Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ''Yarın Türkiye'de bir şeyler ters gittiğinde kimse dönmez ki Merkez Bankasına (bu senin yüzünden böyle oldu). Kimse Merkez Bankasına sormaz. Bunun siyasi sorumluluğu yüzde 100 hükümetin üzerindedir. Merkez Bankamızın da diğer birimlerle ve genel politikayla uyumlu bir çizgi çizmesi önemlidir'' dedi.
Birleşmiş Milletler Genel Kurul çalışmaları nedeniyle Başbakan Tayyip Erdoğan ve beraberindeki heyetle birlikte New York'ta bulunan Babacan, TRT 2'nin programına katıldı. Başbakan Erdoğan'ın Merkez Bankası ile ilgili ifadelerinin hatırlatılması üzerine Bakan Babacan, Merkez Bankası ile çok yakın çalıştıklarını belirterek, şöyle devam etti:
''Merkez Bankası'nın uygulamaları, Türkiye için yeni uygulamalardır. Önceden Merkez Bankası parayı basardı, aylık yüzde 8-10 enflasyon konuşulan bir Türkiye vardı.
Burada önemli olan, Merkez Bankası Türkiye Cumhuriyetinin merkez bankasıdır. Diğer kurumlarla bir eşgüdüm içinde çalışması son derece önemlidir. Merkez Bankasının bağımsızlığının çerçevesi zaten yasada çizilmiştir. Onun ötesinde bir şey değildir. Merkez Bankası olsun diğer bağımsız kurumlar olsun, yasa ile kendisine çizilmiş çerçeve içinde bunu yapmalıdır. Onun ötesinde vereceği kararlar, hükümetin kararlarıdır. Nihai sorumluluk, bu işin siyasi sorumluluğu hükümettedir.
Başbakanımızın çok haklı olarak (onun hesabını biz veriyoruz) cümlesi vardır. O çok doğrudur. Yarın Türkiye'de bir şeyler ters gittiğinde, kimse dönmez ki Merkez Bankasına (bu senin yüzünden böyle oldu). Kimse Merkez Bankasına sormaz. Bunun siyasi sorumluluğu, yüzde 100 hükümetin üzerindedir. Merkez Bankamızın da diğer birimlerle ve genel politikayla uyumlu bir çizgi çizmesi önemlidir.''
Dönem dönem her ülkede hükümetler ile merkez bankası arasında görüş farklılıkları olduğuna, bunun sadece Türkiye'ye özel olmadığına işaret eden Bakan Babacan, Alman Hükümeti ile AB Merkez Bankası arasında yaşanan gerginliği örnek gösterdi.
Özellikle kriz dönemlerinde ''doğru nedir'' sorusuna verilen yanıtın da ''kolay bir yanıt olmadığını'' vurgulayan Bakan Ali Babacan, ''Bu dönemlerde eşgüdüm, iletişim önemlidir. Biz zaten Merkez Bankamız ile çok yakın çalışıyoruz. Bütün önemli toplantılarda, kritik kararlarda Merkez Bankasını işin içine katarız. Onlar da yasayla kendilerine çizilen sınırlar çerçevesinde doğru olanı yapmaya çalışıyorlar'' dedi.
IMF İLE İLİŞKİLER
Ali Babacan, Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yürütülen ilişkiler konusundaki bir soru üzerine de Türkiye'nin şimdiye kadar IMF ile 17 stand-by anlaşması yaptığını ve hiç birinin tamamlanmadığını hatırlatarak, ilk kez AKP hükümetlerinin 17. ve 18. anlaşmaları tamamladığına işaret etti.
''İnanmadığımız, Türkiye için doğru olmayan hiç bir şeyi yapmadık. Türkiye için attığımız adımlara başka kuruluşlar da (bu adımlar doğru adımlar) diyorsa, ondan da biz memnun oluruz sadece..'' diyen Babacan, geçen hafta açıklanan Orta Vadeli Programın (OVP) IMF ile bir anlaşmayı varsayan bir program olmadığını vurguladı.
Ancak, IMF ile yapılacak bir anlaşma ve oradan sağlanacak bir kredinin bu programda öngörülen tabloyu olumluya götüreceğine işaret eden Bakan Babacan, şunları söyledi:
''Yurtdışından uygun şartlarda sağlanabilecek kaynakların, Türkiye'nin büyümesine olumlu etkisi olacak. IMF'den kullanılabilecek kredileri, biz Merkez Bankasına koyacağız. Karşılığında alacağımız para ile iç piyasaya olan borçlarımızı ödeyeceğiz. Ağırlıklı olarak operasyon bu olacak. İç piyasadan borçlanma ihtiyacımız azalacak. Böylece iç piyasada para olacak. IMF'den gelecek her 1 milyar dolar, iç piyasaya bırakılacak 1,5 milyar lira demek. Bu tüketim ve yatırım için kullanılabilecek kaynak olacaktır. Büyümeyi etkileyecektir.
Biz OVP'yi açıkladık, (siz buna bakın) dedik. Bu zeminde ilerde uzlaşma sağlayabilirsek sağlarız. Faiz oranları bellidir. Bizim 7-8 milyar dolar IMF'ye borcumuz var ve yıllık şu günlerde yıllık yüzde 2,1 faiz ödüyoruz. Şu anda Türkiye'nin başka bir kaynaktan bu kadar uygun şartlarda kredi bulması o kadar kolay değil. Ama şu anda olmazsa olmaz noktasında değil.''
Bakan Babacan, ''dayatma var mı'' yönündeki soruya ''dayatma diye bir şeyi kabul etmiyorum'' diye yanıt verirken, şöyle devam etti:
''Biz Türkiye için doğru olmayan hiç bir adımı atmayız. 3 yıllık yapacaklarımızı açıkladık. Eğer bu zeminde, bu çerçevede bir noktaya gelirsek, ilave bir kredibilite unsur olur. Piyasa faizlerinin düşmesi için bu anlaşmayı, bu krediyi kullanmayı tercih ederiz. Ama bizim inanmadığımız, tercih etmediğimiz, doğru olmadığını düşündüğümüz şeyleri Türkiye'de uygulamayız.''
OVP'yi de değerlendiren Bakan Babacan, krizin Türkiye üzerindeki etkilerinin, bu zor dönemde Türkiye'nin hangi stratejilerle, politikalarla çıkarılacağının OVP ile ortaya konduğunu belirtti.
AA