Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı Ersin Özince, yatırımcıların, kendi ülkelerine ve düşük riskli varlıklara yöneldiğini belirterek, "Lodos çıktığı zaman kıyıya kaçılmaz, açığa kaçılır. Daha derin piyasalara gidilir ki karaya oturulmasın" dedi.
Özince, bu nedenle büyük miktarda sermaye çeken gelişmekte olan ülkelerden net sermaye çıkışı başladığını bildirdi.
Özince, Perakende Bankacılık Trendleri toplantısında yaptığı konuşmada, krizin ne zaman sonuçlanacağı ve etkilerinin ne boyutta olacağının henüz öngörülemediğini ifade etti, finasal piyasalarda borç verilebilir kaynaklarda büyük bir daralma olduğunu, bir yandan finansal koşulların kötüleşirken, bir yandan da risk algılamasının hızla değiştiğini kaydetti.
Özince, uluslararası piyasalardan özel sektörün ve bankaların borçlanma imkanlarının daraldığını, vadesi gelen borçların tamamının çevrilmesinin çok zor olduğunu, bu kez borçluların değil alacaklıların durumu bozulduğu için kreditörlerin, borç verdikleri ülkelerin durumuna bakmaksızın alacaklarını geri istediğini ifade etti.
Özince, bu dönemde ümit veren tek gelişmenin küresel nitelikteki soruna küresel nitelikle çözüm arayışları olduğunu belirterek, "Şu anda asıl çabanın, sorunun derinleşmesinin ve yayılmasının önlenmesine verilmesi olumlu bir gelişmedir. Alınacak önlemler önemli ölçüde finansal sektörün yeniden yapılandırılması, düzenlenmesi ve denetimine ilişkin olacaktır" diye konuştu.
Geleceğe yönelik risk hesaplanması, fiyatlanması, yönetimi ve denetiminin bundan sonraki dönemin belirleyici unsuru olacağı beklentisinin bulunduğunu dile getiren Özince, yaşanan gelişmelerden önemli dersler çıkarılarak alınacak önlemlerin daha istikrarlı ve sağlıklı bir ekonomik işleyişi getireceğinden kuşku duymadığını söyledi.
Türkiye'de yaşanan deneyimlere de değinen Özince, finansal sektörün mali yapısının güçlenmesi yanında, kamunun iç tasarruflar üzerindeki baskısının azalması sayesinde özel sektöre açılan kredilerin arttığını ve çeşitlendiğini anlattı.
Özince, son dönemde Türkiye'de tasarruf oranının düştüğüne dikkati çekerek, yurt içi tasarrufların GSYH'ye oranının 2002 yılında yüzde 18,8'den 2008'de yüzde 16'ya gerilediğini, tasarruf oranının düşmesinin sadece tüketim artışıyla açıklanamayacağını, katma değer yaratılmasındaki güçlüklerin de dikkatli değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.