FİNANS

“Geleceğe Dönüş” gerçeğe doğru…

1980’li yılların ünlü bilimkurgu filmi “Geleceğe Dönüş” (Back to the Future) filminde gördüğümüz evler artık çok uzakta değil…

“Geleceğe Dönüş” gerçeğe doğru…

Gelişen teknolojiden destek alan gelecek mimarisi, hayal gücüyle birleştiğinde bilim kurgu filmlerini andıran şehirlerde yaşamak artık uzak görünmüyor. Dünyanın gün geçtikçe artan nüfusu göz önüne alındığında, yer altı şehirleri ve denizlerde yaşam gibi farklı yaşam alanı arayışlarına gereksinim artıyor.

Yeni nesil binalara ilgi artıyor
Binaların kendi enerjisini üretebilmesi, insanlara daha konforlu ortamların sağlanması, sürdürülebilir binalar, su verimliliği, enerji, atmosfer, malzemeler, kaynaklar, iç mekan, çevre kalitesi gelecek mimarisinin olmazsa olmazları arasında yer alıyor. Yeni Yüzyıl Üniversitesi Mimarlık Bölümü Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Gülay Yedekçi Arslan, fikirleriyle mimarlık dünyasında ilgi uyandırıyor. Türkiye’nin farklı illerinde ve özellikle İstanbul’da konut, iş merkezi, üniversite binası, tatil köyü, banka şubesi, kentsel ölçekte planlama gibi konularda çok sayıda proje ve uygulama çalışmaları yürüten Arslan’ın, gelecek mimarisi alanında Amerika, Hollanda, Almanya’daki üniversitelerle kapsamlı işbirliği bulunuyor.

Eskizde bile imkansızdı, şimdi gerçek oluyor
Gelecek mimarisine ilişkin bilgi veren Arslan, zaman içinde hızla gelişen bilim ve teknolojinin, mimarlığı tasarım sürecinden, malzemeye ve yapım sistemlerine kadar pek çok farklı boyutta etkilediğini belirtti. Bu noktada, imkansızı başarabilme azminin kendisine çekici geldiğini dile getiren Arslan, “Elbette herkes tek katlı ya da iki katlı villa tarzında evlerde yaşamak ister. Ancak, yaşadığımız dünyanın alanı ve yaşayan insan sayısı düşünüldüğünde bu çok da mümkün değil. Yarını düşünerek insanlığa yeni bir vizyon açmak gerekir” dedi.
Yıllar önce eskiz üzerinde tasarlanan ve imkansız olarak nitelendirilen yapı şekillerinin, teknolojinin yapılabilir hale getireceği formlar olarak düşünülmeye başlandığını, artık çağdaş malzeme ve teknolojilerle hayallerdeki yapıların hayata geçirilebildiğini ifade eden Arslan, gün geçtikçe artan nüfusla birlikte, yer altı şehirleri, mega strüktürler, denizlerde yaşam gibi farklı yaşam alanı arayışlarına gidildiğini söyledi.

Mimar, değişen gereksinimlere ayak uydurur
Teknolojide sonu gelmeyen gelişme, değişme ve toplum ihtiyaçlarının, kentlerin artık farklı bir bakış açısıyla tasarlanmasını zorunlu kıldığını anlatan Arslan, “Her tür sosyal donatı imkanının bulunduğu, sürdürülebilir enerjilerin en etkin şekliyle kullanıldığı, çocuğunuzun ya da kendinizin spor alanlarından yaralandığı, komşuluk ilişkilerinin geliştirilebildiği ve çok katlı yapılarda bile insanların ayaklarını toprağa basabildiği mekanlardan oluşan kentler artık bir ihtiyaç haline geldi” dedi. Mimarlık mesleğinin, geçmişten beri insanların bir çok konfor gereksinimlerine cevap veren mekanlar kurmak ve oluşturmak için çabaladığını dile getiren Arslan, “Gelecek mimarlığı, günümüz ve gelecekteki insanların değişen gereksinimlerine çözümler üretebilecek bir mimari anlayışı simgelemektedir. Geleceğin mimarisinin ilham kaynağı kuşkusuz hayal gücüdür. Yapılabileceklerin sınırı sadece hayallerinizle sınırlıdır” dedi.

