İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük, krizle birlikte, artık İstanbul'daki sanayicinin de çok zor durumda olduğunu ve teşviğe ihtiyaç duyduğunu bildirdi.
Küçük, İSO Yönetim Kurulunun önümüzdeki günlerde gerçekleştireceği Ankara ziyaretinin ele alındığı mayıs ayı meclis toplantısında yaptığı konuşmada, 2009 yılının ilk üç ayında üretim ve istihdamda karşılarına çok olumsuz bir tablo çıktığını, sanayi sektörü üretiminin geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 22 oranında küçüldüğünü hatırlattı.
Son verilere göre, sektörel bazda istihdamda en büyük kaybın, yine sanayide olduğunu belirten Küçük, ''Sanayi istihdamı, bir yıl içinde 354 bin kişi, yani, yüzde 8 oranında azalmıştır. Şubat dönemi itibarıyla, açık işsiz sayımız, neredeyse 4 milyon kişiye yaklaşmıştır. Tam rakam, 3 milyon 802 bin kişi... Uluslararası kabul gören en geniş işsizlik tanımıyla, bu rakama iş aramayıp çalışmaya hazır olanları, mevsimlik çalışanları eklediğimizde ise işsiz sayısı 6,5 milyon kişiye, işsizlik oranı da yüzde 25'e yaklaşmaktadır'' diye konuştu.
The Economist Dergisinin verilerinden yararlanarak, dünyaya bakıldığında Türkiye'nin işsizlikte üçüncü sırada olduğunu kaydeden Küçük, Türkiye'nin en önemli ekonomik ve sosyal yarasının işsizlik olduğunu söylemenin yanlış olmayacağını vurguladı.
Küçük, 5 puanlık indirime rağmen primlerinin hala çok yüksek olduğunu belirterek, ''İndirim isterken bütçe kısıtlarının farkındayız. Daha önce de gündeme getirdiğimiz üzere, en azından primlerini düzenli ödeyen işletmeler için, belirli bir süre, belirli bir oranda indirim düşünülebilir'' dedi.
Sanayi üretiminin, ocak ayında yüzde 21,3, şubat ayında yüzde 23,8 küçülme oranlarından sonra, mart ayında yüzde 20,9 küçüldüğünü anımsatan Küçük, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Normal şartlarda, yüzde 20,9 çok yüksek bir küçülme oranıdır. Ama, adeta uçurumdan aşağı son sürat düştüğümüz koşullarda, bu oranı ehven-i şer olarak karşıladık. Üretimdeki düşüşte dibin görüldüğünü, olumsuz gidişin artık hız kestiğini düşünmeye başladık. Ümit verici bir diğer gelişme, ufak da olsa, kapasite kullanımının da artmış olmasıdır. İmalat sanayinde kapasite kullanım oranındaki bu yukarı yönlü kıpırdanma hükümetin krize karşı aldığı tedbirlerin, kısmen netice verdiğinin göstergesi olarak da kabul edilebilir.''
ÖTV ORANLARINDA İNDİRİM
Tanıl Küçük, otomotivde şubat ayında yüzde 47,5 olan kapasite kullanımının, mart ayında yüzde 54'e, nisan ayında ise yüzde 58,4'e çıktığını, mobilya sektöründeki artışın da dikkati çekici olduğunu belirterek, benzer tedbirlerin tüm sektörleri kapsayacak şekilde mutlaka devam etmesi gerektiğini söyledi.
Kötü gidişte hız kesmenin başladığını düşündüren başka işaretler de bulunduğunu dile getiren Küçük, Kredi Garanti Fonunda dün gelişme sağlandığını ve Fona, Hazine desteği sağlayan yasa tasarısının TBMM Plan Bütçe Komisyonunda kabul edildiğini, bu acil konuda diğer aşamaların da en kısa sürede tamamlanmasını beklediklerini kaydetti.
