Önceleri siyah çay işiyle ilgilenen Aslan Bayram, 2005 yılında organik bitki çayı işi yapmaya karar verdi.
2006-2009 yılları arasında Kaz Dağlarından Orta ve Doğu Toroslara kadar ürünleri inceleyen Bayram, yöre halkıyla da görüşerek Toroslarda yayla adaçayı, Kaz Dağlarında karabaş adaçayı, Kaz Dağları ve Balıkesir'in yakın bölgelerinde kekik çayını keşfetti.
Daha sonra Orman Bölge Müdürlüğünün Odun Dışı Birimiyle görüşen Bayram, gerekli tespit ve sertifikalandırılmanın ardından ekibiyle birlikte bitki çaylarını toplamaya başladı.
Türkiye'nin dört bir yanında yayla adaçayı, Karabaş çayı, deli kekik çayı, mavi çay, papatya çayı ve ıhlamur çayı hasat eden Bayram, ürünlerini yaklaşık 12 gün kurutmaya bırakıyor.
Laboratuvar testlerinden geçen ürünleri paketleyen Bayram, bunları Avrupa, Fransa, Almanya, İsviçre, Uzak Doğu ve ABD'nin Miami eyaletine gönderiyor.
Bayram, çayların doğada kendiliğinden yetiştiğini, yılda yaklaşık 45 bin paket ürün ihraç ettiklerini söyledi.
Hasat ettikleri ürünlerin Türkiye coğrafyasında doğan ürünler olduğunu anlatan Bayram, "Biz bu ürünleri öğütmeden, örtmeden, kapatmadan, giydirmeden, çıplak bir şekilde ambalajlayıp tüketicilerimizin beğenisine sunuyoruz. Bizim ürünlerimize dokunabilirsiniz, yiyebilirsiniz, ısırabilirsiniz. Biz sağlığa yönelik bir ürün yapmıyoruz, ürünlerimiz tabi ki çok faydalı ürünlerdir fakat biz çay yapıyoruz. Yani siyah çayı, Türk kahvesini hangi sebepten içiyorsanız bizim çaylarımızı da o sebepten dolayı içebilirsiniz." diye konuştu.
Bayram, papatya çayı geliştirmeye çalıştıklarında Türkiye'de 50 çeşit papatya bulduklarını ifade etti.
Hangi papatyanın içilebilir olduğunu tespit etmekte çok zorlandıklarını vurgulayan Bayram, şöyle konuştu;
"Sağlık ve Tarım Bakanlığına, TÜBİTAK'a, üniversitelere gittik, yazılı çok bilgi bulduk fakat o yazılanları doğada tespit eden insan bulamadık. Bu bizi çok şaşırttı. Balıkesir ve Ankara üniversitelerinde 2 hoca ile çalıştık, ürünleri mevsiminde toplayıp kurutarak hocalara gönderdik ayrıca Fransa ve Almanya'dan tohum ve papatya getirip eşleştirmeler yaptık. Beş yılın sonunda içilir papatyayı (matricaria recutita) tespit etmeyi başardık. Dört yıldır bu ürünü yapıyoruz. Herhangi bir aktara gidip papatya aldığınızda onlarca karışık papatya alıyorsunuz. Satan da alan da hangisinin içilir olduğunu bilmiyor. Bizim papatyamızın içimi çok hoştur. Gece yattınız, uyuyamadınız. Bir fincan papatya içmenizi tavsiye edip 10 dakika süre veriyorum."
Bayram, karabaş ailesi ballıbabagillerden bir bitki olan mavi çayın doğada kendiliğinden yetişen bir bitki olduğunu ve Kaz Dağlarında bol miktarda bulunduğunu ifade etti.
Bitkinin sıcak suya bırakıldığında mavi rengini verdiğini anlatan Bayram, şunları kaydetti;
"Güneşin, havanın, mevsimin durumuna göre mavinin tonları değişebilir. Bu durum da bu çayın boya olmadığının ve gerçek bir renk olduğunun delilidir. Biz bu ürünü ortaya çıkardığımızda 'mavi çay mı olur' diyenler oldu. İlçe Tarım Müdürlüğü ekipleri ürünlerimizden alarak inceleme yaptı. İncelemeler sonucu 'kendine mahsus rengidir' diye bize rapor verdi. Ertesi yıl bir tane daha verdi. Artık devlet tarafından mavi çayın kendi rengidir diye iki tane belgemiz mevcut. Mavi çay iyi bir antidepresandır, bunu içenler arkadaşlarına, ailesine, iş arkadaşlarına kızmaz, sizi çiçek gibi yapar. Aynı zamanda vücudu güçlendirir. Günde 1-2 fincan öneriyoruz, bitkiyi fincana attıktan 1-2 dakika sonra içime hazır hale gelir. Özellikle bayanlar mavi çayımıza renginden dolayı çok ilgi gösteriyorlar.
Mavi çayımız özellikle Fransa'da, Paris'te çok satılmaktadır. Renginden dolayı Fransız bayanlar çok ilgi gösteriyorlar. 2018 yılında Japon bir dergi Paris'e gelerek ne yenilir? Ne içilir? kategorisinde bir araştırma yaptı. Bu araştırmada çay kategorisinde ürünlerimiz ilk sırada yer aldı."
Üç yıl önce Aslan Bayram ile bir fuarda tanışan Japon Emiko Kitayama da doğasever bir insan olduğunu kaydetti.
Kitayama, bitki çaylarını çok merak ettiğini anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü;
"Türkiye doğa harikası bir yer, bunu ben Japonya'ya tanıtmak istiyorum. Bitki çayları çok güzel, ben de içiyorum. Bu ürünleri Japonya'da satmak istiyorum ve oranın insanının da çok beğeneceğini düşünüyorum. Japonya'daki insanlar da bu ürünleri içtikten sonra ne kadar güzel olduğunu anlayacaklardır.
Bu bitki çaylarını ben buradaki marka ismiyle Japonya'da satmak istiyorum çünkü burada yetişiyor ve buranın malıdır. Ayrıca ben bazen Japonya'ya Türkiye'yi tanıtmak için makale gönderiyorum. Bu deneyimimi de Japonya'daki bir gazeteye ve dergiye fotoğraflarıyla birlikte göndermek istiyorum. Orada da bilinsin, ben bir Japon olarak Japonya ve Türkiye arasında bir köprü olmak istiyorum. Zaten ben oradayken Türkiye Büyükelçiliği Kültür ve Turizm Bakanlığında çalışmıştım. Benim işim Türkiye'yi tanıtmaktı. Şimdi aynı şekilde burada da Türkiye'yi Japonya'ya tanıtmaya devam etmek istiyorum."
Kaynak: AA