FİNANS

"Dünya bölgesel kalkınmaya döndü, sıra Türkiye'de"

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, bölgesel kalkınmanın sadece geri kalmış bölgeler için bir teşvik sistemi olarak görüldüğü dönemin sona erdiğini savunarak,dünyanın gelişmiş ekonomilerinde, bölgenin mevcut yapısal sorunlarını göz ardı eden yaklaşımın yerini bölgelerin rekabet gücünün artırılmasına bıraktığını ve Türkiye’nin de artık bölgesel kalkınmayı öne çıkarması gerektiğini söyledi.

Dr. Alpay Filiztekin tarafından hazırlanan rapora dayalı olarak gerçekleştirilen, “Türkiye’de Bölgesel Farklar ve Politikalar” seminerinin açış konuşmasını yapan Arzuhan Doğan Yalçındağ, “Türkiye’de bölgeler arasında çok ciddi sosyo-ekonomik gelişmişlik farklılıkların mevcut olduğunu belirterek “ Bu farklılıklar, hem ulusal düzeydeki bazı politikalarımızın etkin sonuçlar vermesi ve sürdürülebilir büyümenin sağlanması yolunda engel oluşturmakta, hem de Avrupa Birliği’ne üyelik yolunda, mesafe kat etmemiz gereken en önemli alanlardan biri olarak ortaya çıkmaktadır” dedi.

BÖLGESEL KALKINMADA İNOVASYON

Tüm dünyada ve özellikle Avrupa Birliği’nde bölgesel gelişmenin önemli ayaklarından birinin inovasyon olduğunu ifade eden Yalçındağ sözlerine şöyle devam etti: “Avrupa Birliği’ne baktığımız zaman, bölgesel kamu harcamalarının, son on yılın ilk yarısında yıllık yüzde 3.6’lık bir büyüme gösterdiğini ve aynı dönemde ortalama yüzde 1.7 olan GSMH artışının yaklaşık iki katı olarak gerçekleştiğini görüyoruz. Bu oran, kamu yatırımı kararlarının giderek bölgesel merkezler tarafından, daha başka bir ifadeyle, bölgelerin kendi ihtiyaçları doğrultusunda alındığını gösteriyor. Çoklu yönetişim ilkesi Avrupa’da hızla yayılıyor. Ükemizde de bölgeler arası gelişmişlik farklarının giderilmesi için mutlaka bölgelerin yenilikçilik ihtiyaçlarına göre çeşitli politikaların benimsenmesi gerekmektedir.”

BÖLGESEL İNOVASYON MERKEZLERİ OLUŞTURUYORUZ

TÜSİAD olarak, TÜRKONFED, Ulusal İnovasyon Girişimi ve TÜSİAD- Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu ile birlikte çok kapsamlı bir proje başlattıklarını anlatan Yalçındağ, bölgelerin rekabet gücünün inovasyon potansiyellerinin etkin değerlendirilmesi yoluyla artırılması için Bölgesel İnovasyon Merkezlerinin oluşturulmasına çalıştıklarını kaydederek şöyle dedi: “Makro ekonomik istikrar, sürdürülebilir bir büyüme için şarttır. Ancak, bunun için, ulusal düzeyde alınacak makro kararların bölgesel ve sektörel düzeyde belirlenecek mikro politikalarla mutlak surette desteklenmesi gerekmektedir. Bu nedenle, bölgesel ve sektörel yapıların ortaya konularak, bölge-sektör bağlamında avantajlarımızın, potansiyellerimizin ve oluşturulması gereken politikaların belirlenmesi, yüksek ve sürdürülebilir bir büyüme için son derece önem taşımaktadır.Sektörel çeşitlenmeyi geliştirecek, bölgelerin rekabet avantajlarına uygun sektörlerde uzmanlaşmalarına olanak sağlayacak politikalarla bölgeler arası gelişmişlik farklılıkları ile gelir ve istihdam olanaklarındaki uçurum azalacağı gibi, Türkiye’nin büyüme potansiyelinin daha da artırılması mümkün olacaktır.”

