FİNANS

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek: (2)

"(Londra temaslarında yabancıların tepkileri) Para politikasına ilişkin endişeler önemli ölçüde giderildi. Temel kaygı buydu. Nitekim bu görüşmelerin ardından fon girişi de başladı" - "Türkiye'nin çok ciddi çözülemeyecek bir sorunu yok. Fakat FETÖ, bölücü terör örgütü ve Türkiye ile rekabet içinde olan menfaatleri çatışan birçok kesim tarafından ülke, ciddi şekilde dışarıdan kara propaganda ve algı ile gerçeklik arasında farkı büyütecek bir sürecin içine sokuluyor. Allah'ın izni ile seçim sonrasında bunların hepsi tarih olacak" - "Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütün döviz varlıkları döviz borçlarından daha fazla, biz dünyadan alacaklıyız, uzun zamandır da öyleyiz. Dolayısıyla iddia edildiği gibi devlet borç batağında falan değil, devlet Cumhuriyet tarihinin en sağlam dönemini yaşıyor" - "Dünyanın hiçbir yerinde normal siyaset mekanizmasıyla terör örgütlerinin iç içe geçtiği durumlara izin verilmiyor. Keşke bahsettiğiniz parti (HDP) kendisini bölücü terör örgütünün güdümünden çıkarabilse, keşke özgür bir şekilde memleket meselelerini konuşarak, tartışarak, mecliste siyaset yaparak çözme yoluna gitse, şiddete, teröre Türkiye'yi tehdite yönelmese"

Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Londra temaslarında para politikasına ilişkin endişelerin önemli ölçüde giderildiğini belirterek, "Temel kaygı buydu. Nitekim bu görüşmelerin ardından fon girişi de başladı." dedi.

Şimşek, Kanal 7'de Başkent Kulisi programına katılarak gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya ile geçtiğimiz günlerde Londra'da finans kuruluşları temsilcileri ve yatırımcılarla bir araya geldiğini anımsatan Şimşek, yatırımcılara önemli mesajlar verdiklerini ifade etti. Para politikasına ilişkin endişelerin önemli ölçüde giderildiğine dikkati çeken Şimşek, "Temel kaygı buydu. Nitekim bu görüşmelerin ardından fon girişi de başladı." ifadesini kullandı.

Şimşek, sonrasında lirada yaşanan değer kaybı sürecinin, reyting kuruluşlarının açıklamaları, döviz pozisyon açığı olan firmaların veya vatandaşların döviz talebinden kaynaklandığını kaydetti.

Seçim sonrasına ilişkin perspektifin önemli olduğuna işaret eden Şimşek, yeniden dengeleme sürecinin başladığını ve politika setini güçlendirmeye devam ettiklerini bildirdi.

Şimşek, bazı konulara ilişkin soru işaretlerinin köklü bir şekilde giderildiğini ifade ederek, "Dışarıdakiler de bunu söylüyor, aslında Türkiye'nin çok ciddi çözülemeyecek bir sorunu yok. Fakat FETÖ, bölücü terör örgütü ve Türkiye ile rekabet içinde olan menfaatleri çatışan birçok kesim tarafından ülke, ciddi şekilde dışarıdan kara propaganda ve algı ile gerçeklik arasında farkı büyütecek bir sürecin içine sokuluyor. Allah'ın izni ile seçim sonrasında bunların hepsi tarih olacak. Çünkü 5 yıllık yeni bir dönem başlayacak. O 5 yılda milletin iradesi en güçlü bir şekilde Meclis'e, doğrudan doğruya hükümete ve dolaylı olarak yargıya yansımış olacak. Bizim gördüğümüz resim, anketlerden gördüğümüz kadarıyla milletimiz istikrardan yana. Ama önemli ölçüde de milli menfaatlerimizi koruyacak bölgesel ve küresel anlamda Türkiye'yi güçlendirecek bir sonuç olmalı, o da Cumhurbaşkanımızın liderliğinde AK Parti hükümetinin iktidarda kalması." diye konuştu.

