Sanki sistemli bir şekilde piyasaların stresi arttırılmak ve borsalar da düşürülmek isteniyor! Tabii ki, bu kadar karışıklık içinde tüm olan bitenleri sadece borsalarla ilişkilendirmek doğru değil, ama düşünmemek de elde değil.
Tüm gözler Avrupa'da iken, bir anda bakıyorsunuz ABD'de süper komite ön plana atılıyor. Bütçe için uzlaşma içinde bir rapor hazırlasınlar diye görevlendirilmiş olan komite dün '' aylar süren çalışmalar sonunda ortak bir karar almak mümkün olamadı'' gibi bir açıklama ile görevini başarısızlıkla tamamladı. Öyle görünüyor ki, ABD'de de Obama'nın seçilebilme ihtimalini engellemek isteyenler yoğun bir çaba içindeler. Aslında ABD'den başlayan bu finansal krizin siyasi boyutu ayrı bir strateji yazısı olabilecek kadar önemli. Sitemiz daha ziyade finansal konular ağırlıklı olduğu için, o kısma çok fazla dokunmak istemiyorum.
Şimdi düşünün, böyle önemli bir görev için oluşturulmuş bir komite var. ABD'nin notunun kırılmasına neden olan bütçe uzlaşmazlığını çözsünler diye görevlendirilmişler. Alacakları kararlar çok önemli ve çalışmalarını tamamlayıp rapor aşamasına geldikleri günlere yaklaşılıyor. Peki piyasalar için bu kadar önemli bir çalışma yapıyorlarsa, neden bu komiteye hafta sonuna kadar hiç kimse dikkat çekmiyor? Neden bir-iki haftadır hiç kimse süper komitenin çalışma süresinde sona geliniyor diye dikkat çekmiyor? Gündemde bile değilken, bir anda gelen olumsuz açıklama ile tüm dünya piyasalarını düşürebiliyor. Sanki piyasaların dirençlerini kırmak için ani şok dalgaları oluşturmaya çalışıyorlar! Sizce de ilginç değil mi?
Avrupa sıkıntısı çözülmezse ABD bankaları da bundan kötü etkilenecek diye geçen hafta ABD Dow endeksi düşmüştü. Son durumda ise, ABD'de süper komite bütçe uzlaşması sağlayamadı diye Avrupa ve dünya piyasaları düştü. Bakınca Avrupa'daki sorunlar hala çözüme sürecine girmiş değil.
Moody's Fransa'yı borçlanma maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle uyardı. Diğer bir çok Avrupa ülkesi de benzer durumlarda.
Yunanistan Troyka'nın son kredi dilimini onaylamak için istediği yazılı taahütü verip vermeme konusunda kendi içinde çelişkili açıklamalar yapıyor. Bu kadar uzayan süreç nedeniyle, artık uzlaşmak mı uzlaşmamak mı istediklerini bilemiyorum. Çünkü uzlaşmak istemeseler aylar önce Yunanistan'a daha ek paraları vermeden kendi haline bırakmaları gerekirdi. Hem bunu yapmadılar, hem de bir türlü uzlaşmaya imza atmıyorlar. Uzlaşaklardır ama ne zaman ya da ne karşılığında olacak bunu tahmin etmek çok zor. Biz uzlaşacaklardır deyip de, uzlaşma gelmedikçe piyasalarda ciddi kan kayıpları oluyor.
Türkiye'de Bankalar Günah Keçisi mi?
Öyle ya, 2011 yılının başlarında ciddi büyüyen piyasalarımıza fren yapmak için, bir anda bankaların munzamları arka arkaya arttırımlara tabi tutularak bankaların üstüne ciddi maliyetler yüklendi. Sonra yeni başkanla birlikte benim de onayladığım bir faiz indirimi ve kurların yukarı çekilmesi operasyonu başlatıldı. Ama dışarıdaki gelişmelerin baskısı ve cari açığımızın boyutu nedeniyle kurların yukarı hareketi durdurulamayınca yine bankalar üzerinden piyasalara müdahale yapıldı. Gecelik borçlanma faizleri haftalık borç verme faizlerinin iki katının bile üstüne çekildi.
İlk anda sadece kısa vadeli likidite ile döviz spekülasyonu yapılması önlenmek için alınan bu karar, orta vade de politika faizlerinin düşmediği takdirde gecelik faizlere doğru yükselmesi riskini doğurdu. Politika faizlerinin yükselmesi demek, bankaların ellerindeki tahvillerden ciddi zararlar yazması demek olacağı için, bu riski gören yatırımcı bankalardan çıkmaya başladı. Düşen banka hisseleri de tüm endeksi aşağı çekmeye başladı.
Bir ay öncesine kadar güvenli liman olarak yerli yabancı fon yatırımcıları ve stratejistler bankalarımızı güvenli liman olarak görürlerken ve açıklamalar bu yönde gelirken, MB'nın faiz kararı ile bu düşünceler de, tam tersi değişmiş oldu.