BÖLGESEL KALKINMA ŞART

Bölgelerarası eşitsizliğin önemli göstergelerinden birinin de gelir dağılımındaki farklılıklar olduğuna değinen Yalçındağ özetle şu görüşleri dile getirdi: “Hepimiz biliyoruz ki, zengin bölgelerden fakir bölgelere para aktarmak, bölgeler arası gelir farkları sorununa ancak kısa vadeli çözümler sunmaktadır. Uzun vadede zayıf olan bölgelerde büyümeyi sağlayabilmek ve geliri artırabilmek için, fiziki ve beşeri kaynaklara yatırım yapmak ve bölgelerin tümünün rekabet gücünü artırmak gereklidir. Bu, ulaşım, sağlık, eğitim, enerji, telekomünikasyon ve bilgi teknolojileri gibi temel altyapıların iyileştirilmesi; Ar-Ge ve inovasyon desteklerinin yükseltilmesi; bölge ekonomisinin ihtiyaçlarına göre iş gücü piyasasının, özellikle eğitim yoluyla değişen ekonomik koşullara adapte olmasının sağlanması ve başta KOBİ’ler olmak üzere yatırım destekleri de dahil olarak işletmelerin geliştirilmesi ve bölgelerin ve şehirlerin cazibelerinin yeni iş imkanları için artırılması ile sağlanabilir.”

REKABET GÜCÜNÜ KAYITDIŞILIK AZALTIYOR

Bugün rekabet gücünü azaltan etkenler arasında, ulaştırma ve lojistik altyapısının eksikliği, enerji ve iş gücü maliyetlerinin yüksekliği, kalifiye iş gücü konusunda yaşanan eksiklikler, ithal hammadde fiyatlarının yüksekliği yanı sıra kayıt dışı ekonominin ön plana çıktığını vurgulayan TÜSİAD Başkanı, “Ancak, altyapı yatırımları yapılırken de çok dikkatli olmak ve varolan kaynakları en verimli şekilde kullanmak zorunda olduğumuzu da unutmamalıyız. Kısa vadeli ihtiyaçların giderilmesi için, uzun vadedeki etkileri ve stratejileri düşünülmeden yapılan yatırımlar da bölgeler arası eşitsizliklerin azaltılması amacıyla yapılsa da uzun vadede bu eşitsizlikleri artırıcı etki yaratabilmektedir. Bu yatırımlar yapılırken, bölgede yaşayan vatandaşların yaşam kalitelerinin yükseltilmesinde önemli farklar yaratacak altyapı yatırımlarına da ağırlık verilmesi gerekmektedir” diye konuştu.

KADININ ROLÜ

Bölgeler arası eşitsizliğin önemli kaynaklarından birisinin de eğitilmiş insan kaynaklarının eşitsiz dağılımı olduğunu söyleyen Yalçındağ “Büyüme ile arasındaki etkileşimin geçmişe kıyasla ciddi boyutta yükselmiş olması nedeniyle eğitim, geleceğe yönelik stratejilerin oluşturulmasında hayati bir önem taşır hale gelmiştir. Ülkemiz açısından, toplumun önemli bir kesiminin yeterli düzeyde ve kalitede eğitim almamış olması, hem istihdam edilmelerini zorlaştırmakta, hem de istihdam edildikleri takdirde düşük verim alınmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, eğitim, büyümenin ayrılmaz bir tamamlayıcı unsuru olarak düşünülmelidir. Burada, aynı zamanda, kadının eğitimi ve istihdama katkısının artırılmasının ne kadar önemli olduğunu da önemle vurgulamak istiyorum” dedi.

KALKINMA AJANSLARI VE AB FONLARI

TÜSİAD Başkanı Yalçındağ konuşmasının son bölümünde, bölgesel politikaların belirlenmesi ve uygulanmasında, bölgesel aktörlerin bu sürece dahil edilmesinin sorunların ve ihtiyaçların doğru tespiti için gerekli olduğunu dile getirerek sözlerini şöyle tamamladı: “Bu kapsamda Kalkınma Ajanslarının rolünü çok önemli buluyoruz. Ancak, bu yapılar oluşturulurken, yapılarının gönüllü üyeliğe dayalı iş dünyası örgütlerinin temsilini içeren bir şekilde örgütlenmeleri büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde, merkezi otoritenin şubeleri gibi çalışacak olan yapılar, bizleri, günümüzde ortaya konulması gereken yaklaşımdan uzaklaştıracaktır. Yeni oluşturulacağı açıklanan Kalkınma Ajanslarında bu konuya dikkat edilmesi gerektiğini dile getirmek istiyorum. Aynı zamanda, bu yapılar, sadece AB fonlarının dağıtılması için birer mekanizma olarak düşünülmemeli, çok daha geniş bir perspektiften, bölgenin gerçek ihtiyaçlarının ve kaynaklarının tespiti ile bunları bir araya getiren, çözüm üreten mekanizmalar olarak şekillendirilmelidir.”

YORUMLARI GÖR ( 0 )
Mynet’te En Çok Takip Edilen Hisseler
Hisse

En Çok Aranan Haberler