Reuters haber ajansı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye'nin 720 milyar dolarlık ekonomisini, riskli bir yeni yola soktuğunu öne sürdü. Haberde Erdoğan’ın faiz indirimlerini; istihdamı, ihracatı ve büyümeyi arttıracağı, yükselen enflasyonu ve para birimindeki erimeyi durduracağı iddiasıyla savunduğu kaydedildi.
‘’Erdoğan, 2023 ortalarına kadar yapılacak seçimler öncesinde kamuoyu yoklamalarının kötüleşmesiyle politika değişikliğine gitti” görüşlerine yer veren Reuters, bazı ekonomistlerin bu kararı “pervasız” olarak değerlendirdiğini yazdı. Ajans, bu ekonomistlerin, faiz kararını “halkın gelirlerini ve tasarruflarını aşındıracak bir ‘deney’ olarak tanımladıklarını da bildirdi.
Haberde, Eylül ayından bu yana farklı açıklamalar ve politika kararlarıyla şekillenen stratejinin ana unsurlar şu şekilde sıralandı:
İhracatı öne çıkararak cari açığı dengeleme
Merkez Bankası, Erdoğan'ın baskısı altında, Eylül ayından bu yana politika faizini 400 baz puan indirerek yüzde 15'e çekti. Gevşeme, lirada dolar karşısında yüzde 33'lük bir düşüşe yol açtı, ithalat yoluyla enflasyonu arttırdı ve Türkiye’yi diğer merkez bankalarının fiyat artışlarını durdurmak için kemerleri sıktığı bir dünyadan ayırdı.
28 Ekim'de Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu beklenmedik bir açıklama yaptı: Türkiye'nin yüzde 20'lik enflasyonunu yüzde 5 hedefine indirmenin en iyi yollarından birinin, "sürdürülemez" cari açığı cari fazlaya çevirmek olduğunu söyledi. Erdoğan'ın Mart ayında atadığı Kavcıoğlu, üç aylık enflasyon güncellemesinde, cari fazla verildiği zaman uzun soluklu fiyat istikrarını yakalamanın mümkün olacağını kaydetti.
İhracat geçen ay yüzde 20 artarak 21 milyar dolara yükseldi, ithalatı geride bıraktı ve 12 aylık cari işlemler ekside kalmasına rağmen son ticaret fazlalarının artmasına yardımcı oldu. Liradaki zayıflıktan yararlanan makine, otomobil ve tekstil ihracatı, ekonomiyi bu yıl genel olarak yüzde 10'a yakın bir büyüme yoluna soktu.
Yine de bu sektörler, ekonominin yalnızca bir dilimini temsil ediyor ve performansları küresel talebe bağlı. Hane halkları için daha geniş kapsamlı herhangi bir faydanın etkisini azaltıyorlar. Ekonomistler ayrıca, 167 milyar dolarlık kısa vadeli dış borç dahil olmak üzere, ithalata ve dış finansmana büyük ölçüde bağımlı olan bir ekonomiyi yeniden dengelemek için, birkaç yıl içinde rekabetçi yapısal reformlara ihtiyaç olduğunu söylüyorlar.
Liranın değerinin düşürülmesi zor ama gerekli bir ayarlama
Türk Lirası yalnızca geçen haftanın başından bu yana yüzde 20 değer kaybetti. Bu, tipik olarak acil durum önlemlerini gerektirebilecek türden bir kayıp, ancak hükümet, ilgili kurumlar veya Merkez Bankası’ndan somut bir müdahale olmadı.
Erdoğan, faiz oranlarına karşı savaşını sürdürme sözü verdiği ve Türkleri devalüasyonu farklı ve daha olumlu bir açıdan görmeye çağırdığı iki konuşmada döviz çalkantısına değindi.
22 Kasım’daki kabine toplantısında kurdaki rekabet gücünün yatırım, üretim ve istihdamda artışa yol açtığını söyleyen Erdoğan, ‘’Ülkemizi, eskiden hep yaptıkları gibi denklemin dışına itmek isteyenlerin kur, faiz ve fiyat artışları üzerinden oynadıkları oyunu görüyor, kendi oyun planımızla devam etme irademizi ortaya koyuyoruz’’ dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülkemizi bunca tuzaktan, bunca badireden nasıl çıkardıysak, Allah'ın yardımı ve milletimizin desteğiyle bu ekonomik kurtuluş savaşından da zaferle çıkartacağız" ifadelerini kullandı.
Faiz indirimlerine şüpheyle yaklaşanlara aksini ispat
Erdoğan, yüksek faiz oranlarının enflasyona neden olduğu şeklindeki alışılmışın dışında bir görüşü uzun süredir benimsiyor. Bu görüşü Merkez Bankası’na empoze etti, son 2-2 buçuk yıl içinde üç Merkez Bankası başkanını görevden aldı ve kurumun güvenilirliğini paramparça etti. Son faiz indirimleri de teorisinin en riskli testi.
Erdoğan bu hafta yaptığı açıklamada, "Enflasyonun sadece parasal daralmayla düşürülebileceği teorisinin kapalı ekonomiler dışında hiçbir karşılığı bulunmadığını gördük. Ülkemizi mandacı iktisatçıları arzuladığı şekilde küçültecek, zayıflatacak, insanlarımız işsizliğe, açlığa, yoksulluğa mahkum edecek politikaları reddediyoruz" dedi.
MHP lideri Devlet Bahçeli de bugün, faiz oranlarını düşürmenin "alternatifi" olmadığını söyledi; ''Türkiye, faiz kamburundan kurtulmalıdır'' dedi. Bahçeli, " İnsanlarımızın ekonomik sıkıntılarını biliyoruz, artan döviz kurlarından yakınmaların farkındayız, ancak takip edilen politikalar doğrudur, yakında her şey düzelecektir” diye konuştu.
İstihdamı ve yatırımı arttırmak için kamu bankası kredilerinin genişletilmesi
Özel Türk bankaları, sıcak bir ekonomiyi ve olası şirket temerrütlerini canlandırma riskleri nedeniyle kredi oranlarını arttırmakta tereddüt ediyor. Ancak Merkez Bankası’nın öncülüğünde üç büyük kamu bankası, gevşemeye paralel olarak borçlanma maliyetlerini düşürdü.
Bankalar, kredi faiz oranlarında 200 baz puana varan indirimin ardından geçen ay yaptıkları ortak açıklamada, "Bankalarımız, bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da ülkemiz ekonomisinin ve istihdamının güçlendirilmesine katkı sağlamaya, müşterilerimizin ve firmalarımızın yanında olmaya devam edecektir" denildi.
Kamu bankaları ayrıca, Corona virüsü pandemisinin olumsuz etkilerini azaltmak için, geçen yıl kredi büyümesini neredeyse ikiye katladı. Bu adım, fiyatları arttırmaya başladı ve Merkez Bankası’nı Mart ayında politika faizini yüzde 19'a kadar çıkaran bir sıkılaştırma döngüsü başlatmaya zorladı.