FİNANS

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

SADECE MERKEZ BANKASI'NIN DÖVİZ ALIMINI ARTTIRMASI KUR İÇİN ÇARE Mİ?BENCE DEĞİL,HEM DE DOĞRU DA DEĞİL!

Görüyorsunuz aylardır söylediğim kurların sanayi,üretim,istihdam ve cari açık üzerinde risk yaratacağı uyarıları iyice hissedilir olmaya başlayınca,Merkez Bankası kendince döviz alımlarını arttırarak kurların düşüşüne fren yapmaya çalışıyor.

Dün Merkez Bankası günlük alım miktarını 40 milyon,ek 40 milyon da opsiyon olmak üzere 80 milyon dolara çıkarttığını açıkladı.Bu şekilde yıllık olarak 14.5 milyar Dolar alabileceğini belirtti.

Peki ne oldu?Dolar yükseldi mi?Tam tersine düştü.Hatta daha da düşecek gibi duruyor!
Çünkü yanlış yapılıyor!
Kur rejimi değişmeden,bu şekilde döviz alımları yanlış olduğu gibi,sıcak paracılara değişik fırsatlar yaratılıyor.Kuru suni alımlarla yüksek tuttuğunuzda,sıcak para rantı için gelmiş olan paralar,bu kur seviyelerini satış yapmak için kullanıyorlar.Para girişleri devam ettiği takdirde,dövizin düşmesinin ya da TL.nin değerlenmesinin önünde duramayacaksanız ki,bence öyle olacak,bu durum bir süre sonra yüksek fiyattan satılmış olan dövizlerin,daha düşük kurlardan yerine konması fırsatı yaratacaktır.Kur rejimi değişmediği için de,bu oyunun baskısı sürecektir.

Eğer kur rejimini değiştirmeyi düşünmüyorsanız,döviz alımı yükünü Merkez Bankası olarak kendi üstünüzde taşımanız doğru değildir.Sonuçta Türkiye ekonomisinin toparlanması sürecekse,parası da değerlenecektir.Buna sadece merkez Bankası olarak döviz alımları yaparak engel olmak mümkün olmadığı gibi,gereksiz bir şekilde fazladan döviz taşımanıza neden olacaktır ve kaynaklarınızın atıl kalmasına sebep olacaksınız.Tek iyi yanı,hep devam eden cari açık nedeniyle,bir gün ani döviz çıkışı olursa,rezerv olarak hazırlıklı olmaktır.

Lakin birkaç yıldır benzer yazılarımda,özellikle vurguladığım bir konu;Türkiye'ye gerek sıcak,gerek doğrudan yatırım için olsun,uzun soluklu bir para giriş döneminde olduğumuzdur.Enerji alanında yapılan rafineri,santral,boru hatları vs.gibi yatırımlar,özellikle konut ve ticaret merkezi alanında yapılan yatırımlar ve bu alana dünyanın birçok gayrimenkulcüsünün de girmesi,yeni bir çok liman yatırımının yapılıyor olması,turistlik bölgesel alanlar planlanması gibi daha birçok gelişmeler Türkiye'nin önlenemeyen yükselişinin birkaç yansımasıdır.

Ama Mali Kural,ama başka bir sebepten Türkiye'nin olası bir not arttırımı sonrasındaki görünümü ''Yatırım yapılabilir ülkeler''statüsüne gireceği için,daha birçok uluslar arası fon ve yatırımcı yönünü Türkiye'ye çevirecektir.Demek ki bu durumda,döviz kaçış korkusuna merhem olur diye döviz almak çok da doğru bir davranış olmayacaktır.

Kur'a destek olunmak isteniyorsa,faizlerde yeniden indirim sürecine girilmesi daha doğru bir yaklaşım olacaktır kanaatini taşıyor ve aylardır da bunu dile getiriyorum.Hem bu sayede iş dünyasının finansman maliyetlerini düşürerek sanayiye destek olmuş olacaksınız.

Ayrıca son dönem dünyanın yaşadığı finansal riskli ortamda,neredeyse bankacılık sektörü karlı olan ve bu durumunu artarak sürdüren tek ülke Türkiye'dir.Böyle olunca da,dikkatleri üstüne çekmekte ve birçok yatırımcıya liman olmaktadır.

