Mynet Finans Editörü Selçuk Altun'un sorularını yanıtlayan Aybar, hem Renault Grubu hem de genel otomotiv sektörü ile ilgili 2010 yılını değerlendirerek, 2011’e dair öngörülerini aktardı.
Otomotiv sektörünün 2010 yılında tarihi satış rakamlarına ulaştığını ve Renault Grubu’nun yılı pazar lideri olarak tamamladığını hatırlatan Aybar, sorularımıza şu yanıtları verdi:
MYNET: Öncelikle sorularıma grup olarak gerçekleştirdiğiniz başarıyı sorarak başlamak istiyorum. 2010’da en çok otomobil satan marka oldunuz. Bu başarınızı neye borçlusunuz?
AYBAR: 2010'daki başarının arkasından çok önemli 4-5 sebep var. Bunlardan bir tanesi bütün müşterilerimizin kesesine ve zevkine uygun çok geniş bir ürün gamı olması ve özellikle 2009'dan itibaren bütün ürün gamımızın yenilenmeye ve değişmeye başlaması oldu.
İkincisi, imaja son derece büyük bir yatırım yapıyoruz. Türkiye'de 41 yıldır halkımızın yerli bir markası olarak vatandaşın yanında yer alıyoruz. Geçtiğimiz 20-30 yıl içinde bir otomobili var ise, hemen hemen her aile bir Renault'a sahip olmuştur.
3'üncü ve çok önemli bir faktör, Türkiye'nin en yaygın, en geniş satış ve servis şebekesine sahibiz. Bu şebeke sayesinde insanlarımızın tüm beklentilerini en kısa zamanda gerçekleştirme imkânı buluyoruz.
4'üncüsü, yeniliklerin adresiyiz. Bütün ilkler bizde yaşanıyor. Yılların deneyimiyle birçok yeniliği otomotiv sektöründe biz gerçekleştirdik. Örneğin, ilk cruise uygulaması, ilk otomatik cam bizde başladı. İlk ABS vs. vs. Ama bunların içinde bence en önemlisi, bu sene ilk elektrikli otomobil olan Fluence'i çıkaracağız. Üstelik bunu yalnızca Türkiye'ye değil, tüm dünyaya biz sunacağız.
Bütün bunlar müşterilerimizin gözünden kaçmıyor ve bizi tercih etmelerinin sebebi oluyor. Ben de sizin aracılığınızla tüm Renault'u tercih eden dostlarımıza engin şükranlarımı sunuyorum ve tekrar kendilerini iyi yıllar diliyorum.
MYNET: Peki 2010 yılında otomobil satışlarının tarihi rekor seviyeye çıkmasını ne sağladı? Neden herkes pazar daralacak diye beklerken bir satış patlaması yaşandı?
AYBAR:2010 yılında biz gerçekten böyle bir pazar beklemiyorduk. 2010 başında 2009'da vergi indirimlerinin de getirdiği ek satışların belli bir talep yarattığını düşünüyorduk. Ama 2010 başlar başlamaz Euro'da TL karşısında ciddi bir değer kaybı oluştu. Bunun sonucunda ek bir marj ortaya çıktı.
Buna ek olarak bankalar çok daha esnek, çok daha hızlı krediler vermeye başladılar.
Ayrıca, faizler inanılmaz düştü. Türkiye otomotiv sektörü, otomobil kredilerinde tarihinde ilk kez yüzde 1'in altında aylık faizleri gördü.
Tabii bir de Türkiye ekonomisindeki olumlu gelişmelere, piyasadaki olan bitene, ekonomiye olan güven arttı. Bu otomobil satışlarına da yansıdı.
MYNET: Rekorlarla geride bıraktığımız 2010 yılına dair hem grup olarak sizin hem de genel pazarın satış rakamlarını vererek 2011’e dair öngörülerinizi paylaşır mısınız?
AYBAR: Geçen yıl, Türkiye'de otomobil ve hafif ticari araç satışı 760 bin rakamına ulaştı.
Bizler Renault Grubu olarak 114 bin adet rakamını geçerek liderliği elde ettik. Zaten 12 yıldır liderliğimizi sürdürüyoruz. Hem Dacia hem de Renault satışları çok ciddi bir ivme aldı ve toplam 2 marka birden pazar payımız yüzde 15'i buldu.
Bu yıl da önümüze olumlu bakmaktayız. Herhangi olumsuz sürpriz beklemiyoruz. Bununla birlikte 2010 ayarında bir satış adedinin yakalanacağı bir pazar hacmi olacağını düşünüyoruz.
Zaten Türkiye bunun çok daha üzerinde rakamlara layık. Fakat biliyorsunuz, yurtiçi pazarda yıllar arasında çok büyük değişiklikler olabiliyor. Daha güçlü bir ekonomiye sahip olmamız, insanların otomobillere daha rahat ulaşabilecek durumda olması umuyorum ki 2011'i de geçen yılın ayarında kapatmasına neden olacaktır.
Renault grubu olarak Dacia'da çok önemli ataklar yapacağımızı söylemek isterim. Renault'da önemli yenilikler devam edecek. Gördüğünüz gibi Latitude lansmanını yaptık. Megane Coupe Cabriolet geliyor. EDC otomatik vites dizel modelleri artıyor. Tabii elektrikli Fluence ile tarihi bir gelişmeye de tanıklık edeceğiz.
