Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan son dakika açıklama yaparak, konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı:
Merkez olağanüstü bir durumla karşılaştığında doğrudan alım veya satım müdahalesi yapabiliyor. 15 gün sonra ne kadar alım ve satım yaptığını kamuoyuyla paylaşıyor.
Hazine hesapları üzerinden döviz alım ve satım işlemi merkez bankası tarafından gerçekleştirilmiştir, Burada MB'nin bir banka aracılığıyla bu alım ve satım işlemlerinin elektronik işlem platformlarında gerçekleştiğini görüyoruz.
Bu platformda piyasa yapıcı yerli ve yabancı bankalar yer alıyorlar, herhangi bir şahıs yok. Platformalarda işlem yapan taraflar birbirlerini bilmiyor. MB günlük bilançosunda da bu hareketleri rahat bir şekilde görebiliyorsunuz.
2017’deki protokol ve bu protokol çerçevesinde yapılan işlemler tamamıyla yasaldır. Herhangi bir şekilde yasalara aykırı bir durum söz konusu değildir.
"KİMSEYİ YOLSUZLUKLA SUÇLAYAMAZSINIZ"
Bunun örnekleri başka ülkelerde de var, biz de Kasım'dan bu yana böyle bir döviz alım satım işlemini gerçekleştirmedik. Yöntemi eleştirebilirsiniz ama kimseyi yolsuzlukla suçlayamazsınız.
Veriyi açıklama kararı tamamen Merkez Bankası'nın uhdesindedir. Ancak ben bu verilerin yayımlanması fayda görüyorum, tabii ki takdir Merkez Bankası'nın.
Merkez Bankası'nın bağımsızlığına müdahale edici ne bir kavram, ne bir söylem, ne de bir eylem içinde oldum.
Bu işin gerçek sahibi merkez bankasıdır, teknik düzeyde bir açıklama yapmadan benim bir açıklama yapmamın MB'nin bağımsızlığı üzerinde bir gölge oluşturabileceğini düşünerek açıklama yapmadım, MB'den teknik açıklama geldiği için ben de açıklama yaptım.
"2021 YILINDA GÜÇLÜ BÜYÜME BEKLİYORUZ"
Burada kesinlikle yasal olmayan bir durum söz konusu değil, kesinlikle bir yolsuzluk söz konusu değil. Döviz satışı ile oluşan TL, api ve swap üzerinden bankalara kullandırıldı.
2021 yılında baz etkisiyle güçlü bir büyüme bekliyoruz. Artık bölgesel tedarik merkezleri oluşturulması yönünde bir kanaat oluştu, Türkiye burada çok önemli bir avantaja sahip. Temel problemimiz büyümenin finansmanında yatıyor, iç tasarruflarımız yatırımlarımız için yeterli değil.
Bunu dış tasarruflarla sağlamak durumundasınız, herhangi bir aksaklık olduğunda kurlarda bir oynaklık görüyorsunuz, bu da enflasyon üzerinde bir baskı oluşturuyor.
İlk çeyrekte öncü göstergelere baktığımızda yüzde 5,0 civarı bir büyüme öngörüyoruz. İkinci çeyrekte baz etkisiyle çift rakamlı bir büyüme söz konusu olacak. 2021 yılının büyüme açısından daha olumlu bir yıl olacağını öngörüyoruz.
Enflasyonla mücadele ekonomi politikalarımızın en temel önceliklerinden bir tanesi. Yapısal bazı sorunlarımız söz konusu. Fiyat istikrarının olmadığı bir ortamda sağlıklı büyümeden, yatırımdan, üretimden, istihdamdan bahsedemezsiniz. Refah ve istihdam artışı fiyat istikrarını sağlamakla mümkündür.
"ENFLASYONLA MÜCADELEYE KARARLI BİR ŞEKİLDE DEVAM EDECEĞİZ"
Enflasyona bütüncül bir bakış açısıyla bakmamız gerekiyor, sadece para politikasıyla enflasyonu çözmemiz mümkün değil. Temel makroekonomik politikalarımızda bir değişiklik söz konusu değildir. Enflasyonla mücadeleye kararlı bir şekilde devam edeceğiz.
"BÜTÇEMİZDE BAZI TEDBİRLER ALDIK"
Güven ortamını tesis etmek bizim en temel ilkelerimizden biri, kısa vadeli kazamınlar uğruna asla orta ve uzun vadeli kazanımlarımızdan vazgeçmeyeceğiz, asla popülist yaklaşım içinde olmayacağız. Bütçe açığı hedefiyle mali disiplin alanındaki kararlılığımızı net bir şekilde ortaya koymak istedik. Bütçemizde kalıcı gelir artışını sağlayıcı bazı tedbirler aldık.
Bütçede yer almayan ancak covid-19 nedeniyle harcama yapma zorunluluğu olan alanlar ortaya çıktı, şu an 2021 yılı için 46,5 milyar TL ekstra bir harcama yapılmasını bekliyoruz.
Kamu maliyesi alanında oldukça disiplinli bir şekilde hareket ediyoruz. Tek amacımız sağlıklı ve sürdürülebilir bir büyümeyi sağlamak.
Şu anda takipteki alacakların oranına baktığımızda oranı yüzde 4, şu an için bunun yüzde 75-76'sını bankalar karşılık olarak ayırmış durumda. Bankalarımızın ihtiyatlı bir yaklaşım içinde olduğunu söyleyebilirim. Yakın izleme için yüzde 16'lık bir karşılık ayrıldığını görüyoruz, bankalarımız burada da ihtiyatlı bir yaklaşım içinde.
Banka genel müdürleri yakın izleme için yaklaşık yüzde 20'lik bir risk gördüklerini söylediler. Bankacılık sektörü açısından biz bir sıkıntı görmüyoruz.
Yakın izlemedeki bu yüzde 20'lik risk gerçekleşse bile takipteki alacak oranı yaklaşık yüzde 6'lara gelir, bu da önemli bir risk değil.