Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) verilerine göre, 2018 yılında nükleer enerji, dünyadaki elektriğin yaklaşık yüzde 10'unu üretti ve tüm düşük karbonlu elektriğin üçte birini oluşturdu. Bugün itibariyle dünyada toplam net kurulu kapasitesi 399,7 GW olan ve işletme halinde 450 nükleer güç reaktörü bulunuyor.
IAEA Genel Müdür Yardımcısı Mikhail Chudakov, nükleer enerji olmadan, dünyanın sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için yeterli enerjiyi sağlamasının ve iklim değişikliğini hafifletmesinin zor olacağını söyledi. Avrupa Atom Forumu (FORATOM) Genel Müdürü Yves Desbazeille ise nükleer enerjinin çevresel sürdürülebilirlik, enerji bağımsızlığı ve ekonomik katkı avantajlarına dikkat çekerek, “Nükleer enerjinin kullanımının sadece karbon emisyonunu azaltmadığını, aynı zamanda güvenli enerji teminini sağladığını, çevresel, ekonomik ve sosyal olarak sürdürülebilirliği temin ettiğini unutmamak önemli” ifadelerini kullandı.
HER 1 EURO YATIRIM, 5 EURO KAZANDIRIYOR
Uluslararası araştırma şirketi Deloitte'ın Nisan ayında yaptığı 'Nükleer Endüstrinin Avrupa Birliği Üzerindeki Sosyo-Ekonomik Etki Değerlendirme Çalışması', nükleer enerjinin Avrupa ekonomisi üzerindeki önemli etkisini ortaya koyuyor. Buna göre nükleer enerji sektörü, yüzde 47'si yüksek vasıflı olmak üzere 1,1 milyon çalışan istihdam ediyor. AB GSYİH'sında 507 milyar Euro (556 milyar ABD Doları), devlet gelirlerinde 124 milyar Euro, hane halkı gelirinde 383 milyar Euro, AB ekonomisinde ise 18,1 milyar Euro'luk ticaret fazlası desteği sağlıyor. Bu rakamlar rüzgar ve güneş enerji endüstrilerinden çok daha yüksek bir seviyeye işaret ediyor. Çalışma sonuçları ayrıca her bir (nükleer kapasite) gigawatın 9 milyar Euro'luk yıllık yatırım fırsatı oluşturduğu, AB GSYH’nda 4,3 milyar Euro'luk etki, AB vatandaşlarının hane halkı gelirlerinde 3,2 milyar Euro'luk gelir, kamu gelirlerinde 1 milyar Euro'luk gelir ve AB dış ticaretine fazladan 15 milyar Euro gelir sağladığını gösteriyor. Ayrıca doğrudan ve dolaylı olarak 9 bin 500'den fazla iş desteği sağlıyor. Nükleer enerji için harcanan her 1 Euro, AB’de GSYİH bazında 5 Euro kazandırıyor.
"NÜKLEER GÜÇ SANTRALLERİNİN SADECE ELEKTRİK ÜRETEN TESİSLER OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ YANLIŞ"
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı İsmail Cingöz, nükleer enerjinin bir ülke için büyük bir güç olduğunu belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı:
“2019 yılı ilk yarısı itibariyle Türkiye’nin elektrik enerjisi üreten santral sayısı, lisanssız santraller dahil 7 bin 957’e yükselmiştir. Türkiye’nin 664 hidroelektrik, 67 kömür, 257 rüzgar, 48 jeotermal, 327 doğalgaz, 6 bin 349 güneş ve 245 'diğer kaynaklı' olarak adlandırılan onlarca elektrik santralinin olması elbette ki önemlidir. Bu haliyle Türkiye’nin elektrik üreten kurulu gücünün 90.421MW’a ulaştığı görülmektedir. Ancak Türkiye’de gelişen teknoloji, sürekli artan nüfus ve sürekli artan enerji ihtiyacı göz önüne alındığında söyleyebiliriz ki, çağımız artık nükleer devridir. Yarım asrı bulan süredir nükleer enerji hedefi olan Türkiye, nihayet Rusya ile 12 Mayıs 2010 tarihinde Akkuyu Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliği Anlaşmasını imzalayarak projesini gerçekleştirmek için harekete geçmiştir. Nükleer güç santrallerinin sadece elektrik üreten tesisler olarak değerlendirilmesi yanlıştır. Zira nükleer santral projelerinin birçok sektöre sağlayacağı dinamizm, binlerce kişiye sağlayacağı istihdam sahalarının Türk sanayisine katma değer girdileriyle olumlu etkilerinin göz ardı edilmemesi gerekiyor".
"EN UYGUN ÇÖZÜM, YENİLEBİLİR İLE NÜKLEER ENERJİ KAYNAKLARI"
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Enerji Uzmanı Yunus Furuncu da Türkiye’nin artan enerji talebinin karşılanması, cari açığın düşürülmesi ve dışa bağımlılığın azaltılması için en uygun çözümün yenilenebilir ile nükleer enerji kaynakları olduğunu vurguladı. Furuncu, “İşletme döneminde 3 bin 500 kişinin istihdam edileceği NGS’nin yapımında 10 bine yakın insanın çalışacak olması istihdama olumlu yansıyacaktır. Santralin yaklaşık 500 bin parçadan oluştuğu ve yerli sanayinin de bu süreçte etkin olacağı düşünülürse istihdama etkisinin daha fazla olacağı öngörülmektedir. Ayrıca 1 kWh elektrik başına salınan karbon miktarı kömür santrallerinde 1000 gram, petrol santrallerinde 840 gram, doğal gaz santrallerinde 470 gramdır. Yenilenebilir enerji santrallerinde ise bu değerin; güneş santralleri için 46 gram, rüzgar santralleri için 12 gram ve nükleer santraller için 16 gram olduğu görülmektedir. NGS’ler, Avrupa’da elektrik üretiminde belli oranda nükleer enerji kaynağı tercih edildiği için yıllık 700 milyon ton sera gazının havaya salınmasını önlemektedir” dedi.
"İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İLE MÜCADELE İÇİN NÜKLEER SANTRALLER DAHA ÇOK TERCİH EDİLECEK"
İstanbul Teknik Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beril Tuğrul ise nükleer güç santrallerinin sürdürülebilir kalkınma ve iklim değişikliğiyle mücadele için önemli bir enerji kaynağı olduğunu kaydederek, şunları söyledi:
“Ekonomik büyüme ve yeni iş fırsatları açısından nükleer enerji sürdürülebilir kalkınmanın önemli araçlarından biridir. Ayrıca, nükleer enerji santrallerinin işletiminde sera gazı emisyonunun olmaması sebebiyle sürdürülebilir kalkınmaya önemli katkı sağlamaktadır. 3+ gibi yeni nesil nükleer enerji santraller, geliştirilmiş tasarımları ve güçlendirilmiş güvenlikli teknolojileriyle temiz, çevreci, emre amade, baz enerji santraller olarak nitelenmektedir. Bu nedenle iklim değişikliği ve sera gazı emisyonları ile mücadele için nükleer enerji önümüzdeki yıllarda daha çok tercih edilecektir. 2050 yılına kadar iklim değişikliğiyle mücadele etmek amacıyla küresel elektrik üretiminin önemli bir kısmının nükleer ve yenilenebilir kaynaklardan üretileceği öngörülmektedir. Bütün bunların yanı sıra nükleer enerji kullanımı, elektrik fiyatlarında da denge sağlayan önemli bir enerji kaynağı durumundadır.”
(İHA)