Fitch Ratings İslami Finans Küresel Müdürü Bashar Al-Natoor, AA muhabirinin İslami Finans endüstrisinin Türkiye ve dünya genelindeki durumuna ilişkin sorularını yanıtladı.
İslami Finans sektörünün büyüklüğünün yaklaşık 2 ila 2,2 trilyon dolar seviyesinde olduğunu anlatan Al-Natoor, sektörün de beş ana direkten oluştuğunu ifade etti.
Al-Natoor, bu ana direklerin en büyüğünün yüzde 70'lerin üzerinde bir payla İslami bankalar olduğunu aktararak, "İkinci büyük direk olarak İslami Finans sektörünün yaklaşık yüzde 15'ini oluşturan sukuk var. Sonra da üç küçük ayak var. Burada da İslami sigorta olan Tekâfül, İslami Finans ile uğraşan yöneticilerin ve şirketlerin fonları var. Yani ilk ikisi gerçekten endüstrinin en büyük kısmı." ifadelerini kullandı.
İslami Finans endüstrisinde başı çeken 10 büyük ülke bulunduğunu belirten Al-Natoor, şunları kaydetti:
"Bunlar Suudi Arabistan, BAE, Katar, Kuveyt, Umman ve Bahreyn'in yanı sıra Türkiye, Malezya, Endonezya ve Pakistan'dır. Bunlar en iyi 10 İslami Finans ülkesidir. Bu ilk 10 içinde, aslında tüm ülkeler benzer düzeyde değil. Türkiye'ye bakarsanız İslami Finans, Türkiye'deki finansman sektörünün yüzde 5 ila 6'sı düzeyinde. Bununla birlikte, Suudi Arabistan'da bu oran yüzde 78 düzeyinde... Dolayısıyla Suudi Arabistan aslında bu alanda en büyük ülke. İslami Finans'ın oranı Kuveyt'te yüzde 40, BAE ve Katar'da ise yüzde 27 ila 30 civarında. Malezya'nın ise çok kısa bir süre sonra İslami Finans'ın sektördeki payını yüzde 40'a çıkarma hedefi ve tutkusu var."
'TÜRKİYE'DE HÜKÜMET İSLAMİ FİNANS ALANINDA ADIMLAR ATTI'
Bashar Al-Natoor, Endonezya ve Türkiye gibi yoğun Müslüman nüfusa sahip ülkelerde İslami Finans endüstrisinin hala düşük seviyelerde olduğuna dikkati çekti.
Bunun arkasında birçok neden bulunduğuna işaret eden Al-Natoor, "Asıl sebep aslında İslami bankacılığa nispeten yakın zamanda bir giriş yapılmış olması. Tarihsel olarak bakarsanız, 1984'ten bu yana Türkiye'de bir tür İslami bankacılık olduğunu görebilirsiniz, ancak o zamanlar bu bankaların bir tanımı yoktu. Son dönemde ise Türkiye'de hükümet düzenlemeleri değiştirdi ve 2000'li yılların başlarında İslami bankacılığa yeni bir tanım getirdi. Yine de Türkiye'deki İslami bankacılık diğer ülkelere göre nispeten yeni."
Al-Natoor, son zamanlarda atılan adımlara karşın Türkiye'de İslami Finans alanında hala yapılması gereken birçok düzenleme bulunduğunu vurguladı.
Bu alanda geliştirilmesi gereken birçok çerçeve olduğunu anlatan Al-Natoor, şunları söyledi:
"En azından hükümet şimdi bunu geliştirmek için adımlar atıyor. Kamu katılım bankaları son adımlardan biri diye düşünüyorum, ancak düzenleyici tarafta yapılması gereken çok şey var. Yeterli ürün sunma ve yalnızca Türkiye'yi değil tüm İslami Finans'a girişi yapan ülkeleri ilgilendiren bir konu olan standartlaştırma gibi zorluklarınız var. Doğru altyapı, ekosistem, farkındalık ve güven İslami Finans endüstrisinin Türkiye'de karşılaştığı üç zorluğun olduğunu düşünüyorum."
'İSLAMİ FİNANS MÜŞTERİLERİNDE EN BÜYÜK PAY MÜSLÜMAN OLMAYANLARA AİT'
Al-Natoor, İslami Finans müşterilerini üç gruba ayırdığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İlk grup, İslami kurallara duyarlı ve hassas olan ve parasını her şartta İslami bankalara yatıran grup. İkinci grup, Müslüman olan ve İslami hassasiyeti olmakla birlikte geleneksel olana benzer bir şey teklif edilirse paralarını bu İslami bankaya yatırmaya isteklidirler. Yani onlara benzer bir şey teklif ederse İslami bankaya gitmeye istekli. En büyüğü olan üçüncü kategoriyi de Müslüman olmayanlar oluşturuyor. Yani İslami Finans müşterilerinde en büyük pay Müslüman olmayanlara ait. Bu gurupta bulunanlar sadece kendilerine bir yararı varsa ya da etik veya hizmet kalitesi açısından inanıyorlarsa bu bankalarla ilgileniyor."