Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, terör saldırıları karşısında hükümetin kararlılığının son derece net olduğunu belirterek, "Aziz milletimiz müsterih olsun. Çok güçlü bir kararlılık var, sonuna kadar gidilecek." dedi.
Şimşek, NTV'de katıldığı programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
İstanbul'daki terör saldırısını değerlendiren Şimşek, terör örgütlerinin sahada büyük bir bozguna uğradığını, ciddi şekilde zemin kaybettiklerini söyledi.
Özellikle Güneydoğu Anadolu'daki vatandaşların terör örgütü ile aralarına mesafe koyduğuna işaret eden Şimşek, şöyle devam etti:
"Sahada da büyük bir bozgun var. Maalesef büyükşehirlerde masum insanları hedefleyerek bu haysiyetlerini ortaya koyuyorlar. Tabi ki olup bitenler hepimizi üzüyor, ama şunun altını net olarak çizmek lazım, Türkiye güçlü bir ülke. Birliğimiz beraberliğimiz daha da güçleniyor. Aziz milletimiz müsterih olsun, terörle mücadele konusunda hükümetimizin kararlılığı son derece net. Çok güçlü bir kararlılık var, sonuna kadar gidilecek."
Türkiye'nin sorunlarını daha çok demokrasi, hak ve özgürlük, kardeşlik hukuku ekseninde çözmek istediğini belirten Şimşek, bu noktada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde çok büyük çabalar gösterildiğini, reformlar yapıldığını söyledi.
Şimşek, "Terör örgütlerinin, özellikle de bölücü terör örgütünün derdi ne haktır, ne hukuktur, ne adalet, ne kalkınmadır. Bunu ortaya koymuştur. Eğer mesele, hak hukuk meselesi olsaydı, özgürlük meselesi olsaydı, o zaman silahların şimdi değil, çoktan gömülmüş olması lazımdı." diye konuştu.
"Hepsinin hedefinde Türkiye var"
Şiddeti meşru kılacak hiçbir zemin olmadığını vurgulayan Şimşek, Türkiye'nin sorunlarını çözme yaklaşımı çerçevesinde Ortadoğu'ya örnek oluşturacak bir çaba içine girdiğini hatırlattı. Şimşek, şunları kaydetti:
"Milletimiz müsterih olsun, çok güçlü bir kararlılıkla terör örgütlerinin üzerine gitmeye devam edeceğiz. Dikkat edersiniz, hepsinin hedefinde Türkiye var. Türkiye hakikaten çaba gösterdiği zaman çok hızlı bir yükselişe geçebiliyor. Komplo teorisi bağlamında söylemiyorum, ama yakın coğrafyada olup bitenleri de dikkate alırsanız, oradan destek aldıklarını da dikkate alırsanız, o zaman hedefin Türkiye'nin istikrarı, büyümesi olduğu açık ve nettir. Onun için biz bir olacağız, beraber olacağız, güçlü olacağız, ama sorunlarımız varsa da o sorunlarımızı yine kardeşlik hukuku içinde, daha çok demokrasi, daha çok hak ve özgürlük ekseninde çözmeye devam edeceğiz. Bu vesileyle şehitlerimize Allah'tan rahmet, bütün yaralılara Allah'tan şifalar diliyorum. Bu toprakları vatan yapan da bu çabalardır."
"Düşük büyüme tuzağından çıkış için reform şart"
Şimşek, geçen hafta Paris'te OECD Bakanlar Kurulu toplantısına katıldığını anımsatarak, bir kriz havası bulunmadığını, ancak dünyanın düşük büyüme tuzağında olduğunu ifade etti.
Temelde son 50 yıldaki küresel ekonomi açısından büyüme momentumunun önümüzdeki 30-50 yılda devam edeceğine dair destekleyici çok fazla unsur bulunmadığına dikkati çeken Şimşek, düşük büyüme tuzağından çıkış için üç temel aracın para politikası, maliye politikası ile yapısal politikalar yani reformlar olduğunu kaydetti.
Para politikasının tek başına yeterli olmadığına, maliye politikasının alanının da sınırlı kaldığına dikkati çeken Şimşek, aslolanın yapısal reformlarla yüksek, sürdürülebilir büyümeyi yakalamak olduğunu vurguladı.
Yapısal reformların güçlü bir siyasi irade gerektirdiğini dile getiren Şimşek, "Dünya ticaret hacmi geçen sene yüzde 2,8 arttı, küresel büyümenin altında. Şimdi Dünya Bankası dün diyor ki 'küresel ekonomi yüzde 2,4 büyüyecek'. 1960'lı yıllardan itibaren bakarsanız küresel ekonomi yüzde 4 büyümüştür. Dolayısıyla uzun vadeli büyümenin oldukça altındayız. Buradan çıkış yapısal reformlarla olur." şeklinde konuştu.
