**Son günlerde art arda duyulan "moralimiz bozuk" sözlerine karşılık iş dünyasından ters yönde bir açıklama geldi. Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, "Bizim moralimiz iyi" dedi.
**
Boyner, bazı TÜSİAD Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte düzenlediği 2010-2011 faaliyet programına ilişkin basın toplantısında yaptığı konuşmada TÜSİAD'ın yeni yönetimi, hedeflerini açıklamak üzere bugün ilk kez kameraların karşısına geçti.
Yeni Başkan Ümit Boyner gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Boyner'e, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve Başbakan Tayyip Erdoğan'dan gelen "Moralimiz bozuk" açıklamaları hatırlatıldı, "Sizin moraliniz de bozuluyor mu?" diye soruldu.
Boyner, "Bizim moralimiz iyi. bozulması için sebep yok. yeter ki sorunları ortaya koyalım ve çözüm için çalışalım" dedi.
TÜSİAD Başkanı, ülkenin son dönemdeki gergin ortamdan bir an önce çıkıp, gerçek gündemine, ekonomiye odaklanması gerektiğini vurguladı.
**İŞ GÜCÜ PİYASALARINDA ESNEKLİK TEK ÇARE
**
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, sadece Türkiye değil, tüm dünyada yaygınlaşan istihdamsız büyüme sürecinin yeniden tekrarlanma ihtimaline karşı iş gücü piyasalarına esneklik sağlamanın tek çare gibi gözüktüğünü bildirdi.
Boyner, küresel krize değinerek, krizin 2009 son çeyreğinde dip olarak tanımlanabilecek bölümünün artık aşıldığının düşünüldüğünü söyledi.
Önümüzdeki dönemde yeni küresel düzenleyicilerle tanışmanın söz konusu olacağının altını çizen Boyner, risk alma davranışları geri gelene kadar daha az borçlanma ve daha çok özkaynak kullanan yeni iş modellerinin geliştirilmesi gerektiğini ifade etti.
"BÜYÜK BEKLENTİLER OLMAYACAK"
Türkiye'de finansal piyasalar derinleşmezse özellikle küçük ve orta boy işletmelerin bazı zorluklar yaşayabileceğine işaret eden Boyner, finansal piyasaların derinleşmesinin şart olduğunu, ancak reel sektörün de daha sağlıklı yapıya kavuşması gerektiğini vurguladı.
Ümit Boyner, Türkiye'de küçük ve orta boy işletmelerin sürdürülebilir büyüme modelinde paylarının artması için birtakım yönlendirmeler yapılması gerektiğini belirtti.
Finansman imkanlarının kısıtlı kalmasının kriz sonrası dünya ekonomisinin büyüme hızını sınırlayacağına dikkati çeken Boyner, bunun Türkiye'nin ekonomik ilişkilerinde yüzde 50'den fazla payı olan AB için de aynı olduğunu ifade etti.
Boyner, "Bir başka ifadeyle büyümeye başlasak da ihracat ve doğrudan yatırımlar açısından çok yüksek beklentilerin olmayacağı bir dönemi yaşamak durumundayız" dedi.
Dünyada sağlanan destek paketlerinin borç stoku, bütçe açıkları ve enflasyon üzerinde etkilerinin olacağına işaret eden Boyner, "Merkez bankaları muslukları açtılar, faizleri düşürdüler. Buradan çıkış, yeni artçı şokların potansiyel yüksek maliyeti nedeniyle makul ve yavaş olmak zorunda" diye konuştu.
"BRIC, İKTİSADİ DENGELERİ ALTÜST EDECEK BOYUTTA"
BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) ülkelerine de değinen Boyner, bu ülkelerin çok ciddi büyüme iştahıyla hareket ettiklerini, bunun iklim değişikliği, enerji arz güvenliği ve küresel gelir dağılımı bağlamında iktisadi dengeleri altüst edecek boyutta olduğunu söyledi.
Ümit Boyner, sözlerini şöyle sürdürdü:
"BRIC'in büyüme performansı dünyada fiyatlar üzerinde etkili olacak. Bu gelişmeler, bizim için enflasyon baskısı ve cari işlemler açısından ciddi risk demektir. Bu da Türkiye'nin enerji arz güvenliğini sağlamak, tarım sektörünü modernize ederek verimlilik artışı elde etme zorunluluğunu ortaya koyuyor.
Daralan kar marjları, yavaşlayan büyüme, azalan finansman imkanları, artan girdi fiyatları ve iklim değişikliği senaryolarına uyma çabaları, tüm dünyada işsizlikle mücadele açısından da riskler içermekte. Sadece Türkiye değil, tüm dünyada yaygınlaşan istihdamsız büyüme sürecinin yeniden tekrarlanma ihtimaline karşı işgücü piyasalarına esneklik sağlamak tek çare gibi gözüküyor."
