FİNANS

Kritik sinyal veren göstergeler

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, bu yıl, önceki yıllarda olmayan çok sayıda iç ve dış faktörlerin etkili olduğuna işaret ederken, "2007
yılındaki gelişmeler, bizi yeni bir inisiyatifin kullanılması konusunda çok büyük mesaj ve sinyaller veriyor" dedi.

TÜSİAD'ın Hilton Otelinde yapılan Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında konuşan Bakan Ekren, 2007'nin ilk özelliğinin, yükselen piyasalarda dalgalanma trendinin devam etmesi olduğunu, ayrıca cumhurbaşkanlığı seçim süreci, genel seçimler, global likidite veya enformasyon krizi, bölgesel değişmeler, Irak ve terör olayı ile referandumun da bu yılın en önemli gelişmeleri olduğunu anlattı.

Ekonomik ve siyasi istikrar sağlanması yanında, kamu- özel sektör işbirliği ve diyaloğu sayesinde, ekonomide çok fazla bir kırılganlık olmadığını kaydeden Bakan Ekren, kritik sinyal veren göstergeleri ise "büyüme oranı, istihdam, bütçe, cari açık ve enflasyon oranı" olarak
sıraladı.

Gelinen noktadaki farklılığın nedenini, "normalleşme yolunda attığımız adımların bize getirdiği kritik eşik" olarak değerlendiren Bakan Ekren, şöyle konuştu:

"EKONOMİNİN YENİDEN İVME KAZANMASI GEREKİYOR"

"Ekonomi normalleşme ve düzelme sürecinden sonra farklı bir platforma geldiğinden, yeniden bir ivme kazanması gerekiyor. Bu göstergelere bakıp, bize yönelttiği sinyalleri, karşılıklı olarak çok açık şekilde belirlememiz gerekir. Bunun verdiği ilk mesaj, yeni inisiyatiflerin artık alınması gerektiği hususudur. Gıda, petrol fiyatlarındaki artışlar. Enformasyon krizi haline gelen global krizi yakından incelemek ve değerlendirmek zorundayız. Kuraklık ve iklim değişikliğinin, sanayi ve inşaat sektöründeki gelişmelerin kısmen farklılaşmaya başladığını, net mal ve hizmet ihracatındaki gelişmelerin üzerinde durulması gereken bir sinyal verdiğini, talep unsurlarındaki gelişmelerin, özel sektörün canlandırılması konusunda yeniden bir bakış tarzının önem kazandığını, küresel sermaye girişindeki yıllık değişimleri bir daha gözden geçirilmesi gerektiğini, piyasalar arasındaki kaymaların hem küresel ortamda, gelişmiş ve yükselen piyasaların kendi içinde de farklılaşma sürecinin söz konusu olabileceğini, girdi-çıktı fiyatlarındaki farklılaşmanın ise hepsinden önemli bize ekonomide yeni bir atılım için önemli sinyaller verdiğini söyleyebiliriz."

YÜZDE 7'LİK BÜYÜME İÇİN VERİMLİLİK ARTIŞI

Sağlanan gelişmelerin, ekonomik istikrarın sağlandığını gösterdiğini vurgulayan Ekren, istikrar ile büyümeyi sağlayan bir ortamdan sonra, "büyüme ile istikrarın" sağlanacağı ortama geçilmesi gerektiğini, büyümenin de temel dinamiğinin, motorunun özel sektör olduğunu vurguladı.

Ekonomi yönetiminin, faiz dışı fazlanın milli gelire oranını artırarak, kamu net borç stoğunun milli gelire oranını da azaltarak enflasyona verebileceği desteğin en iyisini verdiğine dikkati çeken Bakan Ekren, "önümüzdeki dönemde en kritik nokta, yüzde 7 büyüme için yüzde 30 verimlilik artışı gerektiği. Bu da ciddi bir yatırım gerektiriyor. Özel sektör, ortalama yüzde 3 civarında tasarruf artışını gerçekleştirmek zorunda" diye konuştu.