Irak'tan,İran'dan,Arap ülkelerinden,Azarbeycan ve bölge ülkelerinden,ülkelerindeki bankacılık riskleri nedeniyle korkan Yunan'lı yatırımcılardan,Avrupadaki bankacılık risklerinden çekinen Avrupa'lı Türk'lerden ciddi tutarlarda paraların ülkemize yöneldiği bir gerçektir.

2008'de petro dolarların havada uçuştuğu dönemde uyguladığımız yüksek faiz,düşük kur ortamı ile,o dönem kaçırdığımız fırsat,şimdi yine karşımıza çıkmıştır.Hem de bu sefer,liman olabilecek finansal yapıya sahip neredeyse tek ülkeyiz.Bu sefer bu fırsatı kaçırmamak,olabildiğince borçlanma maliyetini düşürüp,vadeyi de uzatmak için çalışmalıyız.

Gider ayak faiz artışının daha geriye bırakılmamasını söyleyip de giden IMF ve faiz lobisine aldırış etmeden kendi yolumuza bakmalıyız.Son dönem Hükümet ve Merkez Bankası bu oyuna gelmeyen tavırlar sergiliyor.

Gerek Hazine'nin,gerekse Türk bankalarının çıktığı uluslar arası tahvil ihraçlarında düşünülenin çok üstünde bir talep ile karşılaşmaları da anlattıklarımın doğruluğunun bir göstergesidir.

Bugün gelen enflasyon dataları enflasyonun düşmeye devam ettiğini göseriyor.Şimdi çok merak ediyorum,acaba aylardır faziler için önceleri yılın ortasına doğru artacaktır diyenler,daha sonra en geç yıl sonu itibarıyla faiz artışları olacaktır demeye başlamışken,şimdi ne diyecekler?Kaldı ki birkaç haftadır faizler uzun süre düşük kalacak gibi diyerek de yön değiştirmeye başlamışlardı.

Ben yine önceki birçok yazımda da ısrarla söylediğim gibi,faizler daha da düşmeli diyorum!
Hem böylece,sadece para rantı için gelen sıcak paranın da önüne bir set çekiyor olursunuz!Ayrıca başta konut alımları olmak üzere kredi maliyetlerini düşürücü etki yapmış olursunuz.İnşaat sektörünün canlanması demek,sayısız kalemde mal piyasasının canlanması demek olur.

Tabii olası faiz düşüşleri,tavhil taşıyan bankaların karlarının artmaya devam etmesi demek olduğu için,banka hisselerinin yükselişlerinin devamına ve borsamızın da ciddi rekorlar kırmasına katkı sağlayacaktır

Ama her şeyin ötesinde,Türkiye'nin artık kur rejiminin değiştirmesi gerektiğini bir kez daha tekrarlıyorum.Kur rejimi ile ilgili önerim,Kur rejimi değişmeli başlıklı eski yazılarımda mevcut.

Türkiye kur rejiminde değişikliğe gitmediği müddetçe,isterse üretimde yeni teşvikler uygulansın,bunlar yeterli çözüm sağlamayacak,ithalat büyüme arttıkça artmaya devam edecek,cari açık da aynı hızla yükselecektir.Bunun olması demek,hizmet ve finansal alanda büyüyen Türkiye'nin,buna karşılık sanayii üretiminde ciddi rekabet ve fiyatlandırma sıkıntıları yaşaması demek olacaktır.Tabii bu durumda istihdam da,hiçbir zaman kalıcı çözüm bulamayacaktır.

Kur rejimi aynı sürdüğü müddetçe,büyümenin ana motorlarından olan aramal üretiminin Türkiye'ye kayması sağlanamadığı gibi,normal üretimlerin bile Çin,Hindistan gibi ülkelere kayması ve kaptırılması en büyük sıkıntımız olarak karşımızda duracaktır!

Artık bu gerçek görülmeli ve günlük kur müdahaleleriyle bir yere varılamayacağı bilinmelidir!Merkez Bankası günlük döviz alımını son halinden iki katına da çıkartsa,bu hem çözüm değil,hem de doğru değildir.Bu işi alınan politika değişiklikleriyle piyasanın doğrudan kendisine yaptırtabilmek en doğrusudur.

Aydın Eroğlu

En Çok Aranan Haberler