FİNANS

Sosyal güvenlik şu an ne durumda?

Sosyal güvenlikte ilk iş, hiç şüphesiz sosyal güvenlik anlamını gözden geçirmek lazım.

Sosyal güvenlik şu an ne durumda?

Dr. Mehmet Cavlı-Ekonomist

(Misafir Yazar)

Osmanlı Devleti’nde esnafın birbirleriyle yardımlaşmaları, iktisadi dayanışma sandıkları, her biri meslek kuruluşu olan ahilik sistemi, avarız sandıkları, loncalar ve yaran odaları sosyal güvenliği sağlıyordu.

Ahiler, iktisadi niteliklerden ziyade dini, sosyal ve politik değerleri bir araya getirmişti. Cömertlik, muhtaçlara yardım, zulüm görenleri koruma görevi üstlenmişti. Ahilik teşkilatının başlıca amacı, yoksula, yabancıya, garip ve misafire sofra kurmaktı. Yani sosyal güvenliğin bir parçası idi...

Osmanlı Devleti’nde din eksenli sosyal yardımları sosyal güvenliğin sağlanmasında önemli bir gayretti. İslam dininin emrettiği zekat, fitre, kurban kesme, adak ve kefaretlerle, diğer bağış ve sadakalar toplanır, dar gelirlilere ve muhtaçlara birçok yolla aktarılırdı.

Vakıflar kendilerinden yararlanma açısından, ikiye ayrılmıştı. Biri içine camiler, medreseler, imaretler, hastaneler, kütüphaneler, hanlar yapılmış bir çeşit kurumların verdiği karşılıksız hizmetler, diğeri mahalle veya köylerdeki fakir hastaların tedavisi ile hastalık yüzünden kazanç sağlayamayanların bakımlarını ve kimsesizlerin korunmasını amaç edinen hizmet dalları olarak nitelendirildi.

Geliri bir köy veya mahalle ahalisinin beklenmedik ihtiyaçlarına sarf edilmek üzere kurulmuş olan vakıflar hiçbir kimsenin dini ayrılığını gözetmemişti. Vakıf hastanelerde müslüman veya gayrimüslim, zengin veya fakir ayırımı yapılmaksızın herkes ücretsiz olarak muayene ve tedavi olurdu. Gerekli hallerde hastalar taburcu edilirken kendilerine bir takım elbise ile bir aylık geçimini sağlayacak miktarda para yardımı da yapılırdı.

Ülkemizde sosyal güvenlik çok farklı büyüklükler gösteriyor. Bunları yorumsuz sadece rakamlarla değerlendirelim. Rakamlar Sosyal Güvenlik Kurumunun resmi internet sitesinden temin edildi. Sosyal güvenlik gücümüz nedir görelim.

Sosyal güvenlikte ilk iş, hiç şüphesiz sosyal güvenlik anlamını gözden geçirmek lazım. Her zaman kusurlu anlama düşünceyi karıştırıyor. Sosyal Güvenlik düşüncesi iyi ifade edilemediğinde, görevler ve hizmetler gereği gibi yapılamaz. Görev ve hizmetin gerektiği şekilde yapılamadığı yerlerde haliyle adalet yoldan çıkar ve sonra da şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez.
Sosyal paylaşım ve sosyal adalet çok önemli…

Sosyal paylaşımda birçok insanın hak ve hukukları başkalarının sepetine kayabildiği gibi, birçoklarının hakları gasp edilmiş olabilir. Bunlar kamu yüküdür. Dikkat etmek gerekir.

Mevcut Sosyal Güvenlik rakamlarımıza (Mayıs ve Haziran Ayı SGK Raporları) bu incelikle bakalım şimdi;

Aşağıdaki tabloda görülüyor ki, yeşil kart sahibi sayısı 2004 yılında, 6,8 milyon kişiden 2011 Haziran ayı itibariyle 9,3 milyon kişiye çıkmış.

