FİNANS

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Sadece Metal Yorgunluğu Mu Var?

Maalesef iyi bir dönemi daha dünya ile negatif ayrışarak harcıyoruz. Dünya borsaları gayet iyi durumda. Çok önemli kayıplar yok. Hatta ciddi kar realizasyonları bile tam manası ile henüz yaşanmadı diyebiliriz. Buna karşılık 2013 Gezi olayları ile birlikte negatif ayrışma yaşayan BİST, yine piyasadan negatif ayrışıyor.

Peki BİST'in bu ayrışması hakikaten borsa şirketlerimizin ve borsa endeksinin önemli bir yüzdesini teşkil eden bankalarımızın kötü olmasından mı kaynaklanıyor? Kesinlikle hayır. Peki neden o zaman bu ayrışma?

11 Kasım
27 Ekim
26 Ekim
23 Ekim
06 Ekim
04 Ekim

Gördüğünüz gibi aslında yaşanan ayrışmanın nedenlerini uzun bir süre öncesinden beri biliyorsunuz. Sorunun nedeni siyasi sorunlar! Türkiye son dönem hiç olmadığı kadar yalnızlaşmış durumda. Batı ülkelerinden ve onlarla birlikte olduğumuz bir çok platformdan neredeyse kopmak üzereyiz.

Ama özellikle de ABD ile her alanda karşı karşıya gelmiş durumdayız. Hal böyle olunca da, Zarraf davası da dahil her şey aleyhimize kullanılmaya başlandı. Eğer Zarraf konusunda yapılmış bir suistimal ya da uluslar arası ve iç hukuka aykırı işler varsa, bunun en başından beri ABD tarafından bilinmemesi mümkün değil. 2005 yılında başladığı söylenen İran ticareti, zamanında seçildiği gibi ilk kez Türkiye'ye gelen ABD başkanı Obama tarafından da biliniyordur. Ama buna rağmen senelerce Türkiye-ABD ilişkileri çok yakın bir müttefiklik görüntüleri ile yürütüldü. Çünkü o tarihlerde her şey zaten ABD'nin istediği gibi ilerliyordu.

Ergenekon ve Balyoz adı verilen yalan dolu davalar ile ordumuz dağıtılıp, devletin kripto odasındaki tüm bilgiler dışa servis edilmişti.

Orduda, üniversitelerde, basında, özel sektörde, tüm kamu bürokrasisinde, yargıda bir çok kişi aynı zan altında tutuklanıp, işlerinden atılıp yargılanmaya başlanmıştı.

Barış Süreci görüşmeleri yapılıyor diye, aman bu süreci sekteye uratmayalım diyerek Güneydoğu şehirlerimiz tam bir cephane deposuna dönüştürülüyordu. O kadar ki, bölge şehirlerinde PKK mobese ağı bile kurulduğunu görmüş olduk. Terör örgütünün mensupları saptandığı zaman eğer 100 kişinin altında ise, ordunun bunlara müdahalesi vali iznine bağlanmıştı. Yani 99 terörist elini kolunu sallaya sallaya ordan oraya gezebiliyordu.

Güneydoğu şehirlerimizde PKK'nın kolluk kuvvetleri görünümündeki kişilerin trafik kontrolleri vergi tahsilatı yaptığı haberleri ve fotoğraflarına şahit oluyorduk.

Suriye'nin parçalanması amacı tıkır tıkır işliyor ve Türkiye de, Esad'a yüksek perdeden muhalefet yaparak buna destek veriyordu.

Kobani kurtarılsın diye, zafer işaretleri ve şaşalı görüntülerle Irak peşmergeleri sınırlarımızdan Kobaniye sokulmuştu. Yani şimdi düşman gördüğümüz PYD bu sayede yok olmaktan kurtarılıyordu.

Soğuk savaş döneminde hiçbir batı gücünün yapamadığını Türkiye yapmış ve Rus uçağını saniyelik sınır ihlali yaptı diye düşürüvermişti. Rusya ile neredeyse savaşacak duruma gelinmişti.

Mülteciler sınırlarımızın içinde her şehrimizde rahatça gezebiliyorlardı. Yani daha neyi sayayım, aleyhimizde olan her şey gayet rahat bir şekilde gerçekleşiyorken, ABD'nin buna hiç sesi çıkmıyordu. Ne zaman ki, 17-25 Aralık ve üstüne 15 Temmuz hain darbe girişimi yaşandı, işte o zaman zamanında tüm yaptıklarımızın ne denli yanlış işler olduğu, çok büyük politik hatalar yaptığımız görüldü.

Bu yanlışın görülmesi ile, az daha özerklik ilan etmek üzere olan güneydoğunun PKK cephaneliği olmuş şehirleri ilk düzeltilen hata oldu. Ondan sonra da, amacın biz dahil dört devletin parçalanarak bölgede İsrail'in kontrolünde olacak bir Kürt devletinin kurulması olduğu nihayet görüldüğü için, tüm gücümüzle bu planı bozma çabalarına girdik.