MYNET: Elektrikli araçlardan bahsetmişken bu konuda neler söylemek istersiniz? Türkiye'de sizce bu araçlar tutacak mı?
AYBAR: Elektrikli motorlar bildiğiniz gibi tüm dünyanın eğilimi. Bir teknolojik evrim. Tüm dünyada merakla izleniyor ve önemli destekler veriliyor. Bu destekleri veren birkaç ülke içinde, Türkiye, Renault Fluence sayesinde bu aracı ilk defa dünyaya sunan bir seviyeye erişti. Bu bize büyük bir prestij ve tarihi bir gelişme sağlıyor. Ben mutlaka tutacağına inanıyorum.
MYNET: Bu araçlar için Türkiye'de altyapı var mı? Elverişli bir ortam olduğunu söyleyebilir miyiz?
AYBAR: Tabii ki söyleyebiliriz. Bu aralar çok daha büyük bir otonomi sağlıyor. Bu araçları evlerden de iş yerlerinden de şarj edebiliyorsunuz. Benzin istasyonlarına gitmenize gerek kalmıyor. Gerek kalmıyor derken, isterseniz oralardan da aracınızı şarj edebileceksiniz.
Ama ben büyük bir otonomi olduğunu tekrar söylemek istiyorum.
Tabii bu araçlarla birlikte çok büyük bir ekonomik tasarruf sağlıyorsunuz. Bugün benzinli bir araçla 100 km yol gittiğinizde 30 lira üzerinde ödüyorsunuz. Dizelde 30 liraya yakın ödüyorsunuz. Ama bu araçla 100 km yol gittiğinizde, aracı gündüz şarj ederseniz 2,5 lira, gece şarj ederseniz 1,5 lira ödüyorsunuz. Ortalaması 2 liraya geliyor. Bu kadar ciddi bir ekonomi sağlıyor. Bunu vatandaşlarımız en iyi şekilde değerlendirecektir. Yeter ki satabiliyor olalım. Çünkü şu anda satamıyoruz.
MYNET: Neden satamıyorsunuz? Satış önünde nasıl bir engel var? Bu konuda kısaca bir bilgi verir misiniz?
AYBAR:Satamıyoruz, çünkü bir mevzuatımız yok. Mevcut vergi yasalarında bu aracı satabilmek için, tescil edebilmek için bir değişiklik gerekiyor. Ama bu henüz yapılmadı.
MYNET aracılığıyla bir kez daha ilgililere seslenmek istiyorum. Türkiye üzerindeki olumlu planlamaların bir an önce gerçekleşmesi için bu bir an önce çıkmalı. Türkiye'de ürettiğimiz bir aracı Türkiye'de satamazsak, kesinlikle bu üretimi Türkiye'de tutamayız. Yurtiçinde know-how geliştirebilmek, yeni yatırımlar getirmek, yeni istihdamlar sağlayabilmek ve Türkiye'den ciddi bilgiyi ihraç edebilmek için bu ürünü ne yapıp edip yurtiçinde satmamız gerekiyor.
MYNET: Hazır vergi sisteminden söz etmişken size, hem otomobil hem de akaryakıt üzerindeki yüksek vergilendirmenin otomotiv satışları üzerindeki etkisini sormak istiyorum.
AYBAR: Türkiye'de halen 1000 kişiye 98 otomobil düşüyor. Toplam motorlu taşıt ise yüzde 40 civarında. Yani dünya ortalamasının çok altındayız. Rakamların bu kadar düşük olmasının en büyük nedenlerinden biri hiç kuşku yok ki otomotivden alınan çok fahiş vergilerdir.
Baktığımızda Türkiye'deki vergiler Avrupa ortalamasının çok üzerinde. Avrupa'da en yüksek vergiyi Danimarka uyguluyor, ama orada kişi başına düşen gelir çok yüksek. Dolayısıyla, kişi başına düşen gelire göre kıyaslamak istersek, en yüksek otomotiv tescil vergisi Türkiye'de. Bu gerçeği biz kamu yönetimi ile sürekli paylaşıyoruz. Ama şu gerçek var ki, Türkiye'de başka makro ekonomik dengeler otomotiv sektöründe vergilerin aşağı gelmesini engelliyor. Ama ben zamanla Türkiye geliştikçe, ekonomi büyüdükçe AB standartlarına geleceğimizi düşünüyorum.
Aslında yapmamız gereken şey, bir an önce eski araçların çevre için, insanlık için yeni motorlarla donatılması ve değişmesi. Böylece hem çevre için ciddi bir karbondioksit azalımı gerçekleşir hem de pazar sürekli dinamik ve sürdürülebilir bir büyüme yakalar. Dolayısıyla vergi geliri de artar. İşte Türkiye bir an önce bunu yapmalı.
Şu anda 16 yaş üzerinde 3 milyon araç bulunuyor. Bu yüzden bunu kısa vadede beklemekteyiz ve tavsiye ediyoruz.
Akaryakıt tarafında ise şöyle bir gerçek var. Türkiye, petrole bağımlı bir ülke. Bu nedenle de petrol ithali kaçınılmaz. İşte bunun için de alternatif enerji kaynağı olan elektrikli modeller son derece önemli. Fluence de tam bu iş için üretilmiş bir araç.