En çok yeşil kart kullanan iller sıralaması da çok önemli.

Yıllara göre yeşil kart sağlık harcamaları da diğer tabloda görülüyor. Bir başka gösterilmeyen tablo da vardı. Yayınlamadım. Bakıldığında il bazında yeşil kart sahibi insanların sayısı bazı illerde daha fazla…

Tablo1

Yıllar 2004 2006 2008 2009 2010 2011/ 06
Yeşil Kartlı Sayısı 6.852.000 8.279.000 9.337.850 9.647.131 9.395.185 9.320.238

![]()

Aşağıdaki rakamlarda sosyal güvenlik aktif çalışanların pasif olanlara oranının yıllar geçtikçe aşağılara düştüğü görülüyor. Bu şu demek; “ 1,87 kişi çalışıyor, 1 kişi pasif oturuyor. Oturanı yani çalışmayanı finanse eden iki kişi bile değil. 1,87 kişi.”

Tablo 2
Aktif/Pasif Oranı (4.a-4.b-4.c)\*
Yıllar 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011/05
Oran 2,04 1,99 1,93 1,92 1,95 1,95 1,87 1,78 1,84 1,87
\*(5510 sayılı kanuna göre ise 4 a ssk-lılar demektir 4 b bağ-kurlular demektir 4 c emekli sandığına tabi çalışanları temsil eder ve memurlar demektir.) Aşağıda tabloda 4 a çalışanların aktif pasif oranının yükseldiği, çalışan iş sahiplerinin oranının yükseldiği anlamını taşıyor. 2,15 kişi çalışarak, 1 ssk emeklisini finanse ediyor demektir.
Tablo 3
Aktif/Pasif Oranı (4.a)
Yıllar 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011/05
Oran 1,93 1,88 1,84 1,93 2,06 2,09 2,06 1,96 2,06 2,15
Aşağıdaki tabloda 4 b çalışan bağ kurluların geçmişte 2,71 kişi çalışıp da 1 kişiyi finanse etmesi dokuz yılda düşmüş, 1,69 kişi çalışıp bir pasif kişiyi finanse eder duruma gelmiş. Yani şu an finanse eden 2 kişi bile değil. 2003 yılında 2,64 kişi finanse ediyormuş. Bağ kur emeklilerinin durumu zaman geçtikçe farklılık göstermektedir.
Tablo 4
Aktif/Pasif Oranı (4.b)
Yıllar 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011/05
Oran 2,71 2,64 2,56 2,34 2,13 2,05 1,82 1,66 1,67 1,69
Aşağıdaki tabloda 4 c çalışan emekli sandığına tabi çalışan memurların sayılarında düşüş olduğu ve ve emekliye ayrılanların sayılarının yükseldiği gözleniyor. Aktif pasif oranının 1,69 tan 1,36 düştüğü görülüyor. Memur kesiminde neredeyse bir kişi çalışıp, bir kişiyi finanse eder duruma gelecek halde…
Tablo 5
Aktif/Pasif Oranı (4.c)
Yıllar 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011/05
Oran 1,69 1,64 1,56 1,49 1,45 1,41 1,37 1,37 1,36 1,36
Aşağıdaki tabloda Sosyal Güvenlik hizmetlerinin 24 627 kişiyle yürütüldüğü gösteriliyor. ![]() Aşağıdaki tabloda Sosyal Güvenlik Kurumunda çalışanların yüzde 83’ünün 10 yıldan fazla hizmetleri olduğunu gösteriyor. Yüzde 26’sı 25 yıldan fazla hizmeti olanlardan oluşuyor. Çalışanları yüzde 30’u 14-21 yıl arası hizmetleri olanlar. ![]() Aşağıda çalışanların sayıları yaş gruplarına göre verilmiş. Tecrübe dolu ve oldukça eski elemanların fazla sayıda çalıştığını söylemek mümkün. ![]() Kurumun açıklarını aşağıdaki tabloda görmek mümkün… ![]() Sağlık harcamalarının bu tabloda ne denli hızla arttığını görebiliyoruz. Aşağıdaki tabloda Sosyal Güvenlik Kurumuna bütçeden yapılan transferlere bakmak lazım. ![]() ![]() Bu tabloda bütçeden yapılan transferler yıllar itibariyle görülüyor. 