Nihayet batının bizi nasıl yıllardır aldattığını farkedebilmiş olduk. Süre gelen hatalarımızdan çark edince, ABD de, zamanında olur vererek yaptırdığı tüm işlerle ilgili çaktırmadan tuttuğu kayıtları bize karşı şantaj olarak kullanmaya başladı.

İş şu an çok ciddi. Çünkü ilk kez Türkiye'nin siyasi yöneticileri uluslar arası suçlu konumuna düşürülmek isteniyor. İlk kez Türkiye'nin önemli bankaları uluslar arası para cezalarına çarptırılmak için hazırlıklar yapılıyor.

İlk kez aynı anda hem ABD ile, hem neredeyse tüm batı ile ve NATO ile bu denli gergin ilişkiler içindeyiz. Belki de bu gelişmeler sonunda NATO'dan bile çıkabiliriz.

İşte bu nedenle şu an içinde bulunduğumuz bu gelişmeler bizim için çok büyük riskler içeriyorlar. Sonuçlarını kestirebilmek çok kolay değil. Ama öyle fanatik taraftarlık gibi, biz hepsini dize getiririz falan duyguları ile olaya bakmak da doğru değil. Sonuçta ülkemizi ve sınırlarımızı korumaktan bahsetmiyorum. O kısmına kolay kolay cesaret edemezler belki ama, piyasaları çok ciddi bir finansal ve dolayısı ile ekonomik krize sokabilirler.

Maalesef yukarıda paylaştığım yeni bir kur atağı yaşanır mı uyarımdaki kur atağının yaşandığını görüyoruz. Yaşananlardan rahatsız olan yerli ve yabancı yatırımcılar doğal olarak Türk varlıklarından çıkmayı ve dövize yönelmeyi tercih ediyorlar. Bu durum kurlarda yeni ataklar ve zirveler görmemize neden oluyor. Bu ortamda en sağlam ve korunması gereken sektör bankalarımız olması gerekirken, TCMB dahil bankalarımızı biz kendimiz hedef tahtasına koymak hatasını yaparak, olası kriz riskinin üstüne benzinle gidiyoruz.

Tüm bu risklerin uzun bir süredir adım adım derken, son dönem koşarak üstümüze geldiğini gören yerli-yabancı tüm yatırımcıların ve özel sektörün yatırımlardan kaçınması, olası kriz riski nedeniyle nakitte kalması, hatta bazı nakit varlıklarını yurt dışına çıkartması bu tablonun daha da ciddileşmesine neden oluyor.

Metal yorgunu oldular diyerek, belediye başkanı, millet vekili, bakan, hatta başbakan bile değiştirdik. Ama görünen o ki, tüm bunlar çözüm olmuyor. Görevi bırakmasını istediğimiz bu kişiler eğer bir suç işledi iseler, yargı ile bu değişiklikleri yapmamız gerekirken, tam tersi talimat ile yapınca demokrasimize de büyük darbe vurduğumuzu bilmemiz lazım. İşte tüm bu yanlışlar zinciri bizi şu an hiç olmadığımız kadar yalnızlaştırmış durumda.

Siyasi Yorgunluk Var!
Bence tüm bunların sebebi öyle kısmi metal yorgunluğu falan değil. Tümden siyasi yorgunluk yaşanıyor. Tüm mevcut siyasilerimizin siyaset sahnesinden belki de artık çekilmesi gerekiyor. Yukarıda saydığım tüm hatalar, aldatmacalar mevcut iktidar zamanında yaşandı. Tüm bu hatalara rağmen, muhalefetin başında hep aynı kişiler vardı. Demek ki, siyasetçilerimizin tümden değişmesi ve Türkiye'nin yeni bir soluk kazanması lazım. Yoksa gelişmeler tam bir fanatik taraftarlık, yandaşlık yapısı ile ülkemizi dönülmez bir krize doğru sürüklüyor.

Ülkenin bu günleri yaşaması bile, sorumluluk gerektiren bir durumdur. Peki tüm bunlardan kendisine bir ders çıkartan ve sorumluluk çıkartan siyasimiz var mı? Ne iktidarda, ne muhalefette ben görmüyorum.

BİST Ne Olur?
Bir süredir yazıp, çizdiğim, yaptığım uyarılar ekonomik değil ki. Hep ya siyasi, ya jeopolitik gelişmelere dem vuruyorum. Bu gelişmelerin akıbetini, hele ki bazılarını ilk kez yaşayacak isek kestirmek mümkün değil. Gelişmeler korkulan ve spekülasyonu yapılan şekilde aleyhimizde olmaya devam ederse, yaşanan kur atağı sürmeye devam eder. Kurlarda yaşanan bu atak, ister spekülatif olsun, ister manipülatif olsun daha üst seviyelere doğru sürerse, o zaman TCMB macburi faiz artışı yapmak zorunda kalabilir. TCMB faiz müdahalesi yapmasa da, piyasa faizleri zaten gördüğünüz gibi yükseliş tepkileri veriyor.

Bu gidiş kur artışı ile bankaların sendikasyon kredilerinden olan maliyetlerini arttırıp, karlarını eritir. Faizler artarsa o zaman da ellerindeki devlet kağıtlarının faizleri artınca aynı şekilde zarar yazarlar. Böyle bir risk yaşanırken, içeride ya da dışarıda her türlü borçlanma maliyeti artar.

