüyor. Ancak dünya borsalarındaki çıkış trendinden yararlanmayacağı anlamına da gelmiyor. Bu yüzden, strateji dünya borsalarında hava terse dönmediği sürece hisse senedinde spekülasyon
yapmanın yanlış olmayacağıdır. Yazımın başında belirttiğim gibi "risk eşittir getiri".
Dünya borsalarındaki gelişmlere daha da hassas olacağımız bir döneme giriyoruz. Prim yapmayan senetlerden uzak durulmasını, mutlaka kendini hisse senedi piyasasında görmek isteyen yatırımcıların da yabancıların pozisyon aldığı senetlerde işlem yapmasını öneririm.
14:06 27/10/2006