Avrupa Birliği (AB) ve ABD arasında bir serbest ticaret anlaşması için görüşmeler devam ederken Gümrük Birliği üyesi Türkiye, dünya ekonomisinin iki devinin uzlaşmasından olumsuz etkileneceğini söylüyor.
Hatta AB Bakanı Volkan Bozkır, Türkiye'nin Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması'ndan (TTIP) dışlanması durumunda Gümrük Birliği'nden çıkacağını dahi söyledi.
Dünya Bankası Türkiye Direktörü Martin Raiser ise TTIP'nin Türkiye için sanıldığı kadar olumsuz olmadığını söylüyor.
Brookings Enstitüsü için bir makale kaleme alan Raiser, Türkiye'nin en büyük kaygısının TTIP anlaşmasıyla ABD mallarının gümrüksüz biçimde Türkiye pazarına gireceği, buna karşılık Türk mallarının ABD'de gümrüğe tabi olmaya devam edeceği olduğunu hatırlatıyor ve "Buna tercihli mal erozyonu da diyebiliriz" diyor.
TIKLAYIN - TÜRKİYE AB-ABD SERBEST TİCARET ANLAŞMASI TRENİNE YETİŞİR Mİ?
Ancak Raiser, bu dezavantajın sanıldığı kadar büyük olmadığı görüşünde:
"Tercihli mal erozyonunun Türkiye'ye maliyetinin 130 milyon dolar olacağını hesaplıyoruz. Ancak madalyonun bir de öteki yüzü var: TTIP menşei düzenlemeleri konusunda liberal olacak. Aynı zamanda ABD ve AB kalite standartları mevzuatlarını bir bütünlük içine sokacaklar. Türkiye, Gümrük Birliği sayesinde ABD pazarına çok daha rahat bir giriş sağlayabilir. Bu da tercihli mal erozyonu maliyetini fazlasıyla karşılar."
Dünya Bankası Türkiye Direktörü Martin Raiser: Türkiye'nin TTIP'den elde edebileceği en büyük avantaj hizmet sektöründe.
Raiser'e göre Türkiye'nin TTIP'nin dışında kalması durumunda ise maliyet çok daha yüksek olabilir.
Dünya Bankası Türkiye Direktörü böyle düşünmesinin gerekçesini ise "Türkiye kalite standartlarının TTIP bünyesinde tanınmaması, ihracatçının bu pazarlara girişini engeller" sözleriyle aktarıyor.
Ancak Raiser'e göre TTIP'nin dışında kalınmasının en büyük dezavantajı mal ticaretine değil, hizmet sektörünün geleceğine dair:
"Türkiye'nin TTIP'den elde edebileceği en büyük avantaj hizmet sektöründe. Türkiye'nin hizmet sektörleri dışa açılmamış durumda. Ülke turizm ve ulaşım geleneksel hizmet sektörlerinde oldukça güçlü. Ancak finans, muhasebe, tasarım ya da bilişim gibi modern hizmet sektörlerinde potansiyelinin altında."
Martin Raiser bu son saydığı sektörlerin rekabete açılmasıyla Türkiye'ye gelecek olan yabancıların, yerli hizmet üreticilerini daha rekabetçi olmaya zorlayacağını öngörüyor ve ekliyor:
"Aynı 20 yıl önce Gümrük Birliği'nin Türk sanayisi üzerinde yarattığı gibi yapıcı bir baskı oluşabilir."
Raiser yazdığı makalede Gümrük Birliği'nin de artık modern ihtiyaçlara karşılık veremediğini söyleyerek revize edilmesi gerektiğini vurguluyor:
"Gümrük Birliği'nin hizmet ve tarım sektörlerini de kapsayacak şekilde genişletilmesi, Türkiye için 2 milyar dolarlık bir refah kazancı anlamına gelir. Gümrük Birliği'nin bu şekilde genişlemesi Türkiye'nin rekabet gücünü de artırır."
Raiser'e göre Gümrük Birliği'nin kapsamının genişlemesi için öncelikle asimetrik yapısının değişmesi gerekiyor.
Bazen Türkiye'nin Ortak Pazar'da yapılan değişikliklerden çok geç haberdar edildiğini belirten Raiser, "Türkiye'nin oy hakkı bulunmasa da ilgili komitelere izleyici pozisyonunda kabul edilmesi sağlanabilir" diyor.