Temel nokta insanların mutluluğu
Yarının kentlerinin, sürdürülebilir enerji kaynaklarının kullanıldığı, en az gayretle tüm gereksinimlerin karşılandığı, doğanın ve tarihi kültürel değerlerin korunduğu, deprem gibi doğal afetlere dayanımı yüksek, insanın psikososyal ihtiyaçlarını da öngören yaşam alanlarının olması gerektiğini ifade eden Arslan, “Benim bakış açımla mimarlıkta ve geleceğin mimarisinde temel nokta, insanların mutluluğudur. İnsanların mutluluk içinde yaşayabileceği alışılmamış mekanlar tasarlamak ana hedeftir. Şehirlerdeki insanlar, şehirleri de yaşayan organizmalara dönüştürürler; bu organizmaların dengeli ve dolayısıyla sağlıklı olmasını istiyorsak, sürdürülebilirlik önceliğimiz olmalıdır” diye konuştu.

Geleceğin olmazsa olmazı: Yeşil ve akıllı binalar
Gelecek mimarisinde en önemli olmazsa olmaz olgunun, binanın kendi enerjisini üretebilmesi, insanlara daha konforlu ortamlar yaratması olduğunu ifade eden Arslan, şunları kaydetti: “Ayrıca binaların sürdürülebilir olması, herkes için tasarım ilkelerine uygun olarak tasarlanması, su verimliliği, enerji, atmosfer, malzemeler, kaynaklar, iç mekan ve çevre kalitesi de gelecek mimarisinin olmazsa olmazları olarak sayılabilir. Günümüz evlerinden farklarına gelince; yukarıda da söylediğim gibi yenilenebilir, çevre dostu ve sağlıklı yapılar olmasıdır. Günümüz evlerinde, malzeme ve kaynaklar uzun ömürlü değildir, iç mekandaki hava kalitesi ve gün ışığı alımı her yer için eşit olmamakla birlikte yeterli de değildir. Enerji dönüşümüne dair ya hiç ya da az şey yapılmakta, su dönüşümünde tekrar kullanım söz konusudur. Her bir binanın mümkün olan en yüksek düzeyde konfor, güvenlik ve enerji verimliliği sunması esastır. Günümüzde çoğu konut barınma ve kısmi güvenlik gereksinimini karşılarken gelecek mimarisiyle tasarlanan evler, ileri düzey akıllı bina otomasyon sistemleri de dahil olmak üzere tüm teknolojik donanıma sahip neredeyse kimse olmadan kendi kendine tüm sistemini çalışabilir hale getiren ve farklı bir estetik anlayışı ile tasarlanmış yapılardır.

Gelecekte denizlerde bile yaşayacağız!
Türkiye’de nüfus yoğunluğunun, yani bir kilometrekareye düşen kişi sayısının 97 kişi olduğunu kaydeden Arslan, “Bu sayı illerde 11 ile 2 bin 622 kişi arasında değişmektedir. Bu bağlamda geleceği düşündüğümüzde elbette ki yer altı şehirlerine, mega strüktürlere ve denizlerde yaşam gibi farklı yaşam alanı arayışına gereksinim duyulacaktır. Böyle bir durumda da çağdaş ve teknolojik yapım sistemleriyle bu gereksinimlere çözüm olarak yer altı şehirleri, mega strüktürler ve denizlerde yaşam alanı üretilecektir” diye konuştu.

(Çiğdem Pala – AA / Emlak Rotası)

YORUMLARI GÖR ( 0 )
Mynet’te En Çok Takip Edilen Hisseler
Hisse

En Çok Aranan Haberler