Küçük, Merkez Bankası faiz indirimlerinin risk primi yüksekliği gerekçesiyle reel sektörün kredi maliyetlerine yansımadığını, kredilerde hala yüzde 20-25'ler civarında faiz oranları söz konusu olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti: ''Mevcut şartlarda, hangi işletme böyle bir faiz yükünün altından kalkabilir? Kredilerini geri ödeyebilir? Bu soruna çare bulunmadığı takdirde reel sektördeki kan kaybı devam edecektir. Bankalarımıza gelince, BDDK'nın verilerine göre, 2009'un ilk üç ayı sonunda bankaların karı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 33 oranında artmıştır. Burada bir gerçeğe dikkati çekmek istiyorum karlılık cephesinden baktığımızda sanayi sektörü bankacılığın epey gerisindedir.
Ancak, ekonomiye katkı bakımından durum çok farklıdır 2008 yılında, cari fiyatlarla, sanayi sektörünün, GSYH içindeki payı yüzde 19,6 iken, mali aracı kuruluşların payı yüzde 3,5'tur. Bu veri, katma değer yönünden, sanayi sektörünün ağırlığını göstermektedir.
2007 yılında 23 bankanın gelirinin, bin büyük sanayi kuruluşunun toplam cirosu içindeki payı yüzde 27,2'dir. Sayısal olarak, bin sanayi kuruluşunun ancak yüzde 2,3'üne karşılık gelen bankaların, gelirlerde, bu derece yüksek oranda bir paya sahip olması dikkat çekicidir. 2008 Fortune Global 500 verilerini temel alarak bir ön çalışma gerçekleştirdik. 2008 yılında, İngiltere'den 20, Almanya'dan ise 24 kuruluş Fortune Global 500 listesine girmiş bulunmaktadır. Almanya'dan Fortune 500'e giren kuruluşların toplam karı içinde, 6 bankanın payı yüzde 7,4 iken, İngiltere'de bu oranın yüzde 43,4 ile daha yüksek olduğunu görmekteyiz.''
İSO'DAN YENİ BİR ÇALIŞMA
Yerli girdi üreten sektörler ve katma değer potansiyeli yüksek sektörlerin mutlaka özel olarak desteklenmesi gerektiğini vurgulayan Küçük, buna uygun sanayi politikalarının oluşturulmasına katkıda bulunmak üzere, İSO Araştırma Şubesinin, TÜİK'in yayımladığı girdi-çıktı verilerini kullanarak, en fazla katma değer oranına sahip olan, en fazla yerli girdi kullanan ve toplam üretimdeki payı yüksek olan sektörleri ortaya çıkarmayı hedefleyen bir çalışma başlattığını bildirdi.
Küçük, yeni teşvik yasası çalışmalarına değinirken de, ''Teşvik sisteminin bölgeler arası dengesizlikleri giderecek tarzda dizayn edilmesi gerektiği muhakkaktır. Ancak bugün krizle birlikte, artık İstanbul'daki sanayici de çok zor durumdadır ve teşvike ihtiyaç duymaktadır. Yeni teşvik sistemi oluşturulurken, yerli girdi kullanımı ve katma değer potansiyeli yüksek sektörlerin ve de gelişmiş bölgelerdeki sanayicilerin de teşvik edilmesine dikkat edildiğini ümit ediyoruz'' şeklinde konuştu.
İSO Meclis Üyesi Süleyman Orakçıoğlu da asgari ücretle çalışan bir kişiye 10 ayda yüzde 10 prim desteği verilmesi halinde bunun devlete maliyetinin 815 lira, bu kişinin işsiz kalması durumunda ise devletin gelir kaybının 6 bin 771 lira olduğunu ileri sürdü.
Sedat Aloğlu da zimmet maddesi oldukça finans ile reel sektör arasındaki ilişkilerin bu dönemde normalleşmesini bekleyemeyeceklerini ifade ederek, IMF ile anlaşmanın paradigmasında değişiklik, üretimi destekleyen bir program olması gerektiğini söyledi.
Oktay Duran ise ''Üretim yapan, fatura kesen, vergi veren bizleriz, krizi yaşayan bizleriz. Kurumlar Vergisi gibi tahsil etmediğimiz faturanın parasını 2-3 ay sonra ödersek, her halde kurumlarımız biraz nefes alır'' dedi.