ÖZEL SEKTÖRE ÇAĞRI

Özel sektör büyümenin temel dinamiği olduğundan, tasarruf artışı konusunda karşılıklı olarak neler yapabileceğinin, hükümetle birlikte belirlenmesi gereğinin altını çizen Bakan Ekren, konuşmasına şöyle devam etti: "Dezenflasyon sürecine, likidite ve büyümeye bakıldığında, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında bir farklılaşma var. Son 5 yılda hem avro-dolar paritesinde hem emtia fiyatlarında hem petrol fiyatlarında hem de faiz oranlarında farklı bir trend söz konusu olmuştur. Bu trend
iyi yönetilebildiği için, en azından maliyetleri önemli ölçüde kontrol altına alınabilmiştir. Globalleşmenin bu hızla devam edeceğini varsaydığımızda, ekonomiler
bakımından kırılganlığın devamlı olup olmayacağı, verimlilik ve ülkenin gelir düzeyini dikkate alınabilir bir düzeye çıkartmaya bağlı. Kırılganlık ve sürdürülebilirlikler konusunda çok şeffaf ve cesur olmak zorundayız. Yeni dönemde sadece bütçe ve fiyat politikalarıyla, ekonomide arzulanan sonuçlara uzun süre gidilemez. Türk ekonomisini evrensel koşullarda işleyen bir piyasa ekonomisi haline getirmek, Türk ekonomisinin global rekabete dayanabilecek bir yapıya kavuşturmak gerekiyor."

"SORUNU, BİRLİKTE ÇÖZÜLECEK SORUN OLARAK GÖRMEK LAZIM"

Bütçe ve fiyat politikalarını uygulamak ana hatlarıyla ekonomi yönetimine bırakılırsa, piyasa ekonomisinin işleyişi ile rekabet gücünü artırmanın da özel sektörün sorumluluğunda olduğunu vurgulayan Başbakan Yardımcısı Ekren, "(sorun benim kıta sahanlığımda oluşmasın) mantığıyla değil, birlikte çözülecek sorun olarak görmek lazım. Yeni süreçte hem ilişkinin kalitesi hem de tablonun okunmasında ortak bir payda da üretmek zorundayız" dedi.

REEL SEKTÖRDEN BEKLENTİLER

Reel sektörden, bir başka deyişle üreten kesimden beklentileri ana hatlarıyla "ihracat, yatırım, verimlilik ve üretim" olarak sıralayan Ekren, kamudan beklenenin ise 'sade ve etkin devlet, etkin denetim yanında vergileri oluştururken, özel sektör, çevre ve halkın ihtiyaçlarını dikkate almak" olduğunu anlattı.

Dış ekonomik sektörden ise aktif dışa açılmayı beklediklerini ifade eden Ekren, artık ihracatın yerli kaynaklarla, katma değeri daha fazla olacak bir modelle yapılması gerektiğini, finansmanını daha kalıcı, daha rasyonel, tutarlı ve sorun yaratmayacak bir yapıya kavuşturmak ve doğrudan yatırımlara öncelik vermek gerektiğini vurguladı.

VATANDAŞ, EĞİTİLEREK İSTİHDAMA KAZANDIRILACAK

Verimlilik artışının önemli olmasına karşın, istihdam sorununu çözmede yeterli olmadığına vurgu yapan bakan Ekren, verimlilik ve katma değer artışından fedakarlık etmeden, vatandaşı hızla eğitilerek istihdam piyasasına kazandırmayı hedeflediklerini söyledi.

Öte yandan ekonomide son yıllarda sağlanan iyileşmelere dikkat çekerek, hükümetin mali disiplin konusunda önemli bir başarı sağladığını dile getiren Ekren, dış politikada ulusal menfaatleri ön planda tutan, Türkiye'nin bölgesel ve küresel aktör olması için gerekli inisiyatifleri çekinmeden alan bir politika ve strateji yürüttüklerini kaydetti.

TERÖRLE MÜCADELE VE ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ

Terörle mücadelede de, terörle ilgisi olmayanların mağdur olmaması için teröre 'doğrudan ya da dolaylı destek' verenlere yönelik ekonomik, siyasi, diplomatik, askeri, kültürel ve sosyal yaptırımların, amaca ulaşacak şekilde, bir demet halinde uygulanması gerektiğini savunduklarını hatırlatan Ekren, anayasa değişikliği konusunda da, katkısı olabilecek kurum ve kişilerin, ayrım yapmadan katkı verebileceğini bildirdi.

YORUMLARI GÖR ( 0 )
Mynet’te En Çok Takip Edilen Hisseler
Hisse

En Çok Aranan Haberler