Her alandaki kredi faizleri doğal olarak yükselir. Kredi faizleri yükselince, başta konut kredileri olmak üzere her türlü kredi de yükselir. İnşaat sektörü yüksek kredi kullandığı için, darboğaza girebilir. En kısa zamanda ellerindeki stoklarda çok ciddi fiyat indirimleri ile nakit yaratma yöntemine gitmezlerse, piyasanın talep daralması başlar. O zaman bankalar bir anda ellerinde bir çok inşaat projesi ve çok sayıda konut bulurlar. Banka fiyat kırmakta tereddüt etmez. Elinde krediler karşılığı kalan konut stoklarını fiyat kırarak satmaya kalkıştığı zaman tüm sektör oyuncuları bundan olumsuz etkilenir.

Tabii bu arada artan kur ve faiz nedeniyle ithal bağımlısı olan ekonomimizde enflasyonun artacağını bilmek kehanet olmaz.

Sağlam Bilançolu Hisselerinizden Korkmayın!
İşte tüm bu riskler nedeniyle, eğer BİST bir düşüş yaşarsa de olmanın önemini ilgili yazım ile zamanında hepinize anlatmıştım(Tüm renkli başlıklarda ilgili yazılara yönlendirme yapılmıştır. Renki başlıkların üstünü tıkladığınızda ilgili yazıları okuyabilirsiniz).

Böyle gelişimini tahmin edemeyeceğimiz ortamlarda sağlam da olsa bazen tüm hisseler geçici bir dönem düşüş yaşayabilirler. Hatta bazıları sert de düşerler. Çünkü yerli yabancı yatırımcıların elinde en çok en sağlam hisseler bulunur. Doğal olarak da, yerli-yabancı fonlar ve-veya yatırımcılar paniklediği takdirde, en çok bu hisselerde alıcı olduğu için satışları daha çok olabilir.

Bu durum geçici bir fiyatlamadır. En ksa sürede bilançosu güçlü olan hisseler yeniden yükselişe geçerek, bu kayıplarını fazlası ile telafi ederler. Hatta döviz fazlası olan, ihracata yönelik ürün üreten şirketlerde kar patlamaları bile yaşanır. Bu nedenle böyle kriz paniklemelerinde bu hisseler bile ilk anda düşse de, sonra çok ciddi yükselişler yaşayabilirler.

İşte bu nedenle, yaşadığımız bir panik fiyatlaması olduğu için, ben yatırımcıların geri çekilerek izlemede kalmalarını, panikleyerek zarara satış yapmadan bu günlerin geçmesini beklemelerini, hatta bir süre borsa fiyatlarına bakmamalarını doğru buluyorum.

Peki yeni alım yapılabilir mi? Aslında karları yüksek, açık pozisyonlarımız olan hisselerde bu ve altındaki fiyatlarda yeni alımlar tabiiki yapılabilir. Ama yaşanacak gelişmelerin boyutuna göre ekstra düşüş risklerinin bir süre daha süreceğinin bilinmesi lazımdır. Maalesef şu an yaşanan düşüşler BİST'in hak ettiği ve hisselerin ederleri düşük olduğu için yaşanmıyor. Tamamen uzun süredir anlattığım ve bu yazımda da bazı örneklerini verdiğim risklerimiz nedeniyle yaşanıyor. Bu durum ne kadar sürer bilemiyorum.

Zaten olası gelişmeleri bire bir bilsek, açık öngörümüz kalmaz hepsini çoktan kapatmış olurduk. Başka da hiç yeni öngörü yapmamış olurduk. Ama maalesef yaşadığımız kriz, ekonomik değil, siyasi boyut taşıdığı için bizleri de yanıltabiliyor.

Neyse, dediğim gibi riskleri dikkate alarak başta realizasyon yapmadı iseniz, artık izlemede kalmak ve bir süre borsayı unutmak doğru olacaktır. Biz çok düşüşler yaşadık. Sonra bunların telafi olduğunu da gördük. Yine böyle bir dönemdeyiz. İçinizi çok karartmayın.

Bu arada ben bilanço ve teknik bağlantılı yeni öngörüler yapabilirim. Ama tüm bu yeni öngörülerimin de, piyasa gelişmelerinden aynı şekilde etkilenebileceğini bilerek kararlarınızı veriniz.

Ancak artık hepimiz bilelim ki, bu ülkeye huzur lazım. Bunu tüm siyasilerimiz ve seçmenlerimiz de bilmeli. Yoksa herkesin bir dayanma limiti var. Bu limitleri zorlamak kimse için iyi sonuçlar doğurmaz.

Hepinize huzurlu, kazançlı, demokratik ve gelişmiş bir toplum yaşantısı diliyorum.

NOT: Yazı, 21 Kasım Salı 09:30'da borsaanalizci.com'da yayınlanmıştır!

Saygılarımla

Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı

Twitter: @_Stratejist_

En Çok Aranan Haberler