Hal böyle iken, dünya piyasaları bu kadar karışık iken, yine bankalarımızı olumsuz etkileyecek bir rekabet soruşturması kararı alındı. Gerekçe ise, ortak faiz politikası oluşturdukları yönündeki şikayetler olarak açıklandı. Sonucunda hiçbir ceza çıkmayabilecek olsa da, karar süreci en az bir yılı bulabilecek olsa da, bu ortamda bu yönde bir karar üzerlerindeki baskı zaten çok olan banka hisselerini bir kez daha vurdu. Dolayısı ile yansıması da diğer hisselere olunca endeksin Avrupa'dan daha az olmuş olan düşüşü karar sonrasında hızla arttı. Hoş öğleden sonra artan bu düşüş hızında Dow endeksinin yeniden sert düşmeye başlamasının da etkisi olmuştur.
Öyle ya da böyle, endeksimizin bu çaplı düşmesinde en büyük paya banka hisseleri sahip diye düşünüyorum. Ekonomilerde en önemli unsurlardan birisi olan bankacılık sektörünün üzerinde bu denli baskı oluşturulmasını da çok doğru bulmuyorum. Sonuçta medya ve internet bilgi erişimleri ile artık hiçbir bilgi gizli değil. Her türlü bilgiyi en kısa zamanda Türkiye'nin tüm noktasından edinebilme imkanı var. Bu nedenle bankaların uyguladıkları faizlerin hem mevduat, hem de kredi faizleri için bir birlerine çok yakın olması gayet normal. Kredi kullanıcıları ve mevduat sahipleri faiz seviyeleri hakkındaki bilgilere hemen ulaşıp, bankalarını bu seviyelere göre bir anda değiştirebiliyorlar. Bu nedenle bankalarımız mevduat çıkışları olmamaması ve kredi kullanım şartları piyasalara uygun olması için, birbirlerinin benzeri faiz düzeylerini uygulamak zorundalar. Bu seviyeler neden aynı demek çok da doğru gibi gelmiyor bana. Ama tabii Rekabet Kurulu kendisine ulaşan şikayet ve bilgilerde bizden çok daha fazla detaya sahip olduğu için, günü geldiğinde gerekli kararı doğru bir şekilde alacaktır. Ben bir ceza çıkacağını düşünmüyorum.
PPK Çarşamba Toplanacak.
MB PPK yarın faiz kararını açıklayacak. Faizlerde bu ortamda bir değişikliğe gidilmeyebilir. Ama bankaların üstündeki yüklerin azaltılması için munzamlarda indirim olabilir. Bence de, bankaların üstündeki yükler azaltılmalıdır. En iyi işleyen kurumlarımızı kendi elimizle, en olmaması gereken zamanda sıkıntıya sokmak doğru değil. Avrupa'nın yaşadığı bu kriz esnasında ön plana çıkan ve çıkacak bankalarımız üzerindeki dikkatleri negatife dönüştürmek fayda sağlamaz.
Yıılardır uygulanan ve defalarca hatalı olduğu konusunda yazılar yazdığımız yüksek faiz düşük kur politikası genel ekonominin yapısını bozduğu için, üretim yapan değil, ithal eden bir ekonomi haline dönüşmüştük. Büyümenin temeli aramal ithalatına dayalı hale gelmişti. Bu nedenle de, yüksek gelen büyüme rakamları cari açık rakamını da arttırdığı için, kur baskısı yaşanıyor. Aynı hataya düşmemeliyiz. Faizleri yukarı çekmek aynı hatanın tekrarlanması olur. Kur düzeyini baskı altında tutmak için faizlerde oynamak riskli sonuçlar doğurabilir.
Bu nedenle en kısa zamanda faizleri aşağı yönlü bir sürece sokmamız gereklidir. Kurların yükselmesi değil, asıl faizin yükselmesi ekonomi ve piyasalara daha çok zarar verir.
Sonuç olarak, fotoğraf oldukça karışık. Dün içeride ve dışarıda endeksler önemli desteklerini aşağı yönlü kırdılar. Eğer İMKB 53.850'nin üstüne atamazsa, arada bir çok destek seviyesi olmakla birlikte 52.000, 51.500, 50.000 diye alt destekleri görme riski taşıyor. En altta ise bir kaç ay evvel yaşadığımız 48.600 dip seviyesi mevcut. Bu risklerin azalması için 53.850 üstüne çıkılması önem taşıyor.
Yükseliş tepkisi ile başlayabiliriz ama devamı önemli olacaktır. Önemli seviyeleri Destek-Direnç menüsünde gösteriyorum. O menüyü sık kontrol etmenizde fayda var.
Hiçbir şey yapmadan eldeki hisselerle kriz sürecinden çıkılmasını beklemek düşüncesindeyim.
Not:
Yazı 09:15'te borsaanalizci.com'da yayınlanmıştır.
Borsaanalizci.com'un üyelik ücreti indirilmiştir. Bilgileri siteden görebilirsiniz.
Aydın Eroğlu