FİNANS

Volkswagen skandalı, dizelin imajına darbe mi?

Volkswagen’in CEO’su Martin Winterkorn’un istifası ile zirveye ulaşan emisyon skandalı, sadece firmanın değil, otomobil yakıtı olarak dizelin kaderini etkileyebilecek güçte bir hadise. Enerji uzmanı Cüneyt Kazokoğlu'nun analizi.

Volkswagen skandalı, dizelin imajına darbe mi?

Cüneyt Kazokoğlu

Enerji piyasası uzmanı

Alman otomotiv devi Volkswagen'in CEO'su Martin Winterkorn'un istifası ile şimdilik zirveye ulaşan emisyon skandalı, sadece firmanın değil, otomobil yakıtı olarak dizelin kaderini etkileyebilecek güçte bir hadise.

Dizel otomobillerin Türkiye dahil Avrupa'da satışların çoğunu oluşturması, enerji politikasının sonucu.

1997 yılında imzalanan, 2005'te yürürlüğe giren Kyoto Protokolü kapsamında 15 AB ülkesi karbondiyoksit (CO2) salınımlarını 2005'e kadar 1990 seviyelerinden yüzde 8 düşüreceklerini, yani fosil yakıt tüketimini kısacaklarını taahhüt ettiler.

Otomobil sektöründe bu taahhütün sonucu benzinden daha fazla enerji içeren ve dolayısıyla yakıt sarfiyatını düşürerek CO2 salınımını azaltan dizele kayma olarak kendini gösterdi.

Avrupa'da dizelin önlenemez yükselişi

Benzin ve dizelin vergisiz fiyatları hemen hemen aynıyken, Avrupa Birliği benzine uygulanan vergi oranını yüksek tutarak pompada benzini pahalı, dizeli ucuz yakıt yaptı.

Bunun sonucu olarak Avrupa'da 1990'ların başında trafiğe çıkan arabalar içinde dizel oranı yüzde 15 iken, 2000'lerin ortalarından itibaren yüzde 50'yi geçti, Fransa gibi bazı ülkelerde yüzde 80'e yaklaştı.

TIKLAYIN - VOLKSWAGEN'DEN İTİRAF: AVRUPA'DA DA HİLE YAPTIK

Dahası, başta Volkswagen olmak üzere Avrupalı otomobil üreticileri, dizel teknolojilerine büyük yatırımlar yaptılar.

Avrupa'nın dizel odaklı çevre politikası dünyada benzeri olmayan bir politika. Senede 16 milyon hafif araç satılan ABD'de trafiğe çıkan her 100 arabadan sadece 3'ü dizel. Dünyanın en büyük otomobil pazarı olmaya aday Çin'de dizel yok gibi.

Dizel yakıt ve kanser riski

Dizeli destekleyen politikalar bir süredir tartışılıyor. Öncelikle yıllar içinde gelişen motor teknolojileri sayesinde dizel motorların benzine olan yakıt sarfiyatı avantajları eridi.

Bu sayede dizelin CO2 salınımını azaltma avantajı kaybolurken, salgıladığı partiküller ve azot oksitlerin (NOx) insan sağlığını ciddi ölçüde tehdit ettiği daha fazla anlaşıldı.

Dünya Sağlık Örgütü bünyesinde faaliyet gösteren Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı, 1998'de ilk defa dizel emisyonlarının kanserojen etkisini, "muhtemelen kanserojen" sınıflandırması ile vurguladı.

Haziran 2012'de ise Dünya Sağlık Örgütü, yayınladığı bir bildiri ile dizel emisyonlarını "1. grup kanserojen" olarak niteledi.

Otomobil üreticileri, bir taraftan AB nezdinde lobi yaparken, bir taraftan da dizel motorlara uygulanan partikül filtreleri ya da yakıt katkıları ile dizelin "temiz" imajını korumaya çalıştılar.

Sınırların 35 kat üstünde azot oksit

Fakat ABD'de yapılan testlerde, otomobil kullanıcılarının aşina olduğu bir durumun, üreticinin duyurduğu yakıt sarfiyatı ile gerçek hayattaki yakıt sarfiyatı arasındaki farkın, NOx emisyonları için de geçerli olduğunun farkına varıldı.

Dahası, laboratuvarda ölçülen ve gerçek yakıt sarfiyatı arasındaki fark en fazla yüzde 30 seviyesindeyken, test edilen Volkswagen'larda laboratuvarda ölçülen ve gerçek NOx salınımları arasındaki farkın 35 kata kadar çıkabildiği tespit edildi.

Bugün bildiğimiz, Volkswagen'in dünya çapında 11 milyon EA189 kodlu 4 silindirli dizel motorun yazılımına, arabanın emisyon testinden geçtiğini anlayan bir uygulama eklediği ve bu sayede testlerde NOx salınımlarını düşük gösterdiği anlaşıldı.

Bu skandalın ABD'de ortaya çıkmasının önemli nedenlerinden biri ise ABD'de NOx salınım sınırının Avrupa'dan çok daha sıkı olması.

Avrupa, bu aydan itbaren geçerli Euro 6 emisyon standardı ile otomobillerden NOx salınımlarını 80mg/km olarak sınırlarken, halihazırda ABD'de geçerli olan standart 70mg/mil, yani 43mg/km, Avrupa'nın neredeyse yarısı.

Volkswagen skandalı ve Türkiye

Volkswagen'in itirafı Türkiye için çok önemli. Çünkü çevre politikalarında AB mevzuatını takip eden Türkiye de benzine uygulanan vergiyi yüksek tutarak dizeli destekliyor.

En son Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) verilerine göre benzine uygulanan toplam vergi 2.9TL iken, dizele uygulanan vergi 2.19TL.

Bunun sonucu olarak Türkiye'de 2000'lerin başında trafiğe çıkan her 10 arabadan 1'i dizel iken, 2015 yılının ilk 8 ayında satılan otomobiller için dizel oranı yüzde 61'e çıktı. Volkswagen grubu (Volkswagen, Audi ve Skoda), Türkiye'de dizel otomobil deyince ilk akla gelen markalardan. Gene 2015 yılının ilk 8 ayında trafiğe çıkan 5 otomobilden 1 tanesi Volkswagen grubu aracı.

Uygulanan bu çevre politikası Türkiye'nin petrol ürünleri dengesini de etkiledi. Dizele kayış (ve LPG'nin de desteklenmesi ile) benzin tüketimi düşerken, dizel yakıt tüketimi 2001-2014 arasında ikiye katlandı. Türkiye benzin fazlası verip, dizel açığı büyüyen bir ülke oldu. Geçtiğimiz yıl Türkiye 12 milyon ton dizel ithal ederken 2 milyon ton benzin ihraç etti.

Rafineri sektörü bu duruma dizel üretimini arttıracak yeni üniteler (Tüpraş) ve dizel odaklı yeni rafineri (Azeri SOCAR'ın İzmir'deki yeni rafinerisi) ile uyum sağlamaya çalışsa da, dizeli destekleyen çevre politikaları devam ettiği sürece arz talep dengelerindeki bozukluk devam edecek.

YORUMLARI GÖR ( 0 )
Mynet’te En Çok Takip Edilen Hisseler
Hisse

En Çok Aranan Haberler