BES'te otomatik katılım düzenlemesi
Bireysel Emeklilik Sistemi'nde (BES) "otomotik katılım" düzenlemesine de değinen Şimşek, "Burada 'zorunlu' tanımlamasına katılmıyorum. Otomatik katılım... Çalışanlar tercih ederse belli bir süre içinde çıkma opsiyonuna sahip olacak." diye konuştu.
Türkiye'deki tasarruf oranının yeterli olmadığına işaret eden Şimşek, "Bize benzer ülkelerde gelir 100 lira ise 31 lira tasarruf ediliyor. Türkiye'de ise 15 lirası tasarruf ediliyor, 85 lirası tüketiliyor." dedi.
Türkiye'de büyük teşviklerle BES'i getirdiklerini anımsatan Şimşek, ancak bu sistemin tek başına yeterli olmadığını ifade etti. Şimşek, verilen yüksek teşviklere rağmen kapsamın 6 milyon kişiyle sınırlı kaldığını belirtti.
Şimşek, Türkiye'de 45 yaş altında 13 milyon çalışan olduğuna dikkati çekerek, sistemin, yüksek sürdürülebilir büyümeye katkı sağlayacağını, ülke ekonomisi ve işçiler için de son derece olumlu sonuçları olacağını anlattı.
Sisteme ilişkin teknik çalışmayı bitirdiklerini bildiren Şimşek, bunu henüz Bakanlar Kurulu ya da Ekonomi Koordinasyon Kuruluna (EKK) sunma fırsatlarının olmadığını ifade etti. Şimşek, zamanlama konusunda ise yorum yapmasının doğru olmayacağını kaydetti.
"Yüksek kesinti haberleri tamamen hikaye"
Sistemden ayrılınması durumunda yüksek oranda kesintiler yapılacağı iddialarının gerçeği yansıtmadığını bildiren Şimşek, "Tamamen spekülasyon, hikaye... Böyle bir durumda bir tek kesinti olacaksa, fon yönetim kesintisi olacaktır. O da cüzi bir şeydir. Onun dışında herhangi bir kesinti yok." ifadesini kullandı.
Şimşek, son EKK'da taşeron çalışanların kadroya alınması gibi düzenlemeler noktasında yol haritasının belirlenip, belirlenmediğine ilişkin soru üzerine, yeni bir hükümetin bulunduğunu ve Meclis takviminin önceliklere göre şekillendiğini anlattı. Şimşek, konuya ilişkin çalışmaların devam ettiğini ve bir takvim vermenin doğru olmayacağını dile getirdi.
"Özelleştirme hedefleri konusunda tereddüt yok"
Şimşek, özelleştirme uygulamalarına ilişkin olarak da "2016 ve 2017 için hedefleri tutturma noktasında zerre kadar tereddüt yok." dedi.
Fondaki nakit para ve daha önceki yıllarda özelleştirmesi yapılıp da taksitleri bu yıla denk gelen ödemeler değerlendirildiğinde 14 milyar lira civarında kaynağın söz konusu olduğunu söyleyen Şimşek, "Bizim zaten hedefimiz 10,8 milyar liraydı. Dolayısıyla hiçbir şey yapılmasa da hedefler tutturulacak." diye konuştu.
İSO 500 listesinde yer alan şirketlerin kazandıklarının üçte ikisini finansman giderlerine ayırdıklarının, bunun da söz konusu şirketlerin borçlanarak büyüdüğünü gösterdiğinin belirtilmesi üzerine Şimşek, dünyanın hiçbir yerinde şirketlerin tamamen öz sermayeyle yatırım yapmadıklarını ifade etti.
Sorunun özüne inilmesi gerektiğine dikkati çeken Şimşek, şunları kaydetti:
"Türkiye, katma değer zincirinde arzuladığı yerde değil. Ürettiği malların teknoloji, bilgi yoğun olmadığını biliyoruz. Bu sektörlerde kar marjlarının dünyada son derece düşük olduğunu ve düşmeye devam ettiğini biliyoruz. Dolayısıyla sorun düşük karlılıktır ama tabi ki ilk 500'e giren firmaların daha çok borç alarak bazı faaliyetlerini sürdürdüğüne dair birtakım işaretler var."