KATSAYI TARTIŞMASI SIĞ
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner,Türkiye'nin en önemli sosyal probleminin eğitim olduğunu kaydetti.
Meslek erbabı yetiştirilemediğini, genç işsiz oranının yüzde 30'lara yakın olduğunu dile getiren Boyner, aslında yaşanılan demokrasi açığı probleminin temelinde de eğitimsizliğin yattığını söyledi. Boyner, şöyle devam etti:
"Eğitimin her alt başlığı ile yakından ilgilenmiş, çalışmış ve kaynak ayırmış bir kurum olarak, bugünkü katsayı problemi tartışmasını da son derece sığ bir tartışma olarak görüyoruz. İmam hatip okulları konusunda siyasi kamplara ayrılmış taraflar arasında sığ bir tartışma... Meslek okullarına katsayı uygulaması Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK'ün ortak çözmesi gereken bir konu. Son derece teknik bir konu."
"İmam hatip okulları, meslek lisesi tanımına giriyor mu?", "İmam hatip liselerini çocukları için tercih eden ailelere örgün eğitim içinde bir düzenleme yapılabilir mi?" bu soruların tartışılması gerektiğini vurgulayan Boyner, şöyle devam etti:
"Biz TÜSİAD olarak son noktayı koyma durumunda değiliz. Bugün imam hatip okullarına giden kız öğrenciler imam olmuyorlar. Mezunlarının çoğu imam olmuyorsa ailelerin çocuklarını bu okullara meslek sahibi olsunlar diye yönlendirdiklerini söylemek çok ciddi genelleme olur. Hal böyle iken imam hatip liseleri konusunu meslek eğitimi, istihdam düzenlemeleri dışında tartışmak gerekmiyor mu? Bu durumu görmezden gelemeyiz. Bu çok uzun tartışılması gereken bir konu."
ASKER VE SİVİL İLİŞKİSİ
Asker ve sivil ilişkisi konusuna da değinen Ümit Boyner, şöyle konuştu:
"Gelişmiş demokratik standartlarda eksikliğimiz var. Demokrasilerde silahlı kuvvetlerin rolü belli. Sivil hükümetlerin ve kamu kurumlarının rolleri de belli. Bu rolün dışında bir tutum ve tavır, çoğulcu parlamenter demokrasilerde anlayış ile karşılanmaz. Bunun hiçbir açıklaması yapılamaz. Böyle bir düzenleme var ise bununla ilgili girişim hemen yapılır ve düzeltilir. Bunun da tartışması olmaz. Hukuk devleti, hiçbir kişi veya kuruma mutlak bir dokunulmazlığın sağlanmadığı bir düzendir. Demokratik bir toplumda kurumundan bağımsız olarak, tüm kamu görevlileri de her türlü eyleminden ötürü gereğinde yargı önünde hesap verebilirler. Türkiye'de demokrasinin sivilleşmesi askeri bürokrasinin, bürokrasimizin tüm kesimleri gibi siyasal otoriteye tabi olmasını ve kamu yönetiminde gerçekleştirilen iş bölümü gereği ulusal savunma görevini yerine getirmek üzere düzenlenmesini gerektiriyor."
ERGENEKON DAVASI
Ümit Boyner, Ergenekon Davasına da dikkati çekerek, davanın çok yavaş ilerlediğini ifade ederek, "Sürecin süratle yürütülmesi için soruşturmayı yürüten birimlere kaynak ve kadro desteği sağlanmalıdır. Ayrıca tüm siyasi kesimler yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına gölge düşürebilecek açıklamalardan kaçınmalıdır" dedi.
Demokratikleşme sürecine de değinen Boyner, şunları ifade etti:
"Bütünlük içinde kapsayıcı ve önceliklendirilmiş bir demokrasi paketi artık tartışmaya açılmalıdır. Demokratikleşme süreci bir siyasi fizibilite aracı değildir. Yani kısmi bir yasal düzenleme veya seçim kampanyalarında kullanılabilecek bir propaganda aracından bahsetmiyoruz. Tüm kesimlerin ve vatandaşların kazanacağı bir bekleyişten bahsediyoruz. Demokratikleşme atılımlarını hiçbir partimizin kategorik olarak reddedebileceklerini düşünmüyoruz, böyle bir varsayımı yapmayı bile istemeyiz. Dolayısıyla demokratikleşme paketini en iyi uzlaşı anlayışı ile ve sabırla toplum kesimleriyle paylaşmak gerekiyor."
Tekel işçileri sorununa da işaret eden Boyner, "Ümidimiz tarafların mümkün olduğu kadar sosyal sorunları, sosyal kayıpları az olacak şekilde ve rasyonel bir bütünlük içinde anlaşmaya varmaları" diye konuştu.