2000 yılında bütçeden 3,2 milyon TL katkıda bulunulurken, 2002 yılında 9,6 milyon TL katkıda bulunulmuş ve 2010 yılında bu 55,2 milyon TL olmuş. Bu katkının sebebi SGK’nın açığı olarak değerlendirmek mümkün mü? ![]() Birçok makamların ne kadar ek göstergeleri ve emekli ödemeleri olduğu görülüyor. ![]() Dinimizin toplumun Sosyal Güvenliği konusunda önemli ikazları olduğunu belirtmekte de yarar görülür. Bunlar birçok şekilde izah edilmiştir. Korkmayan korksun. Sosyal Güvenlik konulu hadisi ve bir devlet başkanının örneğini ifade edelim… Peygamberimiz buyurmuş ki; "Beş şeyden evvel beş şeyin kıymetini biliniz: Ölümden önce yaşamanın, hastalıktan önce sağlığın, meşguliyetten önce boş zamanların, ihtiyarlamadan önce gençliğin ve fakirlikten önce zenginliğin kıymetini biliniz" Dinimizde ana-babasını katledenin, meşru bir devlete karşı isyan edenin, yol kesip insanların mal ve canına kastedenin cenaze namazı kılınmadığı gibi; Hz. Peygamber, kamu malından birkaç kuruşluk bir miktarı çalan Eşca’lı sahabîsinin de cenaze namazını kılmamıştır. (İbn Hemmam; el-Musannef, 5/244) Hz. Ömer öğle sıcağında soyunup, zekât olarak Beyt-ül-mala (Devlet Hazinesi, Devlet Malı) alınan develeri bağlardı. “Yâ Emire’l-mü’minin! Niçin siz zahmet çekiyorsunuz! Birine emir buyurun bağlasın,” dediler. Hz. Ömer: “Bunlar, fakirlerin hakkıdır. Hak teâlâ beni bunlara bakmağa memur etti. İşlerini de kendim görmem iyi olur. Âhirette bunlar benden sorulacaktır,” buyurdu. Hz. Ömer halife iken bir bayram gelmişti. Herkes çocuklarına yeni elbiseler alıyordu. Hz. Ömer’in oğlunun elbisesi eski idi. Bayram günü çocuklar, eski elbiseli olan halifenin çocuklarıyla alay etmeğe başladılar. Hz. Ömer’in oğlu, ağlayarak babasının yanına geldi. Hz. Ömer, oğluna şefkat edip acıyarak, Beyt-ül-mâlın eminini (memurunu) çağırdı. Oğlunun ağlama sebebini anlattıktan sonra, gelecek`ayın maaşından bir miktar vermesini istedi. Beytül-mâl emini: “Yâ Emirel-mü’minin, yaşayacağınızı muhakkak biliyor musunuz ki, hak etmediğiniz paradan istiyorsunuz?” dedi. Hz. Ömer “Allahü teâlâ’dan başka kimse bilemez,” buyurdu. “O zaman Yâ Halife! Yaşayacağınızı bilmedikten sonra, ne almanız size yakışır, ne de bizim vermemiz makûl olur,” dedi. Hz. Ömer, söylediğine pişman olup, Beytül-mâl emininin sözünü beğendi, hayır duâ buyurdu. Allahü teâlâ çocuğunun kalbine bir yolla teselli verip, her biri safâyı kalb ile gittiler. (Kaynak: Tabakât-ı İbn-i Sa’d cild-3)
Canlı Borsa
YORUMLARI GÖR ( 0 )
Mynet’te En Çok Takip Edilen Hisseler
Hisse

En Çok Aranan Haberler