Dünya Bankasının küresel büyüme tahminini düşürürken, Türkiye açısından 2016 ve 2017 için değişikliğe gitmediğini, 2018 büyüme tahminini ise yükselttiğinin anımsatılması üzerine Şimşek, Türkiye'nin ciddi avantajları bulunduğunu ve pozitif ayrışabileceğini söyledi. Türkiye'nin önünde önemli bir fırsat bulunduğuna işaret eden Şimşek, şöyle konuştu:
"Türkiye'de iki yıllık bir seçim süreci geçirdik. Hakikaten kolay olmadı ama şimdi hükümetimizin önünde 3,5 yıllık süre var. Çok iyi tanımlanmış, içi doldurulmuş iyi bir yol haritası, reform programı var. Dolayısıyla Türkiye bir taraftan AB ile entegrasyonunu önceliklendirip, bir taraftan reform programını güçlü bir şekilde uygulaması halinde ve bütün bu çabalarla çok rahat bir şekilde küresel ekonomiden olumlu yönde ayrışabilir ve daha güçlü bir ekonomiyi ortaya koyabilir. Geçmişte biz bunun yapılabileceğini de gösterdik. Şimdi tekrar az konuşup, çok iş yapmanın dönemi. Sayın Başbakanımız da son derece pratik, üretim, iş, sonuç odaklı bir yaklaşım içerisinde. Bu açıdan Türkiye için hakikaten bu çabaların hepsini dikkate alırsanız pozitif yönde bir ayrışma olasılığı var."
"Bütün protestoları yaptık"
Şimşek, Almanya Meclisinin Ermeni iddialarına ilişkin kararının ekonomik ilişkilere olumsuz bir etkide bulunup bulunmayacağının sorulması üzerine şunları kaydetti:
"Almanya'nın yaptığı hiçbir şeye sığmaz, dostluğa, stratejik ortaklığa ama biz öfke ile kalkmayız. Her şeyden önce biz gereken bütün protestoları yaptık, bütün girişimlerde bulunduk. Bizim pozisyonumuz son derece açık ve nettir ama şu da bir gerçek; Avrupa bizim için çok önemli bir pazar. Avrupa ile entegrasyonu, Avrupa'daki yeni toparlanma var, o toparlamanın Türkiye ekonomisine etkisini maksimize etme noktasında çabalarımıza devam edeceğiz. Yani Almanya ile ikili yaşayacağımız bir sorunun, bir kere Avrupa ile ilişkileri fazla etkilememesi lazım. İkinci husus Almanya ile siyasi anlamda tabii ki bir sorunumuz var ama ticaret, ekonomi, yatırım noktasında, bu ilişkilerin zedelenmemesi noktasında gereken hassasiyeti göstereceğiz. Biz kendi kendimizi ayağımızdan vurmayız. Türkiye'nin menfaati neyse odur. Almanya bizim en büyük ticaret ortağımız, ihracat anlamında en büyük pazarımız. Bu ilişkileri tabii özel sektör için daha güçlendireceğiz."
Başka bir soru üzerine, Rusya ile ilişkileri geliştirmek istediklerini belirten Şimşek, "Rusya'nın Ortadoğu'daki operasyonları gibi konularda hemfikir olmayabiliriz, herkes her konuda hemfikir olmayabilir. Sorunları diyalogla aşmamız gerekiyor. Bu konuda da Türkiye bence son derece rasyonel, pragmatik bir tutum içerisinde çok net olarak. Rusya ile ilgili konuda Türkiye tabii ki haklı ama yine de sorun çözme odaklıyız. Almanya konusunda Türkiye çok açık ve net haklı fakat yine de biz bu ilişkilerden ticaretin, ekonominin en az etkilenmesini sağlamak için gereken her şeyi yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.
Sanayi üretim verilerini değerlendirdi
Başbakan Yardımcısı Şimşek, sanayi üretim endeksinde nisanda geçen yılın aynı ayına göre artış olmasına rağmen 9 ayın en düşük seviyesinde bulunduğu anımsatılarak, değerlendirmesinin istenmesi üzerine tek aylık bir rakamdan bir trend çıkartmanın zorluğuna işaret etti. Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bazı veriler bir miktar momentum kaybına da işaret ediyor. Fakat sonuçta ben inanıyorum ki şimdi yeni hükümetimizin hızlı bir şekilde işe başlamasıyla, inşallah Meclis'te de ekonomik aktiviteyi destekleyecek birtakım düzenlemeler, çabalar da devam edecek. İster istemez biz yakın coğrafyada olanlardan etkileniyoruz. Bunu görelim, kolay bir dönem değil. Etrafımız tabiri caizse bir ateş çemberi. Terör örgütleriyle mücadele var, bir taraftan yanı başımızda doğru düzgün devlet işlevini yerine getiremeyecek, kapasitesi kalmamış ülkeler var. Küresel ekonominin durumunu uzun uzun konuştuk. Dolayısıyla bunlar da kısmen etkili ama her şeye rağmen moralleri bozmayacağız, daha çok çabalayacağız, yatırıma, üretime, istihdama, ihracata daha güçlü destek vererek, bu dönemi inşallah aşıp daha sonra Türkiye'yi tekrar yüksek, sürdürülebilir büyüme patikasına oturtmak için gereken yapısal dönüşümü de sağlayacağız."AA