- "AK Parti vaatlerinin kaynağını 3 faktör ile karşılayacağız"

Emeklilere bayram ikramiyesi ve diğer seçim vaatlerine ilişkin bir soru üzerine de popülizmin bir tuzak olduğunu ifade eden Şimşek, "Ben prensip olarak ülkenin kendi imkanları içerisinde, dışarıya muhtaç olmadan, yeni dengesizlikler yaratmadan yoluna devam etmesini tercih ve telkin etmiş birisiyim." dedi.

Şimşek, seçimlere giderken AK Parti'nin emeklilere yönelik attığı adımın toplam maliyetinin yaklaşık 22 milyar lira olduğunu belirterek, 65 yaş aylığı ödemeleri de eklenince bunun maliyetinin toplamda 24 milyar liraya denk geldiğini kaydetti. Şimşek, "3600 ek gösterge" vaadinin maliyetinin de 3-3,8 milyar lira arası bir rakam olduğunu ifade ederek, bunlar ve diğer tüm vaatlerin toplamda 27-30 milyar lira civarında bir maliyetinin olacağını, bunun milli gelirin yüzde 1'ine bile denk gelmediğini, ilk açıklanan paketin maliyetinin ise milli gelirin yüzde 0,7'sine karşılık geldiğini belirtti.

Maliye politikası tedbirleri ile bunları telafi edebilmenin nispeten kolay olduğunu dile getiren Şimşek, şunları kaydetti:

"Şu anda sahada muhalefet partilerinin vaatlerinin maliyetlerini toplarsanız, üst üste koyarsanız yaklaşık 200-400 milyar lira arası vaatten bahsediyorsunuz. Dolayısıyla realiteden kopuk olduğu net. Önemli olan burada kaynağı da ortaya koyabilmek. Bugüne kadar AK Parti'nin taahhüt ettiği harcama miktarı milli gelirin yüzde 0,8-0,9 civarında. Bunun için biz kısmen harcama kesintilerine gideceğiz. Cumhurbaşkanımız açıkladı, bakanlık sayısı ciddi şekilde düşürülecek. En sağlıklısı harcama kesintisi, ideal olarak devletin küçültülmesi lazım. Ardından vergiyi artırmadan tabana yayacak, vergi reform tasarımız zaten Meclis'te, bununla yine gelirleri artıracağız. Üçüncü olarak da dünya ve Türkiye'de ekonomik faaliyetler dijitalleşiyor. Giderek kayıt dışı kalmak gerçekten zor. Bu alanda çok ciddi yatırımlar yapıldı. Bu üç faktör, bir, harcama kesintisi, iki, verginin tabana yayılması, üçüncüsü teknolojinin kullanılarak risk değerlendirme modeli ile ekonominin kayıt içine alınması ile çok rahat bir şekilde AK Parti hükümetlerinin vaatlerini karşılayabilecek bir model öngörüyoruz. Bunları açıkladığımda yatırımcılar tarafından satın alınıyor."

- "Devletin aşırı borçlu olduğunu iddia edemezsiniz"

Şimşek, muhalefetin Türkiye'nin borç yükünün giderek arttığına yönelik eleştirilerini de değerlendirerek, şöyle konuştu:

"Türkiye'nin bütün borcu, vatandaşın, bankaların, reel sektörün, devletin bütün borcunun milli gelire oranı yüzde 142. Bize benzer gelişmekte olan ülkelerde bu oran yüzde 211, gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 390. Dolayısıyla Türkiye gelişmekte olan ülkeler ve gelişmiş ülkelere göre en az borçlu ülkeler arasında. Türkiye yüksek borçlu ülke değildir. Devletin bütün kamu borcunun milli gelire oranı brüt olarak yüzde 28, net olarak yüzde 8,5. Gelişmekte olan ülkelerde bu oran yüzde 49, bütün dünyada bu ortalama yüzde 82. Biz dünyaya göre üçte bir borçluyuz. Devletin aşırı borçlu olduğunu iddia edemezsiniz, kim iddia ediyorsa rakamları okumasını bilmiyordur ya da yalan yanlış bilgilerle siyaset yapıyordur."

Türkiye'nin hane halkının borcunun milli gelire oranının yüzde 18 olduğu, bu oranın dünyada ortalama yüzde 59 seviyesinde bulunduğu bilgisini veren Şimşek, "Özel sektörün borcunun milli gelire oranı Türkiye'de yüzde 68, bu oran dünyada ortalama yüzde 87. Gelişmiş ülkelerde çok daha fazla, reel sektörün borcunun yarısı döviz cinsinden, o yarısının yarısı da Türk bankalarına dövize endeksli. Aslında durum öyle iddia edildiği kadar vahim değil, ama reel sektörün borçluluk oranı biraz yüksek. Dış borcun toplamının milli gelire oranı yüzde 53, bunun 37 puanı özel sektör borcu ama özel sektörün borcuna bakmak doğru bir yaklaşım değil, çünkü bunların varlıkları da var. Türk şirketlerine varlıklarıyla birlikte bakmak lazım. Borç meselesinde samimi bir şekilde rakamlara bakmak istiyorlarsa şunu görecekler, Türkiye genel olarak en az borçlu ülkeler arasında. Türkiye, hanehalkı ve devletin bilançosu bakımından en güçlü ülkeler arasında." değerlendirmesinde bulundu.

Şimşek, vatandaşları borçlanmada döviz ve faize karşı korumaya aldıklarını, şimdi de bunu büyük şirketler için yapacaklarını belirterek, "Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütün döviz varlıkları döviz borçlarından daha fazla, biz dünyadan alacaklıyız, uzun zamandır öyleyiz. Dolayısıyla iddia edildiği gibi devlet borç batağında falan değil, devlet Cumhuriyet tarihinin en sağlam dönemini yaşıyor." ifadesini kullandı.

- "AK Parti olarak siyasete alan açtık"

Şimşek, Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş'ın tutukluluğuna ilişkin soruyu yanıtlayarak, Türkiye'nin bütün farklılıklarını zenginlik olarak gören bir parti olduklarını, on yıllarca süren ret, inkar ve asimilasyon siyasetine son verdiklerini, vatandaşların kültürel, siyasi haklarını doya doya yaşaması için yasaklarla mücadele ettiklerini söyledi.

AK Parti olarak siyasete alan açtıklarının altını çizen Şimşek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Ama dünyanın hiçbir yerinde normal siyaset mekanizmasıyla terör örgütlerinin iç içe geçtiği durumlara izin verilmiyor. Keşke bahsettiğiniz parti (HDP) kendisini bölücü terör örgütünün güdümünden çıkarabilse, keşke özgür bir şekilde memleket meselelerini konuşarak, tartışarak, mecliste siyaset yaparak çözme yoluna gitse, şiddete, teröre Türkiye'yi tehdite yönelmese. Türkiye'nin huzuru, kardeşliği, barışı, refahı buna bağlı, biz bu alanı açtık. Şu anda bir sorun varsa herkesin oturup geriye bakarak özeleştiri yapması lazım. Türkiye durup dururken OHAL'i mi getirdi? Gelir gelmez OHAL'İ kaldıran hükümet neden OHAL'i getirsin? Türkiye, dünyanın en karmaşık darbe girişiminden birine sahne oldu. 2014'ün ekim olaylarından itibaren Türkiye'ye yönelik çok boyutlu bir terör tehdidi ortaya çıktı. 2016'nın sonuna kadar Türkiye 30 büyük terör saldırısına sahne oldu. Biz OHAL'i bu mecburiyetlerden dolayı getirdik. Yoksa 2 gün dahi bunun olmasını biz istemeyiz. Eğer Türkiye'de terörün belini kırmazsanız bu ülkede ne demokrasi ne huzur ne refah ne de barış olur. En öncelikli konu terör ile mücadeledir. AK Parti hükümetleri de bunu yapıyor."

(Bitti)

YORUMLARI GÖR ( 0 )
Mynet’te En Çok Takip Edilen Hisseler
Hisse

En Çok Aranan Haberler