**Resesyondan çıkışın belirginleşmesi ile dolara olan talep azalırken, gelişmekte olan ülkelerin daha hızlı büyüme göstereceği beklentisi bu ülkelerin para birimlerine olan ilginin artmasını da beraberinde getiriyor.
**
Avustralya ve Çin'den gelen son büyüme verilerinin olumlu olması yatırımcıların, gelişmekte olan ülke varlıklarına karşı risk iştahını artırıyor.
Yatırımcılar, bu nedenle ellerindeki doları bu ülkelerin para birimlerine çevirmesi küresel anlamda doların baskı altında kalmasına neden oluyor.
Bunun yanısıra merkez bankalarının da dolara endeksli olmayan varlıklara yönelmesi de ABD para biriminin son dönemde yaşadığı değer kaybında başlıca rolü oynuyor.*****
DÜŞÜK FAİZ ORANLARI ETKİLİ
ABD Merkez Bankası'nın (Fed) da ülkedeki faiz oranlarını, küresel ekonomik krizden yavaş çıkış nedeniyle yakın zamanda artırma eğilimi taşımaması da, doların değerinin baskı altıda kalmasının bir diğer nedeni olarak görülüyor.
Uzmanlar dolar varlıklarına karşı azalan bu ilginin ABD'de Hazine tahvillerinin fiyatlarını düşüreceğini öngörürken, bunun uzun vadede ülkenin artan açıklarını kapatmak için faizleri artırmaya iteceğinin de altını çiziyor.*****
KRİZDE GÜVENLİ LİMANDI
Eylül 2008'de derinleşmeye başlayan küresel finansal kriz döneminde güvenli liman olarak görülen dolar, bu dönemde değer kazanırken, Mart ayından sonra piyasalardaki iyileşmeye paralel olarak döviz sepeti karşısında yüzde 10'un üzerinde değer kaybetti.
Son dönemdeki değer kaybı ile yükseldiği bu seviyeden kriz öncesindeki seviyelerine tekrar geri dönen doların bu görünümü ABD tarafından da olumsuz karşılanmıyor. Eylül'de yapılan G20 toplantılarında küresel ticarette dengenin yeniden sağlanmasını gerekliliğine vurgu yapan ABD yönetimi, her ne kadar 'güçlü dolar'dan yana olduğunu söylese de zayıflayan dolar ile artan ihracattan da memnun görünüyor.*****
MERKEZ BANKALARI DOLARDAN KAÇIYOR
Barclays Capital dolar baş stratejisti Steven Englander konu ile ilgili Forbes'a yaptığı değerlendirmede, merkez bankalarının dolar varlıklarını azaltmasının döviz işlemcilerini uzun zamandır korktuğu bir durum olduğunu belirtti. İkinci çeyrek verilerine göre, merkez bankaları bu dönemde varlıklarının yüzde 37'sini dolar cinsi varlıklara yatırırdı. Bu oran genellikle yüzde 70 oranında gerçekleşiyordu.
Englander, "Kimse elinde çok fazla dolar ile yakalanmak istemiyor" derken sözlerine merkez bankalarının dolara karşı bu ilgisizliğinin dolar üzerindeki baskıyı artırdığına işaret etti.*****
Englander bu dönemde merkez bankalarının 80 milyar dolar varlık alımı gerçekleştirirken, euro cinsi varlıkların bu miktarın yüzde 50'sinden daha fazlasını oluşturduğu ilk dönem olduğunu da söyledi.
Dolardaki bu düşüş diğer yandan değerli maden ve emtiaların fiyatlarında da artışa neden oldu.
Artan endişeler ile altının onsu 1,070 dolara yaklaşarak yeni rekor seviyeleri test ederken, doların zayıflamasıyla ucuzlayan petrolün varil fiyatını 2009'da gördüğü en yüksek seviye olan 75 doların üzerine çıktı.