Gelişmiş ülkelerde 1973'te ortaya çıkarak bir dönemin kabusu haline gelen stagflasyon kavramının, halihazırda yüksek enflasyon ve düşük büyüme problemleriyle mücadele edilen bir ortamda petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki hızlı artışın sürmesi durumunda yeniden tehdit haline gelebileceği belirtiliyor.
Ekonomilerde durgunluk ve yüksek enflasyonun bir arada gerçekleşmesi olarak bilinen stagflasyon, 1970'li yıllarda OPEC üyesi ülkelerin petrol fiyatlarını yaklaşık 3 katına çıkarması sonucu gelişmiş ekonomilerde görüldü.
Dönemin en popüler iktisat teorisi olan ve yüksek enflasyon ortamında durgunluğun gerçekleşemeyeceğini savunan Keynesyen politikalarını çürüten bu kavram, iktisat literatürüne de ekonomiler için büyük bir tehdit unsuru olarak girdi.
Bugüne gelindiğinde, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sonrası halihazırda yüksek enflasyonla mücadele eden gelişmiş ekonomilerde toparlanmanın istenen boyutta olmamasına tedarik zincirindeki aksaklıklar sonucu artan petrol ve doğal gaz fiyatları da eklenince, stagflasyona doğru gidiş ihtimali tartışılmaya başlandı.
Henüz en uç senaryolardan biri olarak görülse de 50 yıl öncesini anımsatan problemlerin varlığı, stagflasyon konusunda uyarı yapan ekonomist sayısının da her geçen gün artmasını beraberinde getiriyor.
Stagflasyon ihtimalini göz ardı etmeyen ekonomistler, enflasyon beklentilerindeki yükseliş ve daha uzun süreli bir enflasyonist ortamın varlığına işaret eden gelişmelere dikkati çekerken, tedarik zincirindeki aksama, yüksek petrol fiyatları ve iş gücü piyasasındaki sorunların mevcudiyetini koruması gibi risklerin ciddiye alınması ve hükümetlerin arz yönlü tedbirleri devreye sokması gerektiğini belirtiyor.
Merkez bankalarının enflasyonu dizginlemek için gerekli araçlara sahip olduğunu, aşılamanın yaygınlaşması ve tedarik kanallarındaki sorunların çözülmesi ile büyüme endişelerinin giderilebileceğini belirten ekonomistler ise çoğunluğu oluştururken, şimdilik sadece "korku saçan" stagflasyonun bir tehdit olmadığı görüşünde birleşiyor.
Dünyaca ünlü ekonomist Nouriel Roubini, Project Syndicate'de kaleme aldığı yazısında, ABD ekonomisinde enflasyonist baskılar ve büyüme zorluklarının arz sıkıntılarından kaynaklandığı ve geçici olduğu yönünde bir fikir birliği bulunduğunu ancak iyimserlerin hayal kırıklığına uğrayacağını düşünmek için birçok neden sayılabileceğini ifade etti.
Gevşek para, kredi ve maliye politikalarının bileşiminin toplam talebi aşırı derecede canlandıracağı ve enflasyonda aşırı ısınmaya yol açacağı konusunda uzun zamandır uyarılarda bulunduğunu vurgulayan Roubini, "Orta vadeli arz şokları da sorunu daha karmaşık hale getirerek, potansiyel büyümeyi azaltacak ve üretim maliyetlerini artıracak. Söz konusu talep ve arz dinamikleri, 1970'ler tarzı stagflasyona ve sonunda ciddi bir borç krizine yol açabilir. Orta vadeli risklere odaklandığımızda 'hafif' denilebilecek stagflasyonun halihazırda sürdüğü söylenebilir." değerlendirmelerinde bulundu.
Roubini, ABD, Çin, Avrupa ve diğer büyük ekonomilerde büyümede gözlenen yavaşlamanın, emek ve mal piyasalarındaki arz darboğazlarının sonucu olduğuna işaret ederek, politika yapıcıların ve ekonomistlerin ise bu hafif stagflasyonun geçici olacağı ve yalnızca arz sıkıntıları sürdüğü sürece gündemde kalacağı yönünde bir iyimserliğe sahip olduğunu kaydetti.
Enflasyonun sadece hedefin üzerinde değil, giderek daha kalıcı hale geldiğine dikkati çeken Roubini, olumsuz arz şoklarının orta ve uzun vadede devam etmesinin muhtemel olduğunu dile getirdi.
İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerem Alkin, stagflasyonun bir gelişmiş ülke hastalığı olduğunu, çünkü yüksek enflasyon ve büyüyememe problemlerinin gelişmekte olan ekonomilerde aynı anda çok nadir görüldüğünü söyledi.
Küresel petrol fiyatlarının beklenenin üzerinde artmasının, gelişmiş ülkelerde yönetilemeyen bir maliyet ve talep enflasyonu yarattığını anlatan Alkin, "Firmalar bu durumu yönetebilmek adına iş gücü maliyetlerini kısmaya başlıyor. Bu da beraberinde ciddi bir işsizlik problemi yaratıyor. Enflasyonist baskılarla fiyatlar arttığı için hane halkları para harcayamıyor, talep azalıyor derken bütün durumlar birbirini tetikliyor ve ağır bir ekonomik durgunluk yaşanıyor." diye konuştu.
Alkin, küresel ve bölgesel enerji fiyatlarının ABD'den başlayarak ülkelerin çoğu için yönetilemez hale gelmesi durumunda ekonomik durgunluğun tetikleneceğini vurgulayarak, şunları kaydetti;
"Yurt dışında enerji faturalarının iş yerleri ve vatandaş için arttığına dair haberler çıkmaya başladı. Hane halkı birden bire aylık gelirinin büyük bir bölümünü elektrik ve doğalgaz faturasına ayırır ve bu paralelde tüketimini yavaşlatırsa, fabrikalar da aynı gerekçeyle üretim yapmaktan vazgeçerse, bu gelişmiş ekonomiler için resesyon tehdidi haline gelir ve mevcut enflasyonist ortamda stagflasyon oluşabilir. Baktığımızda stagflasyon olgusuna yönelik tartışmaları rahatlıkla alevlendirecek bir tablo var.
Tedarik zincirleri ile enerji arzına ilişkin sorunlar da bu süreci destekliyor, ancak ben fiyat anormallikleri benzerlik gösterse de stagflasyon ihtimalinin henüz uzak olduğunu düşünüyorum. Çünkü hükümetlerin ve merkez bankalarının destekleyici politikaları devam ediyor. Enflasyon göstergeleri de 1970'lerdeki seviyelerine kıyasla daha düşük. Dolayısıyla, stagflasyon sürecine dair emareler olsa da 1970'lerdeki gibi bir sertlikte yaşanmayacak, ılımlı kalacaktır."
BBVA Araştırma Ekonomik Analiz Birimi Başkanı Rafael Domenech ise kısa vadeli tahminlerinin enflasyonda süregelen yukarı yönlü baskıların geçici olduğuna işaret ettiğini söyledi.
Üretim kapasitesi arttıkça enflasyonist baskıların azalacağını belirten Domenech, şunları kaydetti;
"Aslı soru şu ki; yeni Kovid-19 varyantları ve bulaş riski göz önüne alındığında, arzın talebi karşılaması ne kadar sürer? İleriye dönük bakıldığında kilit nokta; fiyat ve ücret artışlarındaki döngüden ve enflasyon beklentilerindeki bozulmadan kaçınmak olacak. Bu, para politikasının beklenenden daha erken hareket etmesini ve hatta aşırı tepki vermesini gerektirebilir.
Toparlanmanın 2020'nin dip seviyelerinden olduğu gibi hızlı gerçekleşmeye devam etmesi beklenmese de kısa vadeli öngörüler; ABD ile Avrupa'da büyümenin 2021 ve 2022 yıllarında potansiyelin üzerinde olacağına işaret etti. Hem enflasyon hem de büyümeye bakıldığında, gelişmiş ekonomilerdeki politika yapıcılar stagflasyon riskini önlemek ve hatalardan kaçınmak için gerekli araçlar ve zamana sahip."
Kaynak: AA