Turkish Yatırım Menkul Değerler tarafından hazırlanan günlük bültende IMF - Türkiye ilişkileri masaya yatırıldı.
"IMF Özel Sektörün İlacı, Türkiye’nin Değil..." başlığıyla hazırlanan bültende şu tespitlere yer verildi;
"OECD geleceğe yönelik büyüme tahminlerini aşağı yönlü revize etti. ABD, Japonya, Avrupa ve OECD ülke grubuna yönelik tahminler dün açıklanırken, Türkiye’ye ilişkin öngörülerinde yer alacağı kapsamlı değerlendirme ise 25 Kasım günü açıklanacak. OECD’nin geçen ayki tahminleri ile karşılaştırıldığında, kısa vadeli büyüme öngörüleri daha fazla kötüleşmiş buna karşın 2010 yılına dair ufakta olsa yukarı yönlü bir revize gerçekleşmiş.
Kısa vadeli beklentilerin kötüleşmesinin nedeni, krizin bu kadar kısa bir sürede ekonomik olarak yansıma göstermesi beklenmiyordu. Resesyon ilanları beklentilerde bir çeyrek öncesinde gelmeye başladı. Bu da krizin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Lehman Brothers’ın iflası, ekonomik daralmada katalizör etkisi yarattı. OECD ABD’nin bu yılın 4. çeyreğinde yüzde 2.8 daralacağını ve 2008 toplam büyümesinin yüzde 1.4 gerçekleşeceğini tahmin ediyor. 2009 yılının ilk çeyreğinde ABD’nin yüzde 2 ve ikinci çeyreğinde yüzde 0,8 daralarak dibe vurması varsayılıyor.
ABD’nin dibini 2009’un ilk yarısında bulması ve 3. çeyrekten itibaren yükselişe geçmesi bekleniyor. Tek fark 2009 ilk yarısına yönelik daralma tahmini yükselmesi, ikinci yarısında büyüme tahminini düşürerek yüzde 0,9 olarak daralma yönünde revize edilmesi. ABD’de 2010 büyüme tahmini ise yüzde 1,6 olarak varsayılıyor.
OECD’in Avrupa’ya yönelik tahminlerine bakıldığında, Avrupa’da daralma ABD kadar şiddetli olmayacak. Avrupa’nın 2008’in 4. çeyreğinde büyümenin yüzde 1 daralacağı, 2009’un ilk çeyreğinde yüzde 0.8, 2009’un ikinci çeyreğinde yüzde 0,4 daralma yaşanacak. Avrupa Bölgesi'nde 2009’un genelinde yüzde 0,5 oranında bir daralma sonrasında 2010 yılında yüzde 1,2 oranında büyüme yaşanacak. Japonya ise Yen’de yaşanan değerlenmeye rağmen en güçlü kalacak ekonomi olacak. Japonya’nın ekonomik büyümeye 2009’un 1. çeyreği ile birlikte geçileceği varsayılmış. Öngörülerde dikkat çeken en önemli unsur, toparlanmanın hızlı bir şekilde olmayacak ve zamana yayılacak. 2010 yılında ekonomik anlamda büyüme yaşansa bile işsizlik artmaya devam edecek. ABD’de 2010 yılında işsizlik oranları yüzde 7,5 seviyesine ulaşacak. Dünya OECD’nin gözüyle böyle görülüyor. Kurtarma planları krizin ekonomik etkilerini geciktirmedi. Ekonomik yansımalar beklentilerden önce gerçekleşiyor.
Krize faiz indirimleri ile karşılık vermek, yangını bardak su dökmekle eş değer kalıyor. Dünya’da 2010 yılında dahi işsizlik artacağı öngürülürken, yüzde "0" sıfır faiz 30 yıl vadeli mortgage kredisi olsa dahi kaç çalışan bu fiyatlardan olsa bile ev almaya cesaret edebilir?
Faiz indirimleri ekonomik daralma yaşanmadan önce faydası vardır. Kriz içerisinde faiz indirimi bir likidite tuzağıdır. Yukarıda verdiğimiz örnekte görüldüğü üzere gelecek kaygısı, tüketimi faiz ile harekete geçirmez. Tüketiciler kredi ile değil, kısa sürede etkili olacak kullanabilir gelirinin artmasıyla uyarılabilir. Bu da maliye politikalarıyla yani vergi indirimleri ile olabilir.
Türkiye’nin mali disiplini bozmadan iç talep artışı yaşanmayacak. IMF politikaları ile mali disiplin belki daha sıkılaşacak. Türkiye'nin IMF’nin verdiği paraya ihtiyacı yok, özel sektörün var.
İhtiyati-Standby’ın ortalama süresi 1 yıldır. Kamu ve TCMB’nin toplam kısa vadeli döviz cinsi borcu 4 milyar dolardır. Özel sektörün kısa vadeli borcu 47.8 milyar dolar olup, 2009 yılı içerisinde ödeyeceği borç miktarı 31.2 milyar dolar seviyesinde. Özel sektörün 2009 yılı içerisinde ödeyeceği borç rakamı, 2008 yılı içerisinde ödenen miktarın tam 3 katı olacak.
Yukarıda görüldüğü gibi 2009 yılı ekonomik daralmanın yaşanacağı bir yıl olacak. Dolayısıyla kamunun dış ticaret açığı hızla düşecek. Böylece kamunun dış açığın finansmanı için 2008 yılı kadar zorlanmayacak. Bu yüzden IMF ile anlaşma yapılsa bile ekonomik bir kazanım olmayacak, kısa vadeli olumlu etki olacak.
Kamu’nun sorunu büyüme, özel sektörün sorunu borç. Özel sektörün borçları yüzünden Türkiye’nin ekonomik görünümü S&P tarafından negatife düşürüldü. Kamu’nun kredibilitesi yüksek, özel sektörün kredibiletisi haliyle düşük. IMF Özel sektörün ilacı, Türkiye’nin değil. Türkiye özel sektör borçlarına Hazine garantisi getirirse ve IMF ile anlaşırsa sorun çözülecektir."