Finansbank Grup CEO'su Ömer Aras, global krizde devlet yardımı almamış tek bankacılık sektörünün Türkiye'de olduğunu ve kutlanması gerektiğini söyledi. Aras, ABD'den iyi sinyaller geldiği için krizin dibi bulduğu inancını taşıdığını belirterek, "Türkiye son çeyrekte büyümeyi yakalar. Reel sektörün desteklenmesi dolaylı olarak bankacılara da yarıyor" dedi.
Sabah Gazetesi'ne açıklamalarda bulunan Aras, IMF anlaşmasının son derece önemli olduğunu belirterek, "çünkü Türkiye, kaynakları yeterli olmadığı için dışarıdan kaynak alan bir ülke. Dolayısıyla IMF ile anlaşma bir güven unsuru taşıyor. Bunun önceden yapılması daha yararlı olurdu ama bunun mutlaka da yapılması gerekiyor. Bu yeni çıkarılan esneklik limitleri bildiğim kadarıyla bizim durumumuza uygun değil. IMF bizimle klasik bir stand by anlaşması yapmayı tercih edecek. Bu da güvence anlamında ihtiyaçlarımıza uygun" dedi.
Aras şöyle devam etti:
"Türkiye IMF anlaşmasını erken yapsaydı çok daha iyi olurdu da tam diyemeyiz çünkü herkes artık biliyor ki Türkiye ekonomisi göreceli olarak bu krize çok daha sağlam girdi. Özellikle finans sisteminin yapısı bunu ortaya koydu. 2001 yılı krizinden sonra alınan önlemlerin bugün avantajlarını yaşıyoruz.
Açılan paketler olumlu. Finans sektör, sermaye yeterliliği gibi konularda belli bir güçle bu krizi geçiriyor. Buradaki risk, kredi riskidir. Kredi riski de bankaların bilançosu geçmişe nazaran bireyseli olsun, KOBİ kredisi olsun çok daha yüklü. Dolayısıyla reel sektörün kendi çarklarını çevirmesi, iş hacmi yaratması, ekonomiye canlılık getirmesi bu kredilerin devamını sağlayacak. O anlamda verilecek desteğin reel sektöre olması son derece doğru bir karar. Bu çünkü dolaylı olarak bizi de etkiliyor.
Krizin Batı'da dibine gelindiğine inanıyorum. Özellikle izlememiz gereken ABD ekonomisi. Oradan gelen son sinyaller olumlu. ABD'nin bu işten öncelikle çıkacağını, Avrupa'da ise krizin çıkışının biraz daha zaman alacağını düşünüyorum. Tabii ABD'nin bu krizden çıkma trendinde olduğunun yansıması hemen olumlu olacak. Türkiye son çeyrekte tekrar büyümeyi yakalayabilir. 2008'in son çeyreği kötüydü. Bu yılın son çeyreğiyle mukayese edince, iyi olma ihtimali yüksek."
Finansbank'ın likiditesi en yüksek bankalardan bir tanesi olduğunu kaydeden Aras,"Aynı zamanda ana hissedarı NBG'nin de kendi ülkesinde likiditesi en yüksek banka olması dolayısıyla grup olarak herhangi bir likit sıkıntısı yaşamadı. Belirli segmentlerde örneğin KOBİ ya da bireysel bankacılığın belli alanlarında değişik politikalar uyguladık. Ama finansbank hiçbir zaman kredilerini durdurmadı. Bilakis yeniden yapılandırmaya ve müşterisine destek olmaya devam etti" diye konuştu.
Aras,"Biz paket falan beklemiyoruz. Bankacılık sektörü ne bekliyor derseniz, onu söyleyeyim. Biz kendi yasamızla ilgili bir değişiklik bekliyoruz. Bu çok önemli. Çünkü mevcut bankacılık yasası bir reaksiyon yasası. 2001 ve 2002'de bankacılıkta yaşanan krize ve o zamanki yönetim tarzındaki yapılmış bir takım düzensiz hareketlere karşı yapılmış çok sert bir reaksiyon yasası. Biz bunu istemiyoruz.
Avrupa Birliği normlarına uymasını istiyoruz. Şu anda ayrıca dünyada yeni bir regülasyon dönemine giriliyor. Göreceksiniz, önümüzdeki birkaç ay içinde finansal regülasyonlarda değişiklikler olacak. Bizim de hem bu yeni uygulamaları adapte etmek adına bankacılık yasasında değişiklik yapmamız lazım" dedi.
Aras şöyle devam etti:
"Bankacılık yasasında bir zimmet maddesi var. Bankacıların 20 yıl süreyle herhangi bir krediyle ilgili bir sıkıntı olduğu takdirde bunu siz zimmetinize geçirdiniz şeklinde yorumlayarak çok ciddi yaptırımlar getirebilir. Bu çok ciddi bir baskı yaratıyor. Ya da bir müşterinin kredisinde iskonto yapılacak. Adamın 100 lira borcu var, 80 lira ödesin kapatalım dediğiniz anda zimmete girebiliyorsunuz. Dolayısıyla bu tür esneklikleri bankacılık sistemine güvenerek verilecek bir değişikliğin olmasını istiyoruz. İkinci yapılması gereken şey de vergi. Vergi avantajınınsadece yurtdışından alınan kredilerde olması sorun yaratıyor. Bu ortadan kaldırılmalı."
SORUNLU KREDİLER
Sorunlu kretilerin şu anda yüzde 4'ler civarında olduğunu belirten Aras,"Bu, geçen yıl yüzde 3.5'ler seviyesindeydi. Kredi kartlarında daha yüksek, kurumsal da daha düşük gibi segmentlere göre farklılık gösteriyor. Finansbank'ın bu rasyoları sektör ortalamasının altında.
Önümüzdeki dönemde hani segmentlerin sorunlu kredi yaratacağını bilmiyoruz. Bu tamamen kamudan gelecek desteklerle bağlantılı. Kamu KOBİ'lere yönelik bir destek verdiği takdirde, o taraftaki sorunlu krediler azalacak" dedi.
Aras şunları söyledi:
"Genel olarak kurumsal ve büyük kredilerde sorun yok. Çünkü o krediler projelere verilmiş. Genelde sıkışıklık, orta ölçekli firmaların kullandığı kredilerde. Bireysel kredilerin geri dönüş oranları genelde daha iyi oluyor. Türkiye bu krize ilk defa bu kadar geniş kredi portföyüyle girdi. Morgage kredisi olsun, otomobil kredisi olsun çok daha büyük boyutta şu anda.
Kriz sonrası Türk bankacılığına baktığımızda yabancı bankalar şayet yurtdışında birleşirse burada da birleşmeler bekleyebiliriz.
Ayrıca burada çok başarılı olmayan bankalar gitmek isteyebilirler. Her kriz, çalkantı bankacılıktaki dengeleri değiştiriyor neticede.
Batı'nın bu krizi nasıl esasında iyi yönetemediğini görüyoruz. Biz olsaydık bu işi daha iyi yönetirdik. Çünkü kriz ortamında otomatik gelişmiş reflekslerimiz var artık. Mesela herhangi bir talep daralmasında bankadaki maliyet kontrolünü çok daha etkin yapabiliyoruz. İnsanları daha esnek bir şekilde anında başka bir bölüme kaydırabiliyoruz. Daha önce kredi kartı pazarlayanlar, kredilerin yeniden yapılandırılması ve görüşmelerin sürdürülmesi işine yönlendirildi mesela. Basit gibi görünüyor ama büyük organizasyonlarda bunu yapmak imkânsız.
Bence bankacılık sektörünü kutlamak lazım. Bakın dünyada gelişmiş olan ve gelişmekte olan ülkelerde yegane devlet yardımı almamış bankacılık sektörü Türkiye'de. Buna ABD, İngiltere, Fransa, Almanya dahil. Bu bankacılık sistemimizin 2001 sonrası sadece alınan tedbirler yüzünden değil, bankacıların da çok daha tedbirli risk yönetimi sergilemesi yüzünden oldu. Onun için bankacılara yüklenmek yerine, bankacıların müşterisi olan reel sektörü destekleyip, hep birlikte bu krizden çıkmak en doğrusu.
Yatırım bankacılığı bu krizde bir yara aldı ama çok iyi eğitimli olduklarından bankacılar başka alanlara kayabilir. Dolayısıyla bankacılık kendi içinde belli bir değişim geçirecek. Parayla yapılan bir meslek olduğu için yok olması mümkün değil ama yatırım bankacılığı